Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SURİYE'yle gerilim herkesi tedirgin ediyor.

        En çok sorulan sorulardan biri "Suriye'yle bir savaş ihtimali var mı?"

        Bu soruyu, buna en iyi yanıt verecek isimlerden birine sordum.

        "Suriye'yle savaşma ihtimalimiz, daha doğrusu Suriye'ye yönelik bir operasyon, Suriye topraklarına girme ihtimalimiz bana göre sıfırdır, sıfırın altındadır" dedi, bu konudaki tüm toplantılarda yer alan dostum.

        Suriye'nin Türkiye'yi böyle bir mecburiyette bırakacak adımlar atmasına ihtimal verilmediğini anlıyorum bu sözlerden.

        Oldukça geniş bir kesim ise Batı'nın Türkiye ile Suriye arasındaki gerilimi tırmandırmaktan ve Türkiye'nin Suriye'ye bir operasyon yapmasından yana olduğuna inanıyor.

        Bu soruya verilen yanıt da net:

        "AB'nin ve ABD'nin Türkiye'yi Suriye'ye karşı kışkırttığı kesinlikle yanlış bir bilgi. Gerçek durum bunun tam tersi. Gerek Avrupa ülkeleri gerekse Amerika, Türkiye'nin Suriye'ye yönelik bir operasyon yapmasını hiç istemiyor. Şu kadarını söyleyeyim, olmaz ya, diyelim ki biz Suriye'ye silah doğrulttuk, emin olun silahın namlusunu tutup engellemeye çalışırlar. O kadar istemiyorlar böyle bir çatışmayı."

        "Ya Rusya ve İran'la ilişkiler..."

        "Suriye, bu konuda çok net bir söylemde bulunmuyor. Yani Esad'a açık destek beyan etmiyor ama karşı da durmuyor. Açık tavır almıyor daha doğrusu. Rusya ile Türkiye ilişkileri Suriye yüzünden bozulmaz. Çok derin, çok boyutlu ilişkiler söz konusu. Bunu iki taraf da bozmaz, bozamaz."

        "Ya İran..."

        "İran çok daha açık biçimde Suriye'nin arkasında duruyor. Bu yeni bir durum değil. Çok uzun geçmişi olan bir pozisyon. Yine de İran, Türkiye'ye karşı daha fazla sertleşemez. Çünkü bizim diğer konularda İran'a desteğimiz aynen sürüyor. Yani Suriye meselesi ayrı, İran'ın uluslararası konumu ayrı bizim için. Oradaki tavrımızı aynen koruyoruz."

        "Şu anda sorun yaşamakta olduğumuz ülkeler, dünyada terör örgütlerini en iyi kullanan ülkeler. Bu bizim yumuşak karnımızla oynama ihtimallerini güçlendirerek Türkiye'ye daha büyük sorun yaratmaz mı?"

        "Yaratır. Zaten en önemli sıkıntı da bu. Ama şunu da herkes bilmeli ki, PKK'nın oyunun içinde olmasını isteyenler sadece bizim sorun yaşamakta olduğumuz bu ülkeler değil. En önemli müttefiklerimizden bazıları da PKK'nın şimdilik bir şekilde oyunun içinde olmasını istiyorlar. PKK için sadece komşularımızı suçlamamız doğru değil."

        Bu sohbetten benim çıkardığım sonuç şu:

        Türkiye, dışarıdan görüldüğü kadar "dikine" bir politika izlemiyor.

        Gelişmelere hâkim ve bölgedeki türbülansın içinde dalgalanmıyor.

        Bu durum içimizi bir nebze de olsa rahatlatıyor.

        Haybeye harcama

        ACABA "gelişmekte" olan bir ülkenin "kaynak tüketim" metodu bu mu olmalı!

        Her yerde inşaat.

        Asla üretime dönüşmeyecek olan inşaatlar.

        Yapılacak, bitecek.

        Ekonomiyle bağlantısı kesilecek.

        Acaba bu kadar inşaat yerine, üretime yönelik tesisler yapmak daha iyi olmaz mıydı!

        Her yerde yollar yapılıyor, köprüler yapılıyor, yapılmış olanlar tamir ediliyor, yeniden yapılıyor. Büyütülüyor.

        Göze hoş görünüyor, bir faaliyet hissi yaratıyor, gelişmişlik duygusu veriyor ama ya sonra!

        Hadi bunların bazıları gereklilik, kentleşme için farz olan, kent yaşamını kolaylaştırmak için yapılması kaçınılmaz olan yatırımlar.

        Ama büyük bir bölümü de ciddi israf.

        Gereksiz kaynak harcaması.

        Hepimizin gözünün önünde binlerce örnek var.

        Benim oturduğum semtte mesela.

        Birkaç yıl önce belediye şahane kaldırımlar yaptı.

        Pırıl pırıl. Arada araçların durabilmesi için gerekli girintiler... Ağaçlandırmalar, yeşillendirmeler.

        Gerçekten pırıl pırıl.

        Aradan iki yıl geçti geçmedi şimdi o kaldırımlar yıkılıyor.

        Yemin ederim İstanbul'un ve belki de Türkiye'nin en sağlam, en temiz kaldırımları.

        İş makineleriyle paramparça ediliyor ve yeniden yapılıyor.

        Yeni yapılan, eski yapılanın hemen hemen aynısı.

        Ama daha kalitesizi. Daha kötü yapılmışı.

        Niye sökülüyor, niye yapılıyor anlamak mümkün değil.

        Bir yandan da zaten yetersiz olan cadde her ne hikmetse daraltılıyor, ortasına hiç gereksiz bir refüj yapılarak trafiğin akmaz hale gelmesiyle sonuçlanacak gereksiz bir işlem daha yapılıyor.

        Muhtemelen birkaç ay sonra mecburen sökülecek olan bir refüj için milyonlar harcanıyor.

        "Böylesine bir aptallık nasıl yapılır?" diye merak edip araştırdım.

        Edindiğim bilgi çok komik.

        İlçe belediyesi, "Bu doğru değil, yapmayın" dediği halde Büyükşehir'e bağlı UKOME, "Hayır böyle olacak" demiş.

        Bu benim gözümün önündeki örnek.

        Trilyonlar havaya savruluyor.

        Yoğurdu bol bulup bir tarafına sürenler gibi.

        Ama unutmasınlar ki, işini bilmeyen çavuşlar, sonunda dönüp bir tarafını avuçlar.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Bilmeden yapmaktansa bilene sorarak yaptığımız zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar