Tarzan'dan e-spor'a olimpik bir gün geçirdim!
Robel Kiros Habte’yi hatırlıyor musunuz? Benim ki de soru işte, nereden hatırlayacaksınız! Habte Etiyopyalı bir yüzücü, doğrusu onu hatırlamanızı gerektirecek kayda değer bir başarısı yok... Ne zaman olimpiyatlarla ilgili bir şey okusam ya da izlesem benim onu hatırlamamın nedeni de olağanüstü başarısızlığı zaten... ‘Dünyanın en güzel kaybedenleri’nden biri Robel Kiros Habte.
2016 Rio Olimpiyatları’nda dünyanın gözü, bir havuzu dolduracak kadar altın madalya kazanan, Michael Phelps’in üzerindeyken, mayosunun üzerine sarkan göbeği, belini çevreleyen ve de benimkilerden aşağı kalmayan ‘aşk kulpları’yla dili dışarıda yorgunluktan bitmiş bir vaziyette tıngır mıngır finişe gelen Habte, benim için başarmanın illa ki kazanmak olmadığı o efsanevi ‘olimpiyat ruhu’nun yüzü. Özel davetiyeyle gittiği Rio Olimpiyatları’nda 100 metre serbestte her biri birer kas yığını olan 59 yüzücü arasında 1.04.95’lik derecesiyle, ‘bileğinin hakkıyla’, 59’uncu olan 24 yaşındaki Etiyopyalı sosyal medyada göbeğiyle alay edenlere, “Çok mutluyum, bu benim olimpiyatlardaki ilk yarışımdı. Aslında daha hızlı yüzüyorum. Sabah antrenmandan sonra biraz gergindim” diyerek nanik yapıyordu.
E-SPORCULAR OLİMPİYATLARA MI GİDİYOR?
Bayram değil seyran değil bu Robel Kiros Habte de nereden çıktı diyeceksiniz. Anlatayım... Son bir haftadır tuhaf bir şekilde olimpiyatlarla yatıp olimpiyatlarla kalkıyorum. Yok Robel’in göbeğinden cesaret alıp ben ve göbeğim 2024 Paris Olimpiyatları'na katılmaya karar vermedik. Son günlerde kafamın üzerinde olimpiyat halkalarıyla ortalıkta dolaşmanın nedeni Bahçeşehir Üniversitesi Dijital Oyun Tasarım Lisans Bölümü Başkanı Dr. Güven Çatak!
Geçenlerde günde 41 milyon kişinin video oyunu oynadığı ülkemizde oyun sektörünün bugünü ve geleceğiyle ilgili yaptığımız sohbet konu e-spor’a geldiğinde Güven Hoca, “Önümüzdeki dönemde e-sporcular olimpiyatlarda yarışacak” dedi.
Onun için konu bu cümleyle kapandı ama ben sohbetin ardından “İnsanlar yıllarca birkaç dakikalık performans için antrenmanlar yaparak hazırlanıyor olimpiyatlara şimdi bu da mı dijitalleşecek” diye kendi kendime dertlenip konuyu biraz araştırayım dedim... Resmen dakika bir gol bir oldu!
Fransa’nın çiçeği burnunda cumhurbaşkanı Macron’un seçim vaadi olarak ‘e-spor’un ev sahipliği oldukları 2024 Paris Olimpiyat Oyunları’nda resmi olarak programa alınması için çalışacağını söylediği çıktı karşıma.
e-spor yükseliyor...‘ATEŞ ARABALARI’ VE 1924 PARİS OLİMPİYATLARI
E-Spor müsabakalarının binlerce kişi tarafından tribünlerden takip edildiği, ‘gamer’ların milyon dolarlık kontratlara transferlerinin yapıldığı bir çağda olimpiyatların video oyunlardan kendisini soyutlayamayacağı gün gibi aşikar! Ama olimpiyatlarda hangi ‘video oyunu’ oynanacak! Leauge of Legends mı Counter Stirke mı? E-sporcular evlerinin salonundan Call of Duty’le mi rakiplerinin peşine düşecekler yoksa Super Mario ile mi koşturacaklar olimpiyat köyünde?!
Eric Liddell2024 Paris Olimpiyatları’ndan hangi video oyunları yer alabilir diye bakarken, gelmiş geçmiş en iyi spor filmlerinden ‘Ateş Arabaları’ (Chariots of Fire) filmiyle göz göze geldim.
‘Ateş Arabaları’ beni 100 yıl önceye 1924 Paris Olimpiyatları’ndan yarışan Britanyalı atletler Eric Liddell ile Harold Abrahams’a götürdü. Paula Radcliffe’in “Atletizm severler arasında bir olimpiyat altını kazanan ‘koşu stili en çirkin’ atlet olarak hatırlanacak” dediği Liddell’in, başını geriye doğru atarak 400 metre yarışında rakiplerini geçip altın madalya kazandığı o efsanevi yarışın öyküsünü okurken, kulaklarımda Vangelis’in film için yaptığı unutulmaz müzik, 1924 olimpiyatları içinde kayboldum... Dini inancı gereği Pazar günleri sadece ibadet yapacağını söyleyerek 100 metre yarışını pas geçip 400 metrede yarışan Eric Liddell, topu topu 4 sene süren spor kariyerine olimpiyat tarihinin en unutulmaz öykülerinden birini eklemiş.
1924 Paris Olimpiyatları Türkiye takımı...TÜRKİYE CUMHURİYETİ 1 YAŞINDA OLİMPİYATLARDA
Atletizm sevdalısı Fransız rahip Henri Didon tarafından söylenen ‘altius, citius, forties’ (Daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü) sloganının resmi olarak kullanıldığı ilk oyunlar olan 1924 Paris Olimpiyatları, Kurtuluş Savaşı’nın ardından henüz kurulalı 1 yıl olan Türkiye Cumhuriyeti için de çok önemli bir organizasyon olmuş. Diplomatik olarak kendisine dünya sahnesinde yer arayan Türkiye, dönemin zor ekonomik koşullarına rağmen büyük bir özveriyle bu büyük spor organizasyonuna futbol, güreş, atletizm, eskrim ve bisiklet dallarında 40 sporcu göndermiş. Sportif olarak çok başarılı olunmasa da Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle büyük bir uluslararası organizasyonda ilk defa yer alması, Türk bayrağının dünyaya tanıtılması anlamanda Türk halkı için moral kaynağı olmuş.
Johnny WeissmullerTITANIC’TEN TARZAN’A 100 YILLIK OLİMPİK ÖYKÜLER
Türk sporcuların Paris Olimpiyatları’ndaki fotoğrafları arasında gezinirken 15 Kasım 1912’de Atlas Okyanusu’nda buzdağına çarparak batan Titanic’in yolcuları arasında yer alan, buz gibi suda saatlerce kurtarılmayı beklerken donan bacakları kesilmekten son anda kurtulan Richard Norris Williams çıktı karşıma. Kesileceği söylenen bacakları üzerinde doğrulan, tenise başlayan Williams kazadan 12 yıl sonra Paris’te çiftler dalında teniste altın madalya kazanmış.
1924 Oyunları’nda branştan branşa gezerken kulağıma “Aaaa aaaa aaaaaaa” diye tanıdık bir çığlık geldi. Paris’te yüzmede 100, 400 ve 4X200 serbestte altın madalya aldıktan sonra 1930’ların başında ‘Tarzan’ olarak beyazperdeye geçiş yapan sinemanın unutulmaz ‘Tarzan’ın Johnny Weissmuller bir başka ölümsüz olimpiyat öyküsünün kahramanı olarak el sallıyordu bana...
OLİMPİYAT RUHUNUN SÖZLÜK ANLAMI: HABTE
İşte tam bu noktada Weissmuller’in öyküsünü okurken Robel Kiros Habte’yi hatırladım... 2016’da elemelerde Fildişi’nden Thibaut Danho ve Domink Cumhuriyeti’nden Johnny Perez Urena’yla havuza giren ve adeta 5 yıldızlı bir otelin havuzunda keyif yaparcasına aheste aheste finişe yüzen Habte, olimpiyat ruhunun sözlük anlamı gibi duruyor bence.
Dijital ya da fiziki bütün motivasyonunu ‘kazanmak’ üzerine kuran, ikinciliği asla kabul etmeyen bir spor kültürünün hüküm sürdüğü ülkemizde ‘spor kamuoyunun’ sık sık açıp olimpik sözlükteki ‘Habte’ maddesini okumasında büyük yarar olduğuna inanıyorum.