Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Zeki Demirkubuz ve Nuri Bilge Ceylan filmleri için pek mümkün değildir ama Cem Yılmaz filmlerini memleketin her yanında birçok kişiyle tartışıp konuşabilirsiniz.

        Kimle konuşsanız sahne şovlarında daha komik olduğunu söyler; filmleriyle sahnedeki komedi performansını karşılaştırır…

        Öte yandan, ilk dönem filmlerine karşı nostaljik denebilecek bir ilgi vardır. Çektiği bütün filmler genellikle “G.O.R.A.” ve “Hokkabaz”la kıyaslanır… Bir Cem Yılmaz filminin ya “Hokkabaz” ya “G.O.R.A.”ya benzeyeceğine dair bir önyargı vardır… “Pek Yakında” ve “Arif v 216”nın her iki tarzdan beslendiği nedense çok konuşulmaz. “Hokkabaz” hikâyenin öne çıktığı filmleri, “G.O.R.A.” ise gösterişli komedileri temsil eder.

        “Karakomik Filmler”e, Cem Yılmaz’ın kendisiyle ilgili bu önyargıya teslim olduğu proje olarak bakmak mümkün...

        Fragmanlarından da anlaşılacağı üzere “İki Arada”, “Hokkabaz”; “Kaçamak” ise “G.O.R.A.” damarından geliyor…

        İlki komik, duygusal ve hüzünlü. Diğeri, sadece komik…

        “İki Arada”, bir feribotta garson olarak çalışan Ayzek’in (Cem Yılmaz) duyguları, endişeleri, korkuları, hayalleri ve ahlaki ikilemleri üzerine kurulu… Açıkçası, filmin gerçekçi bir anlatım tarzı yok. Ama karakter ve meselelerinin gerçekçi olduğu söylenebilir…

        Ayzek, şirketin el değiştirmesi nedeniyle işini kaybetmekten korkuyor. Çünkü ön dişleri yok ve imaj çağında başkalarıyla rekabet edememekten endişe ediyor…

        Ayzek, 1980’li yılların ünlü dizisi “Aşk Gemisi”ndeki (The Love Boat 1977 - 1987) barmen Isaac karakterini örnek almış kendine. O yüzden herkes Ayzek diyor ona. Ama Isaac’ten çok Kemal Sunal ve İlyas Salman’ın temiz kalpli, saf karakterlerini hatırlatan bir yanı var. Geminin düzenli yolcularından genç Songül (Cemre Ebuzziya) dalgasına onunla flört ediyor mesela… Tipik bir eski Yeşilçam motifi bu… Şımarık kız, saf ve komik delikanlıyı kandırır… Ama bir noktadan sonra Yeşilçam motifleri, David Lynch filmlerini andıran bir karanlığın parçası haline geliyorlar.

        Ayzek karakterinde oyuncu olarak başarılı bir performans çıkaran Cem Yılmaz’ın altını çizdiği nokta, evsiz, işsiz ve parasız kalma korkularının insan ruhunda yaptığı tahribat… Rekabetçi düzende yaşayan insan, maddi çıkarları uğruna ahlaki ve manevi değerleri göz ardı edebilir. İnsanlar arasında dayanışma sona erer, gizli düşmanlık başlar. Ayzek de “geçici” yeni dişleriyle rekabetçi düzene uyum sağlamaya, yani artık “ısırmaya” çalışıyor… Ama burada anahtar ifade, “geçici”… Tıpkı filmin adı ve iki kıyı arasında gidip gelen gemi gibi… Ayzek de karanlık - aydınlık, iyilik - kötülük arasında gidip geliyor.

        “Kaçamak”ın erkek karakterleri ise Ayzek’in yanında çok daha düz ve basitler… Eşlerine muhtelif yalanlar söyleyerek çıktıkları hafta sonu kaçamağı, otelin yakınlarına inen uzay gemisiyle tam bir kargaşaya dönüşüyor.

        Kadın ve para peşinde koşan, her sorunu kendi yöntemiyle çözeceğine inanan lümpen Türk erkekleriyle uzaylıları yan yana getirmek, Cem Yılmaz’ın öteden beri sevdiği bir şeydir… “Kaçamak” da aynı mantık üzerinden ilerliyor.

        “G.O.R.A.”, “A.R.O.G.”, “Arif v 216’daki ana karakter Arif, filmlere bir anti kahraman gibi girse de kötülerle kendi tarzıyla mücadele ederek, bir şekilde seyircinin kalbini kazanır. Buradaki karakterler ise açıkçası pek de yanlarına geçebileceğimiz insanlar değiller. Özellikle Cem Yılmaz’ın oynadığı işletmeci Alpay karakteri, şeytana pabucunu ters giydirecek cinsten biri… Onun paraya duyduğu aşk, filmin belki de en komik yanı.

        Cem Yılmaz, Türk seyircilerin bir Türk'ün yabancıları parmağında oynatması fikrini sevdiğini biliyor. Burada da Amerikalıları atlattıkları sahne eğlenceli... Ama milliyetçi bir alt metinden söz edilemez. Daha çok “kendini kandırmak”la ilgili bir noktaya varıyor olaylar...

        İlk filmdeki Ayzek ahlaki açıdan “iki arada” kalan bir karakter. İkinci filmdekiler içinse açıkçası hiçbir umut yok. Sizi güldürseler bile bir an önce kurtulmak istediğiniz tipler… O yüzden, filmin bir açıdan “mutlu son”la bittiği söylenebilir...

        Zarfa sarılı para gibi ayrıntıları saymazsak, “İki Arada” ile “Kaçamak”ın arabalı vapur ve uzay gemisi sahnesi dışında, ortak yanı pek yok. Sinema duyguları çok farklı… İlki ince mizah anlayışına sahip bir dram. “Kaçamak” ise düz ve yer yer kaba bir komedi. Öte yandan, bilimkurgu meraklıları için ince espriler de var. Mesela, elektronik sigara üzerinden yapılan “Arrival” göndermesi... “Yöreselden ulusala, ulusaldan evrensele” fikri de hoş.

        İkisini tek film olarak değerlendirmek, mesela ortak yıldız vermek bence mümkün değil.

        Tek başlarına değerlendirdiğimizde ise ikisinin de ayrı ayrı “uzun film tadı” verdiği söylenemez.

        “İki Arada” sinemasal yanları ağır basan, dramatik kalitesi ve derinliği olan orta metrajlı bir film.

        “Kaçamak” güldürüyor, eğlendiriyor ama sonuçta, genişletilmiş bir kısa film havasında... Sinemasal açıdan Cem Yılmaz’ın en iddiasız işlerinden biri… Rengarenk atmosferi, tek boyutlu yüzeysel karakterleriyle sinemadan ziyade televizyon dizisi estetiğine yakın… Gülmeye eğlenmeye gelmiş, kaba komediden hoşlanan seyircilere “İki Arada”nın duygusal hüznünden sonra verilmiş bir teselli ikramiyesi sanki…

        Öte yandan, “İki Arada”nın da “Her Şey Güzel Olacak” veya “Hokkabaz” kıvamında bir doyuruculuk taşıdığını söyleyemem… Sonuçta, tek karakterin öne çıktığı, tek perdelik, kısa metraj fikrine yakın bir hikâye…

        Bir saatlik anlatı formatının kuşkusuz kendine göre güçlükleri var. Ama izleyici açısından iki ayrı film seyretmenin getirdiği bir avantajdan söz edilebilir.

        “Karakomik Filmler”, Cem Yılmaz'ın eğlence sinemasının sınırlarını esnetmek, daha nitelikli hikâyeler anlatmak adına gerçekleştirdiği bir denemeyse “İki Arada”yı kazanç hanemize yazabiliriz. “Kaçamak”sa sadece bir eğlence...

        Cem Yılmaz sözkonusu olduğu zaman seyircideki beklentilerin yükseldiği kesin... Hatta seyircilerin bazen eleştirmenlere oranla Cem Yılmaz'a daha acımasız davrandığı bile söylenebilir.

        Eleştirmenler filmlere çok yönlü olarak bakmak zorunda. Cem Yılmaz gibi popüler kültür göndermeleri yapmayı seven bir sinemacının filmleri de zaten hiçbir zaman tek katmanlı olmuyor.

        Cem Yılmaz filmlerine sadece gülmek eğlenmek için giden seyirciler filmin dertlerine, meselelerine karşı kayıtsız olabiliyor. Bir hikâye anlatıcısından ziyade bir komedyen olarak bakıyorlar ona...

        Beğenirsiniz beğenmezsiniz, o size kalmış. Ama filmlerini seyrederken onu bir komedyenden ziyade öncelikle bir hikâye anlatıcısı ve sinemacı olarak görmeliyiz... Cem Yılmaz filmlerine “Hokkabaz” ve “G.O.R.A” ekseninden ziyade biraz da buradan bakmaktan yanayım. Sahne şovlarıyla filmlerini kıyaslamaktansa filmlerinde neyi nasıl anlattığına odaklanmalıyız...

        Sadece Cem Yılmaz filmleri için değil, memleket sinemasının genel gidişatı için de “çok güldük/hiç gülmedik” döngüsünden keşke çıkabilsek...

        İki Arada 6.5/10 - Kaçamak 5/10

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar