Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İsveçli 16 yaşındaki çevre ‘savaşçısı’ Greta Thunberg, dünyanın dört bir yanında milyonlarca insanın katıldığı ‘İklim Grevi’ protestoları çerçevesinde yaptığı konuşmaya Martin Luther King’in o efsanevi sözüyle başlamış: “Bir hayalim var...”

        Greta’nın New York’ta kendisini dinleyen on binlerce insana ‘hayalinin’ hükümetlerin, siyasi partilerin, kurumların iklim krizinin önemini anlaması ve farklılıklarına rağmen hep beraber hareket etmesi olduğunu anlatırken ben günümüzün en acil konularından ekolojiyi farklı açılardan ele alan eserlere ev sahipliği yapan 16. İstanbul Bienali hakkında bienalin direktöre Bige Örer’le konuşmak için Resim Heykel Müzesi’ne doğru yola çıkıyordum.

        ‘Küresel ısınmanın’ en gözle görünür sonuçlarından biri olan, Pasifik Okyanusu’nun ortasında Türkiye’nin yüzölçümünün beş katı büyüklüğünde, 3.4 milyon metrekare genişliğinde ve 7 milyon ton ağırlığındaki devasa atık yığınına dikkat çeken ‘7. Kıta’ başlığıyla düzenlenen bienal için Talimhane’deki gazete binasından çıkar çıkmaz Greta’nın ‘hayali’nin aksine ben bir ‘kabus’un içine düştüm!

        Taksim’in göbeğinde ‘yabancı pasaportu’ olmayanı ‘yolcu’dan saymayıp arabasına almayan bir taksici kardeşimiz kafasına diktiği suyun plastik şişesini 5 metre ilerideki çöp kutusuna atmak yerine şık bir topuk hareketiyle kendisinden az ileriye şutladı...

        Bienalin küratörlüğünü yapan Fransız akademisyen ve yazar Nicolas Bourriaud’un ‘Yaşamak istemediğimiz, reddedip attığımız şeylerden oluşan yer’ olarak tariff ettiği ‘7. Kıta’nın ‘geçtiğimiz günlerde’ ülkemizi ziyaret eden ‘üst düzey yetkilisi sayın dev plastik çöp torbası’, bu taksici kardeşimizi görse anlından öperdi eminim.

        TEHDİDİ ANLATMAKTA EN ETKİLİ ARAÇ SANAT

        ‘Sanat ve çevre’ üzerine derinlemesine düşüncelere daldığım pek söylenemez ancak bu yıl binenalin ‘7. Kıta’ başlığının sanayi atıklarıyla dolu okyanuslara, plastik torbalar ve kulak temizleme çubukları arasında yüzen balıklara dikkat çekmeyi amaçladığını öğrendiğimden beri konuyla ilgili ne bulsam okuyorum...

        Geçenlerde bir yazıda ‘Art of Activism’ sergisine denk geldim.

        Dünya daha yaşanabilir bir yer olsun diye çabalayan, 74 ülkeden on binlerce çevre örgütünün oluşturduğu ‘Friends of the Earth’ organizasyonuna destek sağlamak için bir araya gelen 30 sanatçının eserlerinden oluşan Art of Activism sergisinde Daniel Di Nezio’nun uzay yürüyüşünde bir astronotun yörüngede başı boş dolaşan plastik su şisesine baktığı ‘Houston We Have a Problem’ adlı eseri birkaç gündür gözümün önünden gitmiyor.

        Bige Hanım’la bienal sohbeti için Resim Heykel Müzesi’nden içeri girerken Di Nezio’nun eserindeki o plastik su şişesinin bizim taksicinin ‘şutladığı şişe’ olduğu fikri kafamda dönüp duruyordu!

        Tam da bu noktada bienalin küratörü Nicolas Bourriaud’un “İnsanlığın kendi eliyle, tek yaşam kaynağı olan dünyaya verdiği büyük zararın geleceğimizi nasıl tehdit ettiğini anlatmak için her halde sanattan daha etkili bir araç olamazdı” sözleri aklıma geliyor.

        Bienalin küratörü Fransız akademisyen ve yazar Nicolas Bourriaud
        Bienalin küratörü Fransız akademisyen ve yazar Nicolas Bourriaud

        10 KİŞİDEN 6’SI İKLİM KRİZİNİ CİDDİ BULUYOR

        ‘İnsanın kendi eliyle dünyayı nasıl yok ettiğine’ sanat aracılığıyla dikkat çekmeye çalışan bienalin, ‘ironik’ bir şekilde, daha önce mekânlarından biri olarak açıklanan Haliç Tersaneleri’ndeki eski binaların asbestli malzemelerle dolu olduğu ve temizlik çalışmaları tamamlanamadığı için yeni mekan olarak seçilen Resim Heykel Müzesi’nin dördüncü katındayız.

        Güneş Terkol ve Güçlü Öztekin’in hem ziyaretçiler hem de sanatçılar için buluşma noktası olacak şekilde hazırladıkları alanda ‘geri dönüşüm’ teması etrafında yerleştirilen resimler, tüller, perdeler, heykeller, maskeler ve kostümler arasında Bienalin direktörü Bige Örer’le sohbet ediyoruz. Örer de iklim krizinin tartışmasız bir gerçek olduğu bu dönemde bunu anlatmanın en etkili yolunun sanat olduğunu vurgulayıp ekliyor: “Bienalde insanın ne ürettiği, ne tükettiği bundan sonrası için de aslında ne şekilde bir dönüşüm yaratabileceğiyle ilgili olarak sanatçıların, antroplogların ve düşünürlerin katkılarını bu sergide bir araya getirmeye çalışıyoruz...”

        Bige Hanım, ‘insanın ne ürettiği ne tükettiği’ kelimelerini dinlerken bienal alanına gitmek için bindiğim füniküler durağında ünlü bir giyim markasının yeni sezon reklam panoları gözümün önüne geliyor. Marka, 2019-20 sonbahar-kış koleksiyonunda atık pet şişelerden elde edilen malzemeyle üretilen kıyafetler olduğunu duyuruyor panolarda.

        Bu noktada kullandığımız araçlardan giydiğimiz kıyafetlere kullandığımız her şeyle doğaya verdiğimiz zarardan haberimiz var mı sorusu aklıma geliyor.

        Bige Örer, Konda’nın bir süre önce yaptığı bir araştırmayı hatılatıyor: “Türkiye’de 10 kişiden 6’sı iklim krizinin çok ciddi bir mesele olduğun kabul ediyor. Bu konuyla ilgili düşündüğünü söylüyor. Bu bienal aslında bu konudaki farkındalığı artırmaya, herkese düşen sorumluluğu tekrar hatırlatmaya katkı sağlayabilir...”

        Bienal Direktörü Bige Örer
        Bienal Direktörü Bige Örer

        “İKLİM KONUSUNDA İKİYÜZLÜNÜN TEKİYİM”

        İklim krizi konusunda üzerime düşen sorumluluk konusunda neler yapabilirim diye biraz araştırayım dediğimde dev bir girdabın içine yuvarlandım...

        Bu konuda ne yaparsam yapayım birilerinin çıkıp “Onu öyle yaptın ama onun öyle olması için şu kadar kirliliğe neden oldun” demesi işten bile değil.

        “Bir hayalim var” diyerek dünya çapında milyonları ‘çevre’ için harekete geçiren Greta’nın BM İklim Zirvesi için New York’a, ‘küresel ısınma’ya neden olan ‘karbon’ canavarı uçak yerine Malizia II adlı bir yarış teknesiyle gitmesini Amerikalılar’ın nasıl diline doladığını Habertürk yazarı Ayşe Özek Karasu yazmıştı. Teknelerin de sıfır karbon olmadığını söyleyen mi, “Skype’dan bağlansa çok daha temiz enerjili olurdu” diyen mi, tekneyi Avrupa’ya geri getirmek için en az 7 kişinin Atlantik üzerinde uçması gerektiğini hatırlatan mı ararsınız!

        Bu eleştirilerde haklı noktalar yok mu? Maalesef var! Çevre ve küresel ısınmayla ilgili üzerimize düşeni yapma konusunda çoğumuzun ‘iki yüzlü’ olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

        İşte ‘Friend of Earth’ aktivisti bir çevreci olan Radiohead grubunun solisti Thom Yorke! Önceki gün BBC Radio 4’te katıldığı bir programda iklim değişikliği konusunda kampanyalar yürütürken karşılaştığı en büyük zorluğu şöyle anlatmış: “Konserler, turneler için uçağa binmem gerekiyor. Bana ‘iklim konusunda’ ikiyüzlü diyenlere tamamen katılıyorum. Evet ikiyüzlüyüm ama bu konuda bir şeyler yapmaya çalışıyorum...”

        "BU BİR YOK OLUŞ DEĞİL İMHA"

        Bige Örer, bienal alanında çevreye zarar veren maddeler, örneğin ‘plastik’, kullanımı konusunda çok düşündüklerini belirtiyor: “Bu çapta bir sergi düzenlediğinizde yurtdışında konuklar geliyor ve uçak kullanıyorlar... Ama sergi alanlarında plastik su şişesi kullanımını yok etmeye çalıştık. Birlikte çalıştığımız kafe cam şişede su satıyor mesela. Bienal için özel mataralar oluşturduk. Su sponsurumuz ziyaretçilerin bu özel mataralarını ücretsiz suyla dolduruyor...”

        İklim krizi büyük bir sorun ve gittikçe de büyüyor. Çevre aktivisti Jeff Sparrow önceki gün The Guardian’da 1997’de dünya liderlerinin dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın “Bizim neslimizden gelecek nesillerin iyiliği için bir taahhüt” sözleriyle imzaladığı Kyoto Protokolü’nden bu yana geçen 21 yılda daha önceki yüzlerce yıldan fazla karbon emisyonunun doğaya salındığını yazıyordu.

        Bienale ‘Vahşi Atlas’ projesiyle katılan Amerikalı sanatçı Anna Tsing’in kendi kitabından verdiği örneği anlatıyor Bige Örer: “Tsing kapitalist sistemin enkazı altında büyüyen bir Japon mantarından bahsediyor. İnsanların farklı türlerden neler öğrenebileceği, insan olmayanlarla nasıl eşit bir ilişki kurabileceğini anlatıyor. Bienal bunun üzerine düşünmeye davet ediyor.”

        Sparrow çevre konusunda yapılanlar için “Bu bir yok oluş değil imha! Doğayı katledenler ne yaptıklarını biliyorlar” diyor ve Greta Thunberg’in önderliğindeki ‘İklim Grevi’nin bir başlangıç olduğunu söylüyor.

        Resim Heykel Müzesi’nden çıkarken bienali gezmek için içeri giren gençlerin çokluğu dikkatimi çekti.

        Gazeteye dönerken taksicinin ‘şutladığı’ plastik şişenin hala kaldırım kenarında durduğunu gördüm. Alıp az ilerideki çöp kutusuna attım!

        Clinton’la birlikte Kyoto Sözleşmesini imzalayan diğer devlet başkanları ve halefleri Kyoto’da ‘gelecek nesillere’ verdikleri taahhütü yerine getiremediler belki ama İstanbul Bienali’ni ziyaret eden, eserleri gören çocukların ve gençlerin bugünlerde ülkemizi ziyaret eden ‘7. Kıta Yetkilisi Sayın Çöp Torbası’nın geri dönüşüm kutusuna yollayacağına inanıyorum.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar