İyi, kötü ve trajik
Casey Affleck, Chiwetel Ejiofor, Anthony Mackie ve Woody Harrelson gibi oyuncuların yer aldığı “Kod 999” (Triple 9), suça bulaşan ve suçu engellemeye çalışan polis karakterleriyle dikkat çeken karamsar bir polisiye
John Hillcoat farklı türlerde, görsel olarak birbirinden farklı filmler çeken bir yönetmen. Seyrettiğim ilk filmi “The Proposition” (2005) bir Avustralya western’iydi. Cormac McCarthy’nin romanından uyarlanan “The Road” (2009) kıyamet sonrasında geçen distopik bir bilimkurgu; “Lawless” (2012) ise Büyük Bunalım döneminde mekân olarak ABD kırsalını seçen bir suç filmiydi. Üçünün de ortak özelliği baskı altındaki erkek karakterlerdir. Matt Cook’un senaryosundan çektiği “Kod 999”da da baskı altında olmayan neredeyse tek bir kişi yok.
SOYGUNCU POLİSLER
Film bir banka soygunuyla açılıyor. Hikâyeyi harekete geçiren asıl unsur, soyguncular arasında iki polisin birden olması... Atlanta’daki Rus mafyasına uzanan entrika, başlangıçta karmaşık gibi görünse de aslında hayli basit: Her şey, tutuklu mafya patronu hakkındaki delillerin yok edilmesiyle ilgili. Emirleri ise soğukkanlı ve acımasız patroniçe Irina Vlaslov (Kate Winslet) veriyor.
İYİ-KÖTÜ AYRIMI YOK
Yönetmen Hillcoat, entrikadan ziyade sorunlarıyla boğuşan, zor durumları aşmaya çalışan karakterlerle ilgileniyor. Tek bir ana karakter yok ama patroniçeyle iletişimi sağlayan Michael (Chiwetel Ejiofor); çete üyesi polis Marcus (Anthony Mackie) ve onun yeni partneri Chris (Casey Affleck) diğerlerine göre daha fazla öne çıkıyor. Acemi ama cesur Chris ile teşkilattaki amcası Jeffrey (Woody Harrelson), kanunu temsil eden iyi karakterler. Film şeytanî Irina hariç, keskin bir iyi-kötü ayrımından uzak duruyor. Özellikle soygun çetesindekiler, alıştığımız kötü adamlara benzemeyen; suçun içinde olmaktan hoşnut olmayan ve hayatlarını kontrol edemeyen trajik karakterler.
RAHAT İZLENİYOR
“Kod 999”, Hillcoat’ın önceki filmleri gibi ahlaki ders vermekten uzak duran karamsar dünyasıyla öne çıkıyor. Marcus ve Franco (Clifton Collins Jr.) polis teşkilatının içten içe çürüyen yanını temsil ediyorlar. Tecrübeli ve idealist polis Jeffrey, bir uyuşturucu müptelası. En masum ve temiz karakter ekibe yeni katılan Chris; kuşkusuz onun da geleceği belirsiz. Amca ve yeğen doğruyu yapmaya çalışsalar da bir şeyleri değiştirebilecekleri konusunda pek umut yok. Nasıl olsun ki? Şehrin kenar mahalleleri her an patlayacak bir bombadan farksız. Herkes silahlı, herkes çatışmaya hazır durumda. Film, öykünün arka fonunda ABD’nin bugününe dair hayli gergin ve karanlık bir tablo çizmekten geri durmuyor. Hatta bir ara Hillcoat’ın asıl amacının seyirciye bu toplumsal gerilimi hissettirmek olduğunu dahi düşünüyorsunuz. Ne var ki, “Kod 999” son bölümünde toplumsal çapını daraltan ve tansiyonu tırmandırmaya odaklanan bir suç filmine dönüşüyor. Çok karakterli yapı, bir yerden sonra dezavantaj haline geliyor. Ama bu, oyuncuların tümünün inandırıcı performanslar çıkarmasını engellemiyor. Filmi sağlam tutan bir başka unsur da John Hillcoat’ın anlatımı. Hillcoat özellikle aksiyon, çatışma, takip sahnelerinde gerilimi ve karakterler arasındaki çatışmaları geliştirmesini iyi biliyor. Bu yüzden, “Kod 999” çok rahat seyredilen, sürükleyici bir film.
Filmin notu: 6.5
- Üç film, tek hikâye20 saat önce
- 'Yurt': Baskıyla büyümek…4 gün önce
- Bir rekabet komedisi: 'Çılgın Kahvaltılık'1 hafta önce
- 'Maymunlar Cehennemi' efsanesi sürüyor1 hafta önce
- Yasaları umursamayan ataerkil düzen2 hafta önce
- Aşk ve özyıkım2 hafta önce
- Manastırda gerilim ve dehşet: 'Arınma'3 hafta önce
- Dublörlere yazılmış aşk mektubu3 hafta önce
- 'Gün eksilmesin penceremden'4 hafta önce
- Amerikan 'İç Savaş'ını hayal etmek1 ay önce