Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kalkın ey “felah-ı vatan*” dediler, kalktık,

        Herkes oturdu biz ayakta kaldık.

        Ziya Paşa

        Rambo, Vahşi Kan ve muadillerine…

        Neden “eşek sudan gelinceye kadar” güldüğümüzü çok iyi anlıyorum artık…

        Bir önceki yazımda açıklamaya çalıştığım gibi…

        12 Eylül 1980’le aramızdaki otuz sene…

        Objektif bir analiz için mükemmel bir fırsat oldu…

        * * *

        O dönemlerin Amerika’sına bakıyorum da…

        Vietnam’dan yenik çıkmış, milli gururu kırılmış, suç batağında debelenen bir ülke görüyorum…

        Amerikan vatandaşları, kendilerini bu savaşa sürükleyip, yüz milyarlarca doları çöpe atan yöneticilerine ateş püskürüyorlar…

        Siyasetçileri suçlamak, işin kolayı…

        Dikkatli bir analiz yapıldığında…

        Yüz binlerce Amerikan askerini Vietnam’a gönderen ana nedenin…

        Siyaset değil…

        Siyasetle beraber tüm Amerika kıtasını kapsayan bir algı olduğunu görüyorsunuz…

        Özgürüm, güçlüyüm ve silahım var…

        Ben bu malı, kadını, toprağı, her neyse sahiplenirim kardeşim…

        Sahiplenirim, çünkü bu bana vaat edildi…

        “Amerikan rüyasını” istiyorum ben…

        Fırsatlar ülkesi değil mi burası?

        Cüret etmek bana serbest…

        Şansım yaver gitsin yeter…

        * * *

        Hem hesap soracak kim var ki…

        Her yerden uzağım…

        Köksüzüm ben…

        Göçmenim bu topraklarda…

        Arayanım soranım yok benim…

        Daha önce de böyle yaptım…

        Kendi gücüm ve yöntemimle batıyı fethettim…

        Biraz kan ve gözyaşı döküldü ama bak…

        Bu sayede tüm dünyaya egemen olan, yol gösteren…

        Özgürlükçü, eşitlikçi ve demokratik bir ülke yarattım…

        Şimdi biraz insan ölse, biraz kan aksa ne olur…

        Oraya da özgürlük ve demokrasi getireceksek sonunda…

        * * *

        İşin çetrefilli tarafı, tam olarak da burada başlıyor zaten.

        Ne 75’te terk ettiği Vietnam’a,

        Ne de geçtiğimiz günlerde terk ettiği Irak’a,

        Özgürlük ve demokrasi getirebildi Amerika…

        Amacı da bu değildi zira…

        Onca propaganda, onca yalan…

        Öncelikli olarak, bu işgalleri dünya kamuoyunda meşru gösterebilmek için değil…

        Vicdan ve akıl tutulması yaratarak…

        Kendi için savaşacak, çıkarlarını koruyacak askerleri bulabilmek içindi…

        Özgür, güçlü ve silahlı bir Amerika için…

        Her şeyi yapmak meşruydu zaten…

        * * *

        “Arslanı Kuzulara” (Lions for Lambs) filminde Profesör Malley'in (Robert Redford) sınıfından iki kafadar...

        Çok isabetli bir saptamada bulunur…

        Ülkeleri için savaşmaya ilk gidenler,

        Ülkelerinin ve düzenin en çok hor gördüğü, en çok dışladığı kesimlerdir…

        Aynı John Rambo gibi…

        Çünkü bu altyapıya sahip insanların yaşadığı toplumsal katmanlar…

        Kültürel, eğitsel ve ekonomik olarak kasten geri bırakılır…

        Son darbeyi de…

        O toplulukların kahramanlık hikayeleri ve destanlarla büyümüş,

        Zihni önyargılardan ve sabit fikirlerden geçilmeyen…

        Babaları, amcaları ve kanaat önderleriyle kotarılır…

        Bu sayede yaratılan toplumsal iklimdir bu gençleri,

        Kendilerini sömüren sistemin çıkarlarını korumak için…

        Cepheye/mücadeleye ilk koşmaya iten…

        Babalarının kendi babalarından öğrendiği…

        Hiç sorgulamadan çocuklarına da dayattığı sanal gerçektir…

        * * *

        “İlk Kan”da mahkum edilen…

        Birçoklarının düşündüğü gibi…

        Vietnam’dan dönen askerlere tüküren çiçek çocuklar değildir.

        Rambo ve onun gibileri bu kirli savaşa alet eden…

        O kültürel ve sosyolojik iklimdir.

        Ateşe verilip yerle bir edilmek için…

        Bir şehirden ziyade, küçük bir taşra kasabasının seçilmesi de bu yüzdendir.

        Rambo orada şerif Teasle’ı değil…

        Bu adaletsiz savaşa koşarak gitmesine neden olan…

        Toplumsal süper egoyu ve…

        Ülkesine karşı beslediği iyi niyetleri…

        Tepeler…

        * * *

        Ülkeleri ve insanları köleleştirmek için…

        Rambo gibilerine ihtiyaç vardı.

        İşleri bitince de onları bir paçavra gibi fırlatıp attılar…

        Zira onlar toplumun çöpleriydi…

        Rambo’nun aydığı buydu işte…

        Tüm olan bitenin hesabını sormak istiyordu…

        Adalet istiyordu…

        Ama ona yapılanlara, hatta daha kötüsü…

        “Yaptıklarına” bakacak bir mahkeme bulamıyordu…

        O da aldı eline M60’ı, tarumar etti ortalığı…

        Kendi adaletini kendi sağladı…

        * * *

        M60, 7.62 mm’lik mühimmatla beslenen…

        Tam otomatik ağır makineli bir tüfektir…

        Bakkalda satılmıyor…

        Adalet için “taramalı tüfek” değil…

        Bize vicdan ve akıl gerek…

        Zamanında vicdanının sesini dinleyip…

        Bu düşmana yarar demeden…

        Mahallesine karşı durabilseydi…

        Doğru seçimi yapabilseydi…

        Bu Vietkong’un değil…

        Kendisinin işine gelirdi…

        Ülkesi de milyarca doları ve onca insanı…

        Çöpe atmamış olurdu…

        * * *

        Sırf renkleri daha koyu diye, Vietkong niye düşman olsun ki zaten…

        Düşmanı kim tanımlar, ölçü nedir?

        Savaştaki en büyük yardımcısı Çin’le ilişkileri gerilince…

        Birkaç ay önce Amerika’dan yardım istedi Vietnam…

        USS George Washington Vietnam açıklarında fink atıyor şimdi…

        Çıkarlar değiştiğinde…

        Siyaset de, düşmanlar da değişir…

        Arar durursun beni kim, neden düşman etti diye bu insanlara…

        Yakıp, yıktığınla…

        Heba ettiğin yıllarınla…

        Ve bir de…

        Vicdanındaki acıyla kalakalırsın ortada…

        * * *

        Bir seçim gerektiğinde takip edilecek yol…

        Mahallenin ne dediği veya…

        Kararın kimin işine geleceğinden önce…

        Akıl ve vicdandan geçer…

        Yoksa herkes oturur…

        Sen ayakta kalırsın…

        12 Eylül’ün 30. yıldönümünde bu meseleye biraz kafa yormaya değer…

        Öyle değil mi?

        fatihomeroglu@cyapim.com.tr

        * Felah-ı vatan: Vatan kurtarıcıları

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar