Gençlerin 'seçim' problemi
İlkini geçen yıl seyrettiğimiz Labirent (Maze Runner) serisi “Labirent: Alev Deneyleri (Maze Runner: The Scorch Trials)” ile sürüyor. Labirentten kurtulan gençler bu kez korkunç bir salgının yaşandığı kaotik bir dünyada taraflarını seçmeye çalışıyorlar
GEÇTİĞİMİZ yıl yine eylül ayında gösterime giren “Labirent: Ölümcül Kaçış” (The Maze Runner), geçmişlerini hiç hatırlamayan bir grup gencin bırakıldıkları labirentten kurtulma çabalarını anlatıyordu. James Dashner’in romanlarından sinemaya uyarlanan serinin yeni filmi, ilkinin bittiği noktada başlıyor. Thomas’ın (Dylan O’Brien) liderliğinde labirentten çıkan gençler WCKD (İSYAN) adlı kurumun silahlı adamları tarafından karşılanıyorlar. WCKD, labirent dahil her şeyi insanlığın kurtuluşu için yaptığını öne sürüyor. Ancak durumdan kuşkulanan gençler Thomas’ın önderliğinde kurumun gözetiminden kaçıyor ve Sağ Kol adlı direnişçi bir gruba katılmak için dağlara doğru yürüyüşe geçiyorlar. Ancak Teresa (Kaya Scodelario) başta olmak üzere gençler doğru seçimi yapıp yapmadıklarından emin olamıyorlar. İlk filmin ana fikri, gençlerin hayatı kendilerine dayatıldığı gibi kabul etmemeleri, her şeyi sorgulamaları gerektiğiydi. Yaşadıkları alanın çevresindeki duvarlar, okul duvarlarını; labirent gerçek hayata geçişi simgeliyordu. İkinci film ise gerçek hayatı çıkarıyor karşımıza. Thomas yine her şeyi sorgulayarak, iktidara korkusuzca meydan okuyor; özgürlüğü savunuyor. Ancak bu kez sembollerle dolu bir büyüme öyküsünden ziyade bir macera filmi seyrediyoruz.
MAD MAX ETKİSİ
“Labirent: Alev Deneyleri” çağdaş bilimkurgu sinemasının birçok motifini adeta bir çeşit kolaj gibi çıkarıyor karşımıza. “Kıyamet sonrası” çöle dönüşmüş bir dünya; yıkılmış şehirler; insanları canavarlaştıran bir salgın; zombiye dönüşen hastaların yarattığı terör ortamı; salgına karşı savaşan bilim insanları; güvenli bölge arayan direnişçiler ve kendi çıkarlarının peşinde koşan çeteler... Açıkçası salgınlı, zombili distopik filmler külliyatına parlak ve yeni bir fikir eklendiğini söylememiz zor. Ancak ilkine oranla daha renkli, heyecanlı ve sürükleyici bir film seyrettiğimiz kesin. Yönetmen Wes Ball, ilk bölümde hapishaneden kaçış filmleri trüklerini, ikinci bölümde zombili korku- gerilim filmlerinin yapısını kullanıyor. Yolculuk, çete ve direnişçilerle karşılaşma bölümlerinde ise “Mad Max” etkisi göze çarpıyor. Aksiyon ve gerilimin her şeye hükmettiği filmde sağlam bir ana fikirden söz etmek zor. Thomas ekip ruhundan vazgeçmeyen kişiliği, özverisi ve cesaretiyle ideal Hollywood kahramanı klişesine bire bir hayat veriyor. Dolayısıyla, atmosfer ve yapı olarak şık ama özü itibarıyla demode bir kahramanlık filmi duruyor karşımızda.
Filmin notu: 6
- Çöl tozu, motor sesi ve Furiosa1 gün önce
- Üç film, tek hikâye3 gün önce
- 'Yurt': Baskıyla büyümek…1 hafta önce
- Bir rekabet komedisi: 'Çılgın Kahvaltılık'1 hafta önce
- 'Maymunlar Cehennemi' efsanesi sürüyor2 hafta önce
- Yasaları umursamayan ataerkil düzen2 hafta önce
- Aşk ve özyıkım3 hafta önce
- Manastırda gerilim ve dehşet: 'Arınma'3 hafta önce
- Dublörlere yazılmış aşk mektubu3 hafta önce
- 'Gün eksilmesin penceremden'1 ay önce