Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sahne-hayat ilişkisi filmini “Kırmızı Pabuçlar”ın yaptığı gibi masalsı bir dokunuşla kavrayan, ancak oradaki müzikal ağırlığını törpüleyip, hikayeyi dokuz yaşındaki bir çocuğun çevresine yerleştiren özellikli bir eser. “Phoebe in Wonderland”, “Beastly” ve “Cake” ile bizde vizyon şansı bulan Daniel Barnz’ın ilk ve en önemli filmi… Yakın zamandan bir yakıştırma yapmak gerekirse “Siyah Kuğu”nun çocuklu versiyonu diyebiliriz.

        “Beastly” (2010) ve “Boyun Eğmeyeceğim” (“Won’t Back Down”, 2012) ile hikaye anlatma sinemasına ne kadar hakim olduğunu kanıtlayan Daniel Barnz’ın, bağımsız ruhuyla projelere kattıklarını da gözlemlemek mümkün... Her bir eserde farklı yaş gruplarından karakterlere odaklanarak, onlara göre lens, açı, kurgu tekniği ve renk paleti belirleyen yönetmenin, kuşkusuz en akılda kalıcı işi “Phoebe in Wonderland” (2008). Bunun sebebi Sundance’te yarışan ilk filminde henüz sektörde ‘para kazanmak’ gerektiğini çözmemiş olmaması. Burada tiyatroyla kurulan ilişki şüphesiz serbest ve entelektüel yaklaşımı besliyor.

        SAHNE-HAYAT İLİŞKİSİ FİLMİNE MASALSI KIYAFET

        Dokuz yaşında tourette sendromuyla yüzleşen Phoebe’nin hikayesi, Lewis Carroll’ın ‘Alis Harikalar Diyarında’ romanı ile Çaykovski’nin ‘Kuğu Gölü’ balesinin izdüşümlerinden besleniyor. Bu doğrultuda da aslında kendine özgü bir formül belirliyor. Yani “Beastly”deki ‘Güzel ve Çirkin’ (‘La Belle et la Bête’) masalını modern dünyada geçen bir ergen aşkına çevirme arzusunun başlangıcı burası. Bir çocuğun kimlik arayışı devreye sokulurken, ailesiyle sorunları da bir bakıma bu eşiği atlamakta önemli bir rol oynuyor.

        Barnz, Michael Powell-Emeric Pressburger başyapıtı “Kırmızı Pabuçlar” (“The Red Shoes”, 1948) ile Hans Christian Andersen’in masalına yapılanı yeniden şekillendiriyor. Dramatik yapıdaki ‘şöhret olma sendromu’nu çocuk varoluşuna çeviriyor. Oradaki hırs, burada kimlik bunalımıyla yer değiştiriyor. Böylece ‘sahne-hayat ilişki filmi’ formülü adına ‘masalsı’ bir süreç daha karşımıza çıkıyor. Esas amaç sürekli Kuğu Gölü balesinin prensesine üzülen Phoebe’nin bu yolda ‘siyah kuğu’ya dönüşme serüvenini ele almak...

        GÖRSEL AYGITLARI İYİ KULLANIYOR

        Senarist-yönetmen, bu doğrultuda filmini onun gözünden kurmuş gibi planlarken, iki sene sonra üretilen “Siyah Kuğu”nun (“Black Swan”, 2010) ‘çocuklu’ öncülünü yaratıyor sanki. Özellikle montaj sekans olarak planlanan açılış sekansında, görüntü bindirme, teleobjektif, yakın plan, detay plan bütünlüğü içeren kısmın gözden geçirilmesi şart. Öyle ki filmin problemli ana karakteri için, “Beastly”de izole edilmişliği yansıtma adına yerleştirilen objektifler tersine çevriliyor.

        Bir anlamda 2.35:1’de karakterin boy hizasında ilerleyen çerçeveler ya da sahneye konmuş izlenimi bırakan kamera, bir hışımla bütün tiplemeleri tesiri altına alıyor. Masalsılık dozunda kullanılırken, özellikle evin içine diyaframın kısılmasıyla sızan sapsarı ışık, ‘plastik’ bir dolaşıma yol açıyor. Bu da ‘Alis Harikalar Diyarında’nın ‘Kırmızı Kraliçe’sine tekabül eden ‘kötü anne’nin bir sekansta yerde kaydırmalı alt açı ile koşturmasını anlamlı hale getiriyor.

        KIRMIZI PABUÇLAR”IN ETKİSİ ALTINDA

        Zira ev ortamından hoşnut olmayan Phoebe, anne ile babasının doğal renklerle ve el kamerasıyla çekilen ‘mantıklı diyaloglar’ının tersi istikamette hareket ediyor. Okulda da dolly kaydırmasıyla ve erime efektiyle çekilen merdiven altı sahnesinde fazlasıyla işlevsel. Öyle ki küçük kızın ismini oyuna yazdırdığı bölüm her şeyi belli ediyor. Kırmızı pabuçlar orada açığa çıkarken, ‘genel plan’ olunca ‘boşluk’ bırakılan görsel tercihler açığa çıkıyor.

        Böylece aslında çocuk boyunu geçmeyen çerçeveler bir şeyler anlatıyor. Phoebe’nin kırmızı pabuçlarıyla hayal dünyasına odaklanmasından ziyade kimlik bunalımını halledip bir şeyleri ele geçirme ve basamakları atlama sevdası devreye giriyor. Bu da filmi “Kırmızı Pabuçlar”dan farklı bir yere oturturken ‘Alis Harikalar Diyarında’nın aristokrasi eleştirisi yapan tabanını ‘arka plan’ olarak kullanıyor.

        ÇOCUK YETİŞTİRME PROBLEMİNE ÖZGÜN AMBALAJ

        Aslında Phoebe ile otoritenin, anne ve öğretmenlerin ilişkisi, bir anlamda ‘esas anne kim?’in karşılığını arıyor. Evdeki Hilary mi, yoksa oyunu sahneleyen Bayan Dodger mı? Büyük oranda Patricia Clarkson’ın öğretmen karakteri, derli toplu saçından bilinçli haline kadar Phoebe’ye tesir edip bir ‘psikolojik sıkıntı’ya da yol açıyor. Bu da çocuk aklını, bir şeyleri idare eder hale getirip değişken ışık kullanımını devreye sokuyor. Sahne ile hayat-ev ilişkisini tamamen kıran dramatik yapıyı harekete geçiriyor.

        “Phoebe in Wonderland”, bir çocuğun kimlik bunalımını masalsı bir sahne-hayat ilişkisi filmi üzerinden ele alırken, çocuk yetiştirme problemine dikkat çekmeyi ihmal etmiyor. Evde iş yapmak ya da diğer kardeşle ilgilenmenin etkilerini dışarıya çıkarıyor. Bir masal, hayal ve heyecan arayışını Phoebe’nin üzerinden ‘büyülü gerçekçi’ bir yolculuğa çeviriyor.

        Daniel Barnz, “Cake” ile net bir karakter dramasına döndü. Son iki filminde daha yaşlı karakterleri ele almaya başladı. Ama aslında bu ‘kopyala-yapıştır’ tekniğini dengeli bir şekilde kullanan masalsı yapıtla hatırlanacak daha çok. Tourette sendromundan sonra oradaki kronik ağrı sendromu da yönetmenin psikoloji ile yakın ilişki kurduğunu, böylesi ‘hafif’ hastalıkların dışavurumlarını anlatmayı sevdiğini ortaya koyuyor.

        Ne durumda?

        Ülkemizde festivallere dahi uğramadı. Sahibi yok. DVD’sinin bile çıkması zor gözüküyor.

        Künye:

        Phoebe in Wonderland

        Yönetmen: Daniel Barnz

        Oyuncular: Elle Fanning, Patricia Clarkson, Felicity Huffman, Campbell Scott, Bill Pullman

        Süre: 100 dk.

        Yapım yılı: 2008

        Not: Bu bölümdeki filmler, ya uluslararası festivallerde ya da yurt dışında piyasaya çıkmış orijinal DVD’lerinden izlenerek yazılmaktadır. Bu yasal durum, diğer yazdığım filmler için de geçerlidir.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar