Zorunlu ev arkadaşları
Alman sinemacı Margarethe von Trotta’nın yönettiği, Haluk Bilginer’in “eski koca”yı canlandırdığı “Eski Kocam(ız)” (Forget About Nick), New York’ta aynı daireyi paylaşmak zorunda kalan iki “eski eş”in öyküsünü anlatıyor
YILLARCA birlikte yaşadığı kadını, yüzleşmeden kaçarak terk eden erkekler... Sinema sanatının sevdiği konulardan biridir. Konunun imkânlarını en iyi değerlendiren filmlerden biri de Pedro Almodovar’ın 1988 tarihli “Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar”ıdır herhalde... Almodovar, erkeğin boşalttığı alanın başka insanların varlığıyla, neşeli, canlı ve hayat dolu bir çoğulluğa dönüşmesini anlatır. Erkeğin bencilliği, korkaklığı, kişiliksizliği belirginleştikçe, kadın da terk edilmenin üstesinden gelmeye başlar... Senaryosunu Pamela Katz’ın yazdığı “Eski Kocam(ız)” da, benzer bir çıkış noktasına sahip.
Eski model Jade (Ingrid Bolso Berdal), eşi Nick (Haluk Bilginer) tarafından genç bir model için terk edilir. New York’taki şahane dairesinde ayrılık acısıyla başa çıkmaya çalışırken, Nick’in ilk eşi Maria (Katja Riemann) çıkagelir ve eve yerleşir. Yıllar önce yapılan anlaşmaya göre Nick’in gitmesiyle evin yarısı Maria’nın, diğer yarısı Jade’ndir artık... Jade, daireyi satarak parayı bölüşmek istese de Maria buna yanaşmaz. Jade’in yegâne sorunu Maria ile birlikte yaşama zorunluluğu değildir. Kendi giyim markasını yaratmak için kısa zamanda iyi bir koleksiyon hazırlamak zorundadır. İşte tam da o günlerde Maria’nın kızı Antonia (Tinka Fürst) da çocuğuyla gelip eve yerleşir...
İLGİNÇ BİR AŞK ÜÇGENİ
Pamela Katz’ın senaryosunun hoş yanı, farklı kuşaklardan üç kadının aralarındaki ilişkileri inandırıcı bir şekilde geliştirebilmesi... Özü itibarıyla kadın dayanışması üzerine bir film olduğu kesin ama inatlaşma, kapris ve kıskançlığın eksik olduğu da söylenemez. Dolayısıyla, hamasetten ziyade dürüstlük var. Aşk üçgeninden daha ilginç olabilecek bir üçgen bu... Zaten öyküyü de Jade, Maria ve Antonia arasındaki ilişkiler şekillendiriyor. Nick ise üç kadını birbirine bağlayan karakter. Öykünün gelişiminde önemli olsa da, dramatik olarak işlevsiz bir “eski koca” sadece... Ama onun bu işlevsizliği filmin mizahının bir parçası.
BİLGİNER’DEN İRONİK YORUM
Bilginer, tartışma ve gerilimden uzak durmasını iyi bilen Nick’in kibarlık ve sevimlilik maskesinin altındaki vurdumduymazlığına ironik bir yorum getirmesini biliyor. Norveçli oyuncu Ingrid Bolso Berdal da komedi tarzına yakın bir yorum tutturuyor ama biraz “fazla” oynuyor. Bunun bir nedeni de ana karakter Jade’in çok iyi yazılmamış olması galiba. Jade’in finalde kendisi, geleceği, hayatı, başarı kavramı ve Nick’le ilgili olarak ne keşfettiği, ne öğrendiği pek belli değil. Belki de bu nedenle, finalde Jade dahil hiçbirimiz nereye vardığımızı anlayamıyoruz. Filmin bir yerinde Antonia çocuğunu, başarının her şey anlamına geldiği New York’ta değil, Berlin’de büyütmek istediğini söylüyor mesela... Ama filmin bu fikri ele alıp işlediği söylenemez.
“Eski Kocam(ız)” açıkçası biraz “ortaya karışık” bir film. Margarethe von Trotta’nın bir kadın veya anne olarak ayakta durmanın, kariyer yapmanın zorluklarını ön plana çıkarıp durumu kurtardığı söylenebilir. Sonuçta kötü değil ama kafası karışık bir film. Beklentinizi yüksek tutmazsanız iyi vakit geçirmeniz mümkün.
Film, iş hayatında hızla yükselen bir kadının, kocasının eski eşiyle birlikte yaşamak zorunda kalması sonucu gelişen olayları beyaz perdeye taşıyor.
Filmin Notu: 6
- Çöl tozu, motor sesi ve Furiosa3 gün önce
- Üç film, tek hikâye5 gün önce
- 'Yurt': Baskıyla büyümek…1 hafta önce
- Bir rekabet komedisi: 'Çılgın Kahvaltılık'1 hafta önce
- 'Maymunlar Cehennemi' efsanesi sürüyor2 hafta önce
- Yasaları umursamayan ataerkil düzen2 hafta önce
- Aşk ve özyıkım3 hafta önce
- Manastırda gerilim ve dehşet: 'Arınma'3 hafta önce
- Dublörlere yazılmış aşk mektubu4 hafta önce
- 'Gün eksilmesin penceremden'1 ay önce