'Bir Evlilikten Manzaralar'dan 'Bir Evlilikten Sahneler'e
Salı gecesi Bisahne’de izlediğim ‘Bir Evlilikten Sahneler’, Ingmar Bergman’ın meşhur filmi “Bir Evlilikten Manzaralar”ın Türkiye şubesi. Serap Matyaş’ın diyalogları ve başrol performansıyla günümüze uygun bir ilişki gözlemi yapılmasına önayak oluyor. Hedefleri yüksek koymadan ‘teatral’ durmak için uğraşıyor.
Ingmar Bergman, modern sinemada tiyatro ve psikoloji etkisiyle kimlik oluşturan yönetmenlerdendir… Bazen ‘teatral’ kavramı o kadar baskın hale gelmiştir ki, bu işler ‘perde’ye uygun olamamışlardır. 1973’te çektiği, sinemada 167, TV’de 281 (mini dizi olarak) dakikalık versiyonuyla gösterilen “Bir Evlilikten Manzaralar” (“Scener Ur Ett äktenskap”) öyledir. Üstadın 1969’de başlayan cıvıl cıvıl renkli döneminin aşırı sıradan bir halkasıdır.
70’LER İSVEÇ’İNDEN GÜNÜMÜZ BEYOĞLU’NA
Tiyatro sahnesine daha uygun gözüken metnin ABD ve İngiltere’de güncel tiyatro uyarlamaları var. Ülkemizde de Mıntıka Tiyatrosu’nun oyunu ‘Bir Evlilikten Sahneler’; günümüz toplumuna, orta sınıfın ilişkilerine ayna tutuyor. Serap Matyaş ile Doğanay Ünal, Liv Ullmann-Erland Josephson çiftinin çizgisine ne kadar yaklaşıyor? Esas soru bu mu olmalı? Eğer öyleyse bu konuda bir başarıdan söz edemeyiz.
Ama oyunun da bu kadar yüksek hedefleri yok. ‘Bir Evlilikten Sahneler’, Beyoğlu’nun arka sokaklarında, Bisahne’de eski, bağımsız ve nostaljik bir tiyatroda sahneleniyor. Umut Burçin Gülseçgin’in rejisinden destek alarak ‘Türkiye’de evlilik’ meselesinin içyüzüne bakıyoruz. Aslında buradaki erkek ile kadın, tam bir Cihangir, Beyoğlu çifti…
BÜYÜK ORANDA İNANDIRICI BİR ÇİFT
Beyoğlu’nun arka sokaklarında “Ara”nın (2008) çiftine benziyorlar. Ama tek fark sahnenin tiyatro olması. Sanat yönetimi ve her sahne çıkışı devreye giren borazan, müziğin ve aksesuarların etkisi ilginç tespitlere alan açıyor. Bergman’ın eserinde ‘uzun aralar vererek bakarsak evli çift ne hale geldi?’yi sorgulatan sahneleme düşüncesi buraya da yansıyor.
Matyaş’ın metni, feminizm, sinema tartışmaları, cinsiyet çekişmeleri üzerine kurulu. Yerinde tespitler içeriyor. “Bir Evlilikten Manzaralar”ın aksine kadının büyük, erkeğin küçük olması ise bir tercih. Özellikle Matyaş’ın Selin’e can verirken kılıktan kılığa girse de sıkıntı yaşamaması, kendini canlandırıyor gibi gözükmesi çifte inandırıyor. Ünal ise idare ediyor.
KENDİ YAĞINDA KAVRULUYOR
Ama arada bir uyum, kimya var. Yatak hayatı ve sevişme anları, zeki reji taktikleriyle hallediliyor. Julie Delpy’den alınmış gibi duran ‘Selin’ isminden gelen bir “Gün Doğmadan” (“Before Sunrise”, 1995) esintisi var. Sanki Linklater’ın yıllar sonra buluşan aşıkları konu alan üçlemesi, buradaki Bergman konsepti kadar etkili.
Oya Doğan’ın ‘Boşan da Gel’ göndermesi de ilginç bir hava katıyor oyuna. ‘Bir Evlilikten Sahneler’, Bergman’a özenme, evrensel durma veya İsveç’e uygun hareket etme hatasına düşmemiş. Kendi yağında kavurulurken de fazla sıkıntı çekmiyor. Büyük oranda becerikli bir ‘evlilik/ilişki oyunu’na açılıyor. Odanın tasarımında özellikle resmin kullanımı ve kostümler bir özen getiriyor.
- New York Film Festivali izlenimleri7 yıl önce
- Antalya'da ödülü 'Albüm' ve 'Tereddüt' hak ediyor7 yıl önce
- Antalya'nın ana yarışmasında 'Yeni Türkiye' sesleri7 yıl önce
- New York ve Toronto'dan Oscar'a bakış7 yıl önce
- Altın Portakal yeniliklerle başlıyor7 yıl önce
- Filmekimi'nden üç film7 yıl önce
- NYFF'den '13th' ve 'The Rehearsal'7 yıl önce
- 'Bugün olsa yine yaparım'7 yıl önce
- James Cagney müzikali parçalı bulutlu7 yıl önce
- NYFF'den ayrıksı ve deneyci filmler7 yıl önce