Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

BİLİYORSUNUZ, ilk günden beri "illegal dinlemelerle" ilgili tavrım, gazetemin tavrı net.

Bir "alçaklık" olarak gördüğüm "dinlemelerin" bu gazeteyi kirletmesine izin vermediğimiz gibi, bu dinlemeler üzerine yorum falan da yapmıyorum.

Bir dava dosyasına girinceye, bir iddianame haline gelinceye kadar benim için tüm dinlemeler, ister özel hayata, ister genel hayata ilişkin olsun "yok hükmündedir".

O nedenle bugün de ortam dinlemesi yoluyla elde edildiği her halinden belli olan ve yasal olması mümkün görünmeyen "Baykal kaseti meselesine" bu dinlemeyi esas alarak girmeyeceğim.

Ancak konuya daha önce değindiğim açıdan bir kez daha değinerek "hafıza tazelemesi" yapmak istiyorum.

Deniz Baykal'ın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı'na mal olan kayıtla ilgili olarak bazı "suçlamalar" havada uçuşmaya başladığı sıralarda bu köşede bir yazı kaleme aldım.

AK Parti'yi destekleyen basın organlarının, değişen siyasi ortamla beraber tavır değiştirmesiyle beraber, bir dönemin "ortak günahları"ndan kurtulmanın yolu, tüm günahları "küçük ortağa yıkmak" olarak belirlenince, bu ortaklığa "Safmışız" kılıfı geçirilince Deniz Baykal'a yapılan "ayıp" da, Ergenekon Davası gibi, Balyoz Davası gibi, Şike Davası gibi "küçük ortağa" yıkılmaya çalışıldı.

Doğrusunu isterseniz bu davalardaki "ayıplı" yönlerden kimin sorumlu olduğu konusuna pek girmedim.

Bana göre burada ortaklar eşit sorumluydular, birinin günahı diğerinden daha az değildi.

Ama dediğim gibi, birkaç hafta önce burada bir hatırlatma yaptım.

Dikkatli okuyucularım hatırlayacaktır.

"Deniz Baykal kasetinin kim tarafından yayıldığı konusunda bir şeye dikkat edin. Bu kaset ilk olarak nereden sızdırıldı?" dedim.

Bana göre bu nokta çok önemliydi.

Çünkü bu sızdırmanın yapıldığı adres belliydi ve bu adresin bugünkü duruşu da çok açık.

Deniz Baykal'ın genel başkanlığına mal olan kasetin ilk yayınlandığı yeri hatırlarsanız, bugünü de daha iyi anlarsınız.

Hatırlayanlar varsa bana yazsınlar.

Yok eğer hatırlamıyorsanız dert etmeyin.

Yanıtı yarın bu köşede.

Not: Bugünkü manşetimize bakıp "İllegal dinlemeyi haber yaptınız" demeye kalkışmasın hiç kimse. İllegal kasetin içeriğini değil, bu kasete siyasetçilerin verdiği tepkiyi haber yaptık.

Suriye ile sınır ticareti

ALLAH bağışlasın, nur topu gibi yeni bir baş belamız oldu.

IŞİD.

Irak Şam İslam Devleti.

Türkiye'nin şahane Suriye politikası sayesinde Türkiye'nin yeni bir terör örgütü var.

Aynen geçmişte PKK'nın olduğu gibi bunların da merkez üssü Suriye'de, kökü ise Irak'ta.

Ne büyük benzerlik değil mi!

Peki bu örgüt, mantar gibi yerden mi bitti?

Hayır.

Türkiye'nin Esad'a karşı Irak'ta tohum attığı, sulayıp gübrelediği topraklarda yetişti.

Türkiye şahane bir politikayla Esad'ın başına çorap örmeye çalışırken, çorabın kendi başına geçeceğini hesap etmedi.

Ben, benim gibi düşünen pek çok yerli ve yabancı yazar uyardık.

"Türkiye, Pakistan'a döner. Suriye sınırımız Afganistan-Pakistan sınırı gibi olur" dedik, "stratejik derinliğe" bunu anlatamadık.

O kadar derine sözümüz ulaşmadı.

Şimdi besleyip büyüttüğümüz IŞİD, Türkiye'yi tehdit ediyor.

"Süleyman Şah Türbesi'ni yıkacağız" diyorlar.

Yıkarlar.

Çünkü İŞİD'in İslam anlayışına göre türbe falan olamaz. Bunu şirk olarak görüyorlar.

Niğde'de bir jandarma, bir polis ve bir kamyon şoförümüzü şehit ediyorlar.

"Tipsiz" teröristin meymenetsiz yüzünde en küçük bir ifade yok.

"Hiç üzgün değiliz" diyor.

Onun acısı bitmeden aynı IŞİD, İstanbul'da bir karakola saldırıyor.

Bizim TIR'lar Suriye'ye insani yardım taşıyor, başka TIR'lar ise Suriye'den Türkiye'ye terörist katilleri taşıyor.

Şahane bir sınır ticareti türü.

Cemaat konusunda "Safmışız" diyen hükümet, acaba bir süre sonra Suriye'de desteklediği gruplar için de "Safmışız" açıklaması yapar mı acaba!

Bence yapar.

Sizce...

İyi bir savunma

BUNDAN böyle geçmişte yaptığı yanlışlardan ya da geçmişte yaptığı şeylerin yanlış olduğu suçlamasından kurtulmak isteyen ve bunun sorumluluğunu üstlenecek cesareti olmayan herkesin çok güzel bir savunması var.

"Safmışız."

Keşke Balyoz ve Ergenekon davalarında yargılanan düşük rütbeli subaylar, Şike Davası'nda yargılanan yönetici ve futbolcular "Safmışız" deselerdi.

Tüm suç ve ayıplardan arınır beraat ederlerdi.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

En saf altının bile 1000'de 999 oranında saf olabildiğini bildiğimiz zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar