Sosyal medya ve artizler kahvesi
MESLEĞİN dışındakilere bir lafım yok, istediklerini söyler, istedikleri yorumu yaparlar da, bu mesleğin içinde, yani medyada yazar veya yönetici sıfatıyla yer alanların ortalıkta dolaşıp "Geleneksel medya bitiyor üstadım. Artık sosyal medya çağı" demeleri beni güldürüyor.
Bu zevatın ne kadar cahil, ne kadar bilgisiz, meselenin özünü kavramaktan ne kadar aciz olduklarını gösteriyor.
Sosyal medya, geleneksel medyayı öldürmüyor.
Tam aksine geleneksel medyaya, yani "eski medyaya" güç veriyor, popülerleştiriyor, etkisini artırıyor.
Ancak asla ve asla yerini almıyor.
Alması da mümkün değil.
Sosyal medya dediğiniz aslında yeni bir şey de değil.
Çok eski, hatta geleneksel medyadan bile eski belki de.
"Sosyal medya" dediğiniz ne biliyor musunuz?
Kahvehane, berber salonu, doktor bekleme odası, taksi, duvar üzerine oturup muhabbet eden mahalleli gençler.
Bunların tümü artık sosyal medya.
Eskiden buralarda, küçük gruplar halinde yapılan sohbetler, dedikodular, muhabbetler, espriler, şimdi internet ve buna bağlı cep telefonları sayesinde daha geniş gruplar halinde yapılıyor.
Mahallenin esprili çocuğu, şimdi "sosyal medyanın etkin" adamı oluyor.
Gün boyu herkesle sohbet ede ede "bilge" olan berber, sosyal medyanın analizcisi olarak görülüyor.
Müşterilerle konuşa konuşa temayül tahmin etmeyi öğrenen taksici, sosyal medyanın kanaat önderi.
Sosyal medya dediğin aslında kahvehane sohbeti.
Sakın yanlış anlaşılmasın, aşağılamak için söylemiyorum, toplumun aynısı anlamında söylüyorum.
Büyük bir kıraathane sadece.
Bazen de bir Hyde Park.
Geleneksel medyanın yerini alır mı peki?
Çocuk musunuz!
Böyle bir şey mümkün mü Allah aşkına!
Bakın sosyal medyaya, konuştukları her şey, geleneksel diye aşağılanmaya başlanan, küçük görülmeye çalışılan, çağdışılaştırılan geleneksel medyanın ürünleri.
Sosyal medya, "sohbet akçesini" geleneksel medyadan buluyor.
Bazen severek, bazen döverek, bazen katılarak, bazen tepki göstererek.
Ama şurası çok net ki, geleneksel medya ellerine mevzuyu tutuşturmasa, sosyal medyanın üreteceği fazla bir şey yok.
Doğrulatılmamış haber, dedikodu dışında her şeyi geleneksel medyadan elde edip onun üzerinde tepinen bir ortam sosyal medya.
Gazetelerde yazılanlar, televizyonlarda yayınlananlar olmasa, sosyal medya ne malzeme bulacak da konuşacak çok merak ediyorum.
"Geleceğin medyası sosyal medya" diye salak salak ahkâm kesen meslektaşlarıma da rica ediyorum.
Madem öyle, hepiniz gazetelerinizden, televizyonlarınızdan istifa edin.
Gidin sosyal medyayla yaşayın.
Madem bu kadar güçlü.
Bakar size!
Sizce hangi liste daha muhafazakârdı?
FENERBAHÇE Kongresi'nde Aziz Yıldırım'ın kazanması üzerine "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganları atılmış.
Slogana hiçbir itirazım yok.
Ben bu ülkenin Mustafa Kemal Atatürk'ün kalpağının altından çıktığına inanmışımdır hep. Ama bu sloganın Aziz Yıldırım'ın kazanmasıyla ne ilgisi olabileceğini çözmüş değilim.
Anladığım kadarıyla Aziz Yıldırım'ın, Mehmet Ali Aydınlar'ı "tarikatçı ve hükümet yanlısı", kendisini ise "cumhuriyetçi ve muhalif" olarak göstererek kongreyi "siyasi bir havaya" büründürmüş olması, Fenerbahçelileri etkilemiş.
Ancak kazın ayağı hiç de dışarıdan göründüğü gibi değil.
En azından Aziz Yıldırım'ın seçim kazanan yönetim kurulu listesi, Yıldırım'ın bu sözlerini doğrular nitelikte değil.
"Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganlarıyla seçimi kazanan Aziz Yıldırım'ın listesinde AK Parti Hükümeti'nin Dışişleri Bakanı ve AK Parti'nin önemli isimlerinden Ahmet Davutoğlu'nun damadı var.
AK Partili İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın oğlu da son ana kadar listedeydi. Ancak işlerinin yoğunluğu gerekçesiyle yönetime girmedi.
Keza Türkiye'nin en yaygın tarikatlarından birine mensup ve aynı zamanda bu tarikatın İstanbul'daki önemli bir cemaatinin önde gelen isimlerinden bir işadamı var.
Yani Fenerbahçeliler bu seçimde "muhafazakârlığa" karşı "cumhuriyetçilik" oylaması yapıldığını zannediyorlarsa komik duruma düşerler.
Çünkü Yıldırım'ın listesi, Aydınlar'ın listesinden çok daha "muhafazakâr" ağırlıklıydı.
Skyturk ve Akşam niye uzuyor?
İŞADAMI Ethem Sancak'ın Skyturk Televizyonu ve Akşam Gazetesi'ni satın alacağı açıklandı ama hâlâ bir ilerleme yok.
Tabii herkes "Vaz mı geçti acep?" sorusunu soruyor.
Sancak'ın bu işten vazgeçtiği falan yok ama iş yürümüyor.
Bunun nedeni, Çukurova Grubu'na ait bu iki yayın kuruluşunun hesap durumlarındaki belirsizlik.
Şirketin borçları ve yükümlülükleri bir türlü tam olarak belirlenemiyor.
Sancak, satışı yapacak Çukurova Grubu'na, "Bana bir fiyat söyleyin, imzalayalım. Parayı vereyim, bitsin. Ama daha sonra ortaya çıkacak şeylerden ben sorumlu olmayayım" diyor. Çukurova Grubu ise bunu söyleyemiyor.
Bu yüzden de iş uzuyor.
Skyturk isminin İngiliz Sky Televizyonu ile mahkemelik olması, frekans ve uydu sorunları da işin cabası.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hiç değilse kazanınca sevgimiz arttığı zaman.