FERAYE AFRİKA YOLLARINDA
ARAMIZDAKİ konuşma giderek daha garip bir hal alıyor... İki dakikada bir ayağa kalkıp yarı beline kadar eğiliyor, "Saygılar, sonsuz saygılar" deyip yerine oturuyor yine anlaşılmaz birkaç cümle ediyor.. Genellikle İngilizce sözcükler... Bu garip durum yaklaşık 20 dakika sürüyor... Her şey, sabah kalkıp kendime ballı, sosisli, jambonlu, dilli nefis bir sandviç hazırlamak için mutfağa girdiğim zaman başlamıştı. Gargamel bir koşu gelip mutfak masasının önündeki sandalyeyi çekti ve "Ace, Hole-in-one" dedi. "Ne?" demişim elimde olmadan. "Double Boogey" diye cevap verince bu işte bir terslik olduğunu anladım... Ama birden ayağa fırlayıp "Saygılar, sonsuz saygılar" deyip yine oturunca ürkmedim desem yalan olur... Kafayı yiyen birini hiç bu kadar yakından görmemiştim, dikkatle incelemeye başladım. "Greende pata hattında durma, oyuncu pata yaparken sakince sıranı bekle" deyince sadece benim değil, sandviç için buzdolabından çıkarıp masanın üzerine koyduğum bal kavanozunun, sosislerin ve jambonların da ağzı bir karış açık kaldı...
'YETER ULAN DELİRDİN Mİ'
Sonra "Royal and Ancient St. Andrews" dedi ve yeniden saygılarını sunmak için ayağa kalktı. O zaman dayanamadım patladım; "Yeter ulan" diye bağırdım "Delirsen de, delirmesen de iki gözünü de mosmor edeceğim... Nedir bu saçmalık?" Yumruğum bir balyoz gibi havaya kalkınca tırstı bizimki tabii... "Dur abi kızma ezber yapıyorum" dedi... "Ne ezberi ulan neymiş bu Royal and Ancient St. Andrews bilmem ne karın ağrısı..." Masanın üzerindeki kahvaltı malzememe bakarak yutkundu "Karın ağrısı filan değil abi" dedi. "O bahsettiğin, golfün kurallarını düzenleyen kurum. Zaten en eski golf sahası da İskoçya'da St. Andrews'ta kurulmuş..." Keçileri kaçırmamış olması iyi bir haberdi ama ben yine de tatmin olmamıştım. Yüzümden anlamış olmalı ki devam etti; "Ace, Hole-in-one, tek seferde topu direkt çukura gönderen vuruş demek..." "Tamam tamam, bilmiyoruz sanki" diye kıvırdım lafı; "Peki ya ikide bir ayağa kalkıp saygılar sunmak ne oluyor?" Yüzünde huşu dolu bir ifade belirdi ve gözlerini olmayan ufka doğru çevirerek konuştu: "Golfün ana prensibi oyuncuya ve sahaya saygıdır. Saygılı olmadan golfçü olunmaz..." Derin bir iç çektim...
Bizim Garga'nın golfe merak sarmasının altında derin nedenler olması imkânsızdı... "Yine ne duydun da bitin kabardı" dedim... "Hemen söyle yoksa sandviçin hepsini kendim yerim sana zırnık koklatmam... " Bu tehdit karşısında çözüldü tabii, başladı anlatmaya...
Türkiye için mücadele EDECEK
EFENDİM, olaylar gösteriyor ki 'boynuz kulağı geçmeye' hazırlanıyor. Ama sanırım Kaya Çilingiroğlu, bu boynuz ve kulak meselesine o kadar çok takılmayacaktır. Çünkü eşi Feraye'ye bu sporun inceliklerini öğretmek için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamış. Ama belki de ilk günlerde Kaya bile Feraye'nin bu yerlere geleceğini tahmin edemezdi. Kısa ve öz olarak söylersek Feraye Çilingiroğlu, Türkiye'den Uluslararası BMW Golf Turnuvasının finaline katılmaya hak kazanan tek kadın sporcu oldu. Erkeklerde ise Reha Rodokman...
Bir araba lafı boşuna etmedik tabii... Feraye'nin başarısı gerçekten takdire değer. Çünkü BMW Golf Cup, dünyanın en önemli golf turnuvalarından biri. 50 farklı ülkeden 100 bini aşkın yarışmacı elene elene finale katılma hakkı kazanıyor ki, bunların sayısı sadece 100... Yerel yarışmalarda kategori birincisi olan uluslararası finale adını yazdırıyor. İşte Feraye de 100 bin kişi arasından sıyrılan sporculardan biri. Bugüne kadar Portekiz, Tayland, Güney Afrika, Arjantin, Avustralya bu finallere ev sahipliği yapmış. Geçen yıl sıra Singapur'a gelmiş. 2012 Dünya Finali ise Güney Afrika'da gerçekleştirilecek. 2012 dediğime bakmayın, tarih 2013'e denk düşüyor. Mart ayında Feraye ve Reha Güney Afrika'da yapılacak finallerde Türkiye adına yarışacaklar...
"Nereden nereye" dedi Gargamel... "Sen Feraye ile Ferrari'yi karıştırıp hayatının tüm akışını değiştir. Sonra hayatının kadını gelsin senin hayatının en büyük hobisindeki başarılarına ortak olsun.
"Kimden bahsediyorsun" dedim.
"Anlamadıysan sandviçin yarısını ver, söylerim" dedi hergele sırıtarak...
Golfün ‘kaplanları’ aynı karede
BU konuşmanın üzerinden bir kaç gün geçti geçmedi, Kaya çarşamba gecesi televizyonda konuğum oldu. Konudan konuya atlarken zaman su gibi geçip aktı, bir baktık ki bir saati devirmişiz, program bitivermiş. Kameralar kapanıp, ışıklar söndükten sonra da devam ettik muhabbete. Orada konuştuklarımızdan bir iki notu da bu sayfada aktarmak istedim size. Son günlerde hayatının iki büyük tutkusu ile ilgili Kaya'yı çok sevindiren olaylar gerçekleşmiş. Ne mi bu tutkular? Efendim golf ve Zehra'dan bahsediyorum... Geçtiğimiz günlerde Kaya, dünyanın en iyi sporcularından Tiger Woods'un da katıldığı, Belek'teki "Turkish Airlines World Golf Final" turnuvasında ünlü golfçülerle birlikte 'top peşinde koşmuştu.' (Aslında yürümüştü demem gerekiyor, herhalde golfte koşulmuyor). Tabii bunu artık duymayan kalmadı. Tiger Woods da işte orada çekilen fotoğraflardan bazılarını kendi resmi sitesinde hayranlarıyla paylaşmış. İşte bu seçilen karelerden birini golf sahalarının 'kaplanı' Tiger, bizim 'yerli kaplanımız' Çilingiroğlu ile paylaşıyor. "Öyle sevindim ki, çocuklar gibi" diyor Kaya... Hakikaten gözlerinden belli oluyor içinin içine sığmadığı...
Zehra baba sevgisini ölümsüzleştirdi
EFENDİM diğer bir konuya gelince... Zehra koluna bir dövme yaptırmış ve babasının adını yazdırmış. Bir an düşündüm de, galiba Zehra'nın hayatındaki en önemli isim 'Kaya'... Haksız da değil kız; hem babasının hem küçük kardeşinin adı...