Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yabancı yapımların gişedeki hükümranlığı devam ediyor. 2009’un gişe fenomeni namı-ı diğer öd koparan “Paranormal Activity” halefiyle haftanın yeni galibi oldu. 102 ekranla gösterime giren “Paranormal Activity 2,” salon başına 433 kişi ve toplam 44.215 biletlik bir performansla perdelere “merhaba” dedi. Memleket adına, yabancı bir korku filminin liderliğe oturması harbiden de hayret verici bir durum. Türkiye’de bu tip filmler gişe serüvenlerine değil 1.’lik, nadiren podyumdan başlar.

        Öte yandan “Paranormal Activity 2”nin Amerika performansına baktığımızda da benzer bir tabloyla karşılaşıyoruz. Sadece 2.75 milyon dolara mal olan film, ilk hafta sonunda 40 milyonu devirerek, bir çok büyük Hollywood bombasının önünde zirveye oturdu. Devam filmlerinin en cazip tarafı budur işte. İlk film eğer başarılı olmuşsa, müthiş bir tanıtım avantajı sağlar size. Normalde milyonlarca dolara mal olacak olan pazarlama bütçesi büyük oranda cebinizde kalır. Çekim ekibinin ve daha da önemlisi seyircinin, hikaye, oyuncular, sanat yönetimi vb. başat konularda bir ön belleğe sahip olmasıysa, parayla satın alınabilecek bir imkan değildir. Tabi kullanabilen için…

        Burada orijinal fikirden biraz daha bahsetmemiz gerektiği kesin. Sadece 11 bin! dolara çekilen ilk film, büyük bir gişe başarısı göstererek tam 187 milyon dolar hasılat elde etmişti. Buna rağmen film Türkiye’de 4 ay gecikmeyle, ancak bu yılın başında gösterime sokulabildi. Yani orijinal “Paranormal Activity” aslında bir dvd fenomeni olarak doğdu bizim memlekette. Buna rağmen paranormal dehşete ilk kez evinde maruz kalan pek çok fanatik, sinemada da kaçırmadı şenliği. Ya da sinemada da kaçırdı bilemiyorum. Salondan sürünerek çıkan mı istersin, “yalnız başıma yatmam ben, akşama nikahıma bekliyorum” diyen mi istersin, milletin ödü patlamıştı. Ben hiç korkmadım ama… Olmaz ki öyle şeyler…Değil mi? Cevap versenize! Öyle değil mi!?

        Bazılarına çok ampirik gelebilir, ama sinemadan çıkan seyircilerin hal, hareket ve tavırlarını, filmin müstakbel performansının analizi açısından çok değerli bulurum. Öyle ki makinistlerin ve yer göstericilerin bu konudaki gözlemlerine birçok kereler başvurmuşumdur. Hiç hafife almayın, filmden çıkan insanların gözünden anlarlar film iş yapacak mı, batacak mı diye? Neyse, en azından “Paranormal Activity” özelinde kendi öngörülerimin de aynen gerçekleştiğini söyleyebilirim. Zira birkaç çıkışına denk geldiğim filmin fuayesindeki manzara gerçekten de çok trajikti.

        Öncelikle şunu söyleyeyim: “İnsan türünün dişisi bu tip durumlarda duygularını kesinlikle saklamıyor.” Ağlayanını da gördüm, kafasını erkek arkadaşının gocuğunun cebine sokanı da...Ne hissediyorlarsa dibine kadar afişe ediyorlar ve bundan hiç gocunmuyorlar. Yalnız sakın ha bu duygu seline kayıtsız kalmayın, zaten yarısı buharlaşan aklınızın kalanını da elinizden alırlar, benden söylemesi.

        Asıl zor olan bunların erkeklerini analiz etmek. Aslında nasıl inceleyeceğinizi bilirseniz o da zor değil, ama bilmek lazım işte. Bunların yüzlerinde genelde “korkmadım ki” gibilerinden zoraki bir gülümseme olur. Yalnız gözler adeta toplu iğne kadar kalmıştır. Kendilerini sıkmaktan fuaye de robot gibi yürürler. Dişilerine sıkı sıkıya yapışmış olanlaraysa özellikle dikkat. Kızı teselli ediyorum süsü verilen bu hareket aslında “anne neredesin!” çığlığıdır. “Yok bişey aslan oğlum benim” diyen sıcak bir kucak ararlar bu tip durumlarda. Aslana bak! Kuyruğunu tramvay çiğnemiş şaşı aslan Clarence!

        Bu bilgilerin ışığı altında “Paranormal Activity 2”nin başarısını analiz etmek daha da kolaylaşıyor. Her şeyden önce orijinal film son yılların en ürkütücü filmi, bunu teslim edelim. Seyrettikten sonra kapı gıcırtısına göbeği değil de, aklı oynadı milletin uzun bir süre. Birçokları için rehabilitasyon süreci hala devam ediyor. Dolayısıyla aynı tadı bulur muyum umudunun devam filmine de çok yaradığı kesin. Özellikle kültür ve sanat ile ilgili konularda dünyanın adeta küçük bir kasabaya dönüştüğünü de unutmamak lazım . Los Angeles’ta patlayan bir filmin gümbürtüsü, saatler içinde İstanbul’da da duyuluyor artık. Yani küresel reklam rüzgarı da arkadan ittirdikçe ittiriyor filmi.

        Son olarak sinema Türkiye’de bir sosyalizasyon kurumu olarak gerçekten de çok iyi iş çıkartıyor. Sanal veya gerçek dünyadaki arkadaşlarınızla sağlıklı bir iletişim kurabilmeniz için, onların konuştuğu konulara, şarkılara, filmlere vb. vakıf olmanız şart. Herkes “Paranormal Activity”den bahsediyorsa, ödün de patlasa o filme gidilecek başka yolu yok.

        İlkinin tersine tüm dünyayla aynı anda gösterime giren “Paranormal Activity 2”nin performansı, dağıtımcılar ve yapımcılar için de büyük bir ders niteliğinde aslında. Öncelikle memleketteki tanıtım bütçeleriyle etkili olabilmenin hayal olduğunu anlamamız gerekiyor artık. Özellikle yabancı filmleri pazarlarken küresel reklam rüzgarından mutlaka faydalanmak durumundayız. Bu da ancak filmin dünyayla aynı anda vizyona girmesiyle sağlanabilir. Amerika vizyonundan 6 ay sonra gösterime girmenin istisnai durumlar dışında kimseye faydası olmuyor. Bedava tanıtım fırsatını kaçırmak, nefes almak için para vermek gibi bir şey.

        Orijinal filmin bu yılın başında 50.836 kişiyle açılış yapmasına, yani devam filmine nazaran yaklaşık 6.000 bilet daha fazla satmasına rağmen, listelere ancak 4.’lükten girebilmiş olmasıysa başka bir mesele. Yazının başında ifade ettiğim gibi normların dışında olan tabi ki devam filminin performansı. Birinci filmin Ocak’ta yani yılın en sıcak döneminde, ikincinin ise Ekim’de yani gişelerin henüz daha ılık olduğu bir zamanda gösterime girmiş olması, bunun en büyük nedeni. Öte yandan film bazında değil de, sektörel olarak düşünürsek bu 1.’liğe sevinmek pek mümkün değil. Zira sadece 44 binlik bir performansla lider olunabilen bir dönem can değildir, canan değildir.

        fatihomeroglu@cyapim.com.tr

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar