Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BUENOS Aires'ten dönüş tam bir çile oldu.

        Benim gibi taraftar olarak Galatasaray'ın peşinden Avrupa deplasmanlarına giden biri için yabancı bir his değildi aslında.

        Galibiyet için gidersiniz, rakip zorlu da olsa hep bir umut vardır ama yenilince 3 saatlik dönüş yolu çile olur, bitmek bilmez.

        Bu kez de 2020 Olimpiyatları'nı İstanbul'a getirme umuduyla gittiğimiz Buenos Aires'ten dönüş öyle oldu.

        Hele uçuş 15.5 saat olunca iyice zor geldi.

        Gerçi bu köşenin okurları için sonuç sürpriz değildi.

        Gitmeden önce ihtimalleri Tokyo yüzde 51, İstanbul yüzde 30, Madrid yüzde 19 diye yazmıştım.

        Sonuç da benim sıralamam gibi oldu.

        OLİMPİYATLAR

        Başbakan Erdoğan dönüş yolunda gazetecileri kendi oturduğu bölüme sohbete davet edince konu elbette ki olimpiyat oldu.

        Başbakan hayal kırıklığını gizleme gereği duymadan girdi söze:

        ''Tokyo daha önce almıştı. İspanya'da da bir olimpiyat düzenlendi. İstanbul ise almamıştı. Adil davranılmadı. Bir yönüyle 1.5 milyarlık İslam dünyası ile bağları da kesip atıyorlar. İstanbul'un hiçbir eksiği yok. Belki organizasyon eksikleri olabilir. Mersin'de Akdeniz Olimpiyatları'nı yapmamış olsaydık, burada ilk ikiye kalamazdık. Fransa'nın önüne geçtik. Bu olimpiyatı almış olsaydık bir sürü avantajı olacaktı. Bunlar tabii bizi üzdü. Madrid elendikten sonra Avrupa ülkeleri de bize verir diye bekledik ama olmadı.

        Açıkçası Tokyo'dan daha fazla hak ettiğimizi düşünüyorum.''

        Gezi olaylarının sonuç üzerinde etkili olmadığını düşünüyordu:

        ''Bize Gezi'yi kimse sormadı ancak Japonlara nükleer sızıntı konusu soruldu. Cevaplayamadılar. 6 yıl içinde sorunu çözeceklerini söylediler. Peki ya halledemezlerse ne olacak?''

        Ardından Akdeniz Oyunları'nı hatırlattı:

        ''Alan ülke altından kalkamayacağını söyleyince bize önerdiler. 18 ayda dört dörtlük yaptık. Şimdi acaba aynısı burada da olur mu?''

        Ancak spor ve olimpiyatlarla ilgili hevesleri sönmemişti:

        ''Her olayda bir hayır vardır. Bunda da vardır. Buraya dünyanın parasını harcayacaktık. Bakanım Suat Bey'e de söyledim. Biz bu yatırımları sporculara yapalım ve madalyaları alalım. Atletizm ve yüzme gibi alanlarda şimdi yurtdışından antrenör getiriyoruz. Belki bir mayalanma sağlar diye dışarıdan devşirme bir-iki sporcu da getiririz.''

        Ben bunun üzerine Naim Süleymanoğlu örneğini verdim.

        ''Halterde çok ciddi bir şamar yedik. Doping konusunda çok daha hassas olmamız lazım'' dedi, sonra da bu konuda Türkiye'ye biraz farklı muamele edildiğini ima ederek, ''Aslında bunların bir kısmı bilinçli doping değil, beslenme veya ilaç kullanma hataları. Aferin ağrı kesici bile doping nedeni olabiliyor. Bu nedenle ödül alan sporcuların ödül madalyalarını geri almadık. Bir de atletizmde mesela 15 günde çıkması gereken testleri 3 ay sonra açıklayıp biyometrik pasaport gibi yeni uygulamalarla çocukları yakıyorlar'' diye konuştu.

        Olimpiyatların Türkiye'ye verilmemesinin arkasındaki tezgâhları da eleştirmekten geri durmadı:

        ''Bunda Senegalli Uluslararası Atletizm Federasyonu Başkanı'nın da rolü var. Kendisi olimpiyat için açıktan Tokyo'yu destekledi. Bana sponsor firmalar nedeniyle 'Onlara borçluyuz' dedi. Böyle şey olmaz.''

        Türkiye'de olimpiyatların Tokyo'ya gitmesinden duydukları sevinci saklamayanlara da sitem etti Başbakan:

        ''Türkiye'de bazılarının Tokyo'nun kazanmasına sevinmesine çok şaşırdım. Ben Türk bayrağını yerden kaldırıyorum. Bizim hamurumuzda bu var. Dolayısıyla bazılarının Türkiye kaybetti diye sevinmesini anlayamıyorum.''

        YEREL SEÇİM

        Başbakan'a bu hafta başlayacağı seçim gezilerini hatırlatıyorum:

        ''Aslında başladık bile. Devam edeceğiz. İlk etapta 30 büyükşehri bitireceğiz. Büyük önem veriyoruz. Başkan adaylarının isimlerini de yakın zamanda açıklamaya başlarız. 81 ilde kamuoyu araştırması yaptık. İlk sunumları bize yapıldı. İl il genel durum değerlendirmesi bunlar. Aday isimlerini ise temayül yoklamasının ardından belirleyeceğiz. Burada sorular isimleri de içerecek ama açık uçlu kapalı olacak.''

        Partisinin oy oranları konusunda rahat görünüyor:

        ''Mevcut çalışmaya göre partimize yerel seçim için genel destek çok iyi. Yüzde 50'nin üzerinde görünüyoruz. Adaylar açıklandığında bunun daha da yükselmesi söz konusu olabilir. Tabii bazen üzerine katkı sağlayacak, karşılığı olan veya şehri ve teşkilatı tümden kucaklayacak adaylar çıkaramayabiliyoruz.''

        Ben Şanlıurfa'yı hatırlatıyorum.

        ''Rakiplerin durumu da önemli bir etken tabii. Ama adaylar açıklandıktan sonra oyların artması gerek tabii'' diye tamamlıyor.

        Partide üç dönemi dolan bazı önemli isimlerin belediye başkanlıklarına aday olup olmayacağı soruluyor:

        ''Üçüncü dönemi dolduran arkadaşlarımızdan aday gösterebiliriz tabii. Olağan bir şey bu. Bazı vilayetlerde vekil veya bakan arkadaşlardan aday belirleyebiliriz. Vekillerin adaylık halinde görevlerinden istifa etmelerine gerek yok. Seçilirlerse istifa etmeleri gerekiyor. Ancak bakanlar için aday olmaları halinde istifa etmeleri gerekiyor. Tabii bunlar risk. Ama bu riski göze almak gerekiyor. Bazı iller buna değer.''

        TERÖR

        Barış süreci konusunda pek tedirgin değil. Terör örgütünden çok, terörsüzlüğün keyfini süren halka güveniyor gibi bir hali var:

        ''81 ilde yapılan anketimize göre Güneydoğu'da da durumumuz çok iyi. BDP yüzde 35, AK Parti yüzde 55 gözüküyor. Çözüm süreci öncesinde yüzde 35'e kadar inmişti AK Parti. Tabii bu durumdan rahatsız olanlar var. Dağ ve parti en son birbiriyle çelişen açıklamalar yaptı. İyi polis-kötü polisi oynuyorlar sanki.

        Evet partinin açıklamaları İmralı ile uyumlu. Sanırım mesajlar dağa geç ulaşıyor. Ya da acele ediyorlar. Bizden, 4 partinin uzlaşmadığı hususlarda yasa çıkarmamızı istiyorlar. Diğer partilerin kabul etmediğini bize fatura etmeye çalışıyorlar. Bizim akil insanların raporları doğrultusunda reform paketi çalışmalarımız devam ediyor. Ama burada biz 3 parti mutabık oluyoruz, BDP bazı konularda diretiyor. Halbuki masanın üzerini temizlesek, uzlaştığımız tüm maddeleri geçirsek çok iyi olacak. Bizim başkanlık sistemi önerimizi bahane ediyorlar. Biz söyledik 'Şart değil' diye ama bahane. Yarın biz bunu geri çeksek bile bahane bulurlar.''

        Çözüm sürecinin süreceğinden emin gibi:

        ''Çözüm sürecinde çok ciddi sıkıntı olacağına ihtimal vermiyorum. En önemlisi halk sürecin devamını istiyor. Bazı şehirlerde örgütün kendince 'asayiş' birimleri oluşturduğu iddiası gerçek ama bir kısım medya tarafından abartılıyor. Örgüte bazı katılımlar olduğu da doğru ama bunun propagandasını yapıyorlar. Belki yerel seçimler öncesi bu devreyi geçiş süreci gibi kullanmayı istiyorlar. KCK da bu şekilde çıkmıştı. Belediyelerin yasal imkânlarını gayri resmi yoldan kullanmaya başlamışlardı. Yargı devreye girdi. Bugün İstanbul Belediyesi'nde bile Mülkiye müfettişleri dolu.'' Kadir Topbaş'a soruyor "Kaç müfettiş var?" diye. Topbaş 20 küsurlu bir sayı veriyor.

        Başbakan, BDP'li belediyelerin KCK tarafından yönetildiğini, buna yönelik yargı uygulamalarının ise sanki BDP'ye özel bir durummuş gibi gösterilip eleştirilmesini anlamsız buluyor.

        Bu seyahatteki gözlemim şu:

        Başbakan Erdoğan'ı uzun süredir bu kadar rahat, bu kadar keyifli, gerginlikten uzak, tabir yerindeyse relax görmemiştim.

        Bunun Türkiye'ye olumlu yansıyacağını zannediyorum.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar