Noel Baba'nın 'zor ölüm'ü
‘Vahşi Gece’nin (Violent Night) Bristol’deki barda geçen ve hafızalarda yer etmeye aday ironik açılış sahnesinde, hayatından bezmiş, yorgun bir Noel Baba (David Harbour) çıkıyor karşımıza.
Kendisinin, Noel’deki iş yoğunluğundan ziyade dünyanın değişmesinden etkilendiğini görüyoruz. En büyük hayal kırıklığı ise çocukların dahi küçük yaştan maddi değerlere kapılması ve açgözlülüğün alıp başını gitmesi… İroni, sahnenin sonunda geliyor. Hikâye birden fantastik komediye geçerken biz de filmin ana karakterlerinden biri olan Noel Baba ile tanışıyoruz. Hayır, kostüm giymiş, sakal takmış bir oyuncuyla değil. Gerçek Noel Baba ile… İronik olan, Noel’in anlam ve önemine olan inancını kaybetmiş, yemeye içmeye odaklanan bir Noel Baba olması.
Trudy Lightstone’u (Leah Brady) tanıdığımızda ise sadece Noel ruhuna değil Noel babaya da inanan bir kız çocuğuyla karşılaşıyoruz. Noel’de istediği ise bir oyuncak değil, annesi Linda (Alexis Louder) ve babası Jason Lightstone’un (Alex Hassell) yeniden bir araya gelmesi…
Öte yandan, açıktan açığa ‘Noel ruhu’nu karşısına alan ve bu yüzden kendine Scrooge diyen biri (John Leguizamo) var filmde. Scrooge, Charles Dickens’ın 1843 tarihli novellasında Noel’i küçümseyen merhametsiz zengindir. Filmdeki Scrooge ise zengin değil, katil ve hırsız. Kötü adam olarak hikâyenin akışını da belirliyor. Kalabalık ekibiyle birlikte Trudy ve ailesinin Noel akşamını geçirmek üzere geldiği eve baskın düzenliyor. Amacı, Trudy’nin varlıklı babaannesi Gertrude Lightstone’un (Beverly D’Angelo) kasasındaki 300 milyon dolara el koymak.
Gertrude Lightstone’a baktığımızda, onun da Noel ruhuyla duygusal bağı olmadığını hemen anlıyoruz. ABD hükümetiyle yakın ilişkileri olan, politikacılar üzerinde nüfuz sahibi sert bir kadın Gertrude. Hayatı boyunca çocuklarıyla güçlü sevgi bağları kurmaya gereksinim duymadığını, onları kontrol etmenin ona yettiğini görmek hiç zor değil. Her şeyiyle tam bir demir leydi… Scrooge ve ekibinin baskını sırasında dahi özgüvenini kaybetmiyor; paniğe kapılmıyor.
Açılışta tanıştığımız matrak ve gerçek Noel Baba’nın hikâyeye dahil olması işte tam da bu kanlı baskın sırasında gerçekleşiyor. Bacasından girdiği Lighthouse malikanesinin bir köşesinde yiyip içerken bir anda neye bulaştığını fark ediyor. Hikâye örgüsü itibarıyla, 1988 yapımı ‘Zor Ölüm’ü (Die Hard) hatırlamamak imkânsız. Bruce Willis’in canlandırdığı John McClane filmde teröristlerin ele geçirip insanları rehin aldığı büyük iş merkezinde kontrol edilemeyen tek kişidir. Eşini ziyaret etmek için geldiği plazada olup bitenleri görünce, gerilla taktiğiyle tek başına savaşmaya başlar. Teröristlerin kime bulaştıklarının farkına varmaları zaman alır.
Noel Baba’nın McClane’den farkı, belaya bulaşmak veya kurtarıcı olmak gibi niyetlerinin olmaması… Baskını fark ettiğinde insanlığa güvenini kaybetmiş ayyaş ve obur bir Noel Baba olarak hediyelerini teslim edip gitmekten başka bir amacı yok. Kaldı ki, McClane gibi kaslı değil, göbekli. Üstelik ateşli silahı yok. Tek süper gücü var ama onu da doğru dürüst kullanamıyor. Dahası, yarasından akan kanı gördüğümüzde biz ölümlülerden çok farkı olmadığını keşfediyoruz. Özetle, Scrooge’un küçük ordusu karşısında pek şanslı görünmüyor. Ama olaylar öyle bir gelişiyor ki kendini zoraki kahraman olarak Scrooge’a karşı savaşırken buluyor. Tabi, burada küçük Trudy’nin Noel Baba’ya olan saf inancının dönüştürücü etkisini unutmamak gerek…
Söz Trudy’ye gelmişken ‘Vahşi Gece’deki ‘Evde Tek Başına’ (Home Alone -1990) göndermelerini pas geçmek mümkün değil. Trudy baskın sırasında kurtarılmayı beklemek yerine önceki gece seyrettiği ‘Evde Tek Başına’dan ilham alarak harekete geçmeyi deniyor; çete mensuplarına çeşitli tuzaklar kuruyor. Noel Baba ve Trudy, silah ve ateş üstünlüğe sahip suçlularla kendi tarzlarıyla savaşıyorlar… Noel Baba’nın savaşçılığı, bir noktadan sonra bizi İskandinav mitolojisine kadar götürüyor.
Bu arada, ‘Zor Ölüm’ ve ‘Evde Tek Başına’nın dolaylı olarak Noel filmleri olduğunu unutmamak gerek. Her ikisinde de öykü bir şekilde günün anlam ve önemine bağlanır. ’Vahşi Gece’ ise malum nedenlerden ötürü baştan sona Noel filmi…
Noel’in manevi anlamını, maddi değerlere karşı ailenin önemini öne çıkarıyor. Buna karşılık, Noel’de çoluk çocuk seyredilecek bir aile filmi değil. Birçok sahnede grafik şiddet kendini gösteriyor. Peş peşe insanlar ölüyor ve kan dökülüyor; ama gerilimden ziyade şiddet ve komedi var. Bazı yanlarıyla, postmodern bir Noel filmi olduğu iddia edilebilir. Ama Pat Casey ve Josh Miller imzalı senaryonun öyle bir hedefi olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta, popüler Noel filmleriyle paslaşmaktan başka bir derdi yok. Özellikle ‘Zor Ölüm’ü bilenler için Noel Baba’yı John McClane ile karşılaştırmak bile eğlenceli aslında...
Ülkesinde çektiği korku komedi ‘Dead Snow’ (2009) ile çıkış yapan, ‘Hansel & Gretel: Witch Hunters’ (2013) ile Hollywood anaakımına dahil olan Norveçli sinemacı Tommy Wirkola’nın yönettiği ‘Vahşi Gece’yi silahlı çatışma ve yakın dövüş sahneleri itibarıyla aksiyon türüne dahil etmek mümkün ama asıl hedefin komedi olduğu aşikâr. Filmin sorunu, Noel Baba’nın olduğu sahneler dışında komedinin pek işlememesi… ‘Strange Days’ dizisiyle tanınan David Harbour, Noel Baba rolünde gerçekten iyi iş çıkarıyor ve tek başına filmin en önemli kozu haline geliyor. Geyiklerle ilişkisi dahil birçok komik sahneye vesile oluyor. Scrooge dahil diğer karakterler ise ancak onunla ilişki kurdukları sahnelerde eğlenceli olabiliyorlar. Belki, Gertrude’un kızı Alva’nın (Edi Patterson) aksiyon yıldızı olma heveslisi eşi Morgan’ı (Cam Gigandet) bunun bir istisnası olarak görebiliriz.
Beverly D’Angelo’nun canlandırdığı Gertrude, filmin başında en az çete reisi Scrooge kadar olumsuz bir karakter olarak çiziliyor. Sonuçta, kasasındaki milyonlarca dolar için emek sarf etmediğini biliyoruz. Ama öykü ilerledikçe film onun kötü bir karakter olduğunu unutuyor sanki. Gertrude gözle görülür bir karakter değişimi yaşamıyor. Çocukları ve torunlarıyla ilişkileri skeç komedisi olmasının ötesine geçemiyor. Özetle, Trudy’nin anne ve babası dahil olmak üzere yan karakterlerin hiçbiri filme renk getiremiyor.
‘Vahşi Gece’nin, parlak çıkış noktalarına ve iyi düşünülmüş açılış sahnesine rağmen esinlendiği filmlerin kalibresine ulaştığını pek sanmıyorum. Buna karşılık, özellikle David Harbour’un varlığı ve yönetmen Tommy Wirkola’nın sayesinde Noel filmleri arasında şimdiden kendine bir yer edindiği söylenebilir.
6/10
- Üç film, tek hikâye10 saat önce
- 'Yurt': Baskıyla büyümek…4 gün önce
- Bir rekabet komedisi: 'Çılgın Kahvaltılık'1 hafta önce
- 'Maymunlar Cehennemi' efsanesi sürüyor1 hafta önce
- Yasaları umursamayan ataerkil düzen2 hafta önce
- Aşk ve özyıkım2 hafta önce
- Manastırda gerilim ve dehşet: 'Arınma'3 hafta önce
- Dublörlere yazılmış aşk mektubu3 hafta önce
- 'Gün eksilmesin penceremden'4 hafta önce
- Amerikan 'İç Savaş'ını hayal etmek1 ay önce