Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        "BAŞBAKAN kürsüden söyleyeceğine doğrudan patronu arayıp 'Kovun bunu' dese daha mı iyiydi?" diye yazdım.

        Hayli eleştiri geldi.

        Yüzde yüz haklı eleştiriler.

        "Başbakan'ın yaptığını doğru mu buluyorsun?" diyen ve kızanlar.

        Haklılar, çünkü benim yazımdan böyle bir anlam da çıkarmak mümkün.

        Derdimi iyi anlatamamışım.

        Sanki Başbakan'ın sözlerine hak veriyormuşum gibi bir anlamaya sebebiyet vermişim.

        Asla ve asla böyle bir niyetim yok.

        Başbakan'ın veya bir başka siyasetçinin bir köşe yazarıyla polemiğe girmesini, bir köşe yazarına kızmasını normal bulurum.

        Olabilir.

        Biz eleştiriyorsak onlar da bizi eleştirebilirler.

        Biz onlara eleştirinin dozunu kaçırınca onlar nasıl bize dava açabiliyorsa, onlar da bize eleştirinin dozunu kaçırınca biz de onlara dava açabiliriz.

        Ama başbakanlar veya siyasetçiler, kontrol ettikleri büyük güce güvenerek patronlarımızdan bizleri çalıştırmamasını isteyememelidirler.

        Şunu da söyleyeyim.

        İstememelidirler ama isterler.

        Sadece Türkiye'de veya demokrasisi topallayan ülkelerde değil, Batı demokrasilerinde de iktidar sahipleri her zaman böyle taleplerde bulunmuşlardır.

        Amerika'da pek çok başkanın, gazetelerin patronlarına bu tür taleplerde bulunduğu bilinir.

        Fransa'da Sarkozy'nin benzer taleplerde bulunduğu çok yazıldı, çok çizildi.

        Bunlar ne yazık ki, en az gelişmişinden en çok gelişmişine kadar tüm ülkelerde oluyor.

        Güç böyle şeyler yaptırabiliyor.

        Gazeteler veya gazeteciler kendilerini güçlü hissettiği zaman, onlar da benzer taleplerle iktidarları sıkıştırabiliyor.

        Türkiye'de özellikle koalisyon dönemlerinde, gazetelerin, en azından bazı bakanlarla ilgili böyle talepleri olduğu çok konuşuldu.

        Ne öylesi doğru, ne böylesi.

        Ne yürütme basına tahakküm etmeye çalışacak, ne de basın yasama veya yürütmeye ve hatta yargıya.

        Herkes işini yapacak.

        Herkes birbirine tahammül edecek.

        Ama yine de tekrarlıyorum...

        Erdoğan'ın bunu kürsüden yapması, telefonla doğrudan yapmasından çok daha iyidir.

        Eleştiri özgürlüğü

        TAHMİN ettiğim gibi oldu ama tahmin ettiğim kadar olmadı.

        Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe Teknik Direktörü olarak yetersiz kaldığını yazınca pek çok Fenerbahçeli, "Biz de sizin gibi düşünüyoruz. Haklısınız" dedi.

        Yine pek çok Fenerbahçeli ise "Sen kendi takımına bak. Fenerbahçe hakkında konuşamazsın. Fenerbahçe'ye akıl veremezsin, eleştiremezsin" diye görüş bildirdi.

        Komik.

        Şimdi AK Parti'yi eleştirmek için ille AK Parti sempatizanı veya seçmeni mi olmak lazım?

        Ya da CHP'yi eleştirmek için CHP'ye gönül vermiş olmak mı gerekiyor?

        O zaman ne farkınız kalıyor kızdığınız siyasetçilerden?

        Bırakın kimin söylediğini, söylenene bakın doğru mu diye.

        Ama yapamıyoruz.

        Genetiğimiz müsait değil anlaşılan.

        Ama o zaman sizinle aynı tavrı sergileyen siyasetçilere de kızmayın.

        Hepimiz aynıyız.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Özneye değil, fiile göre tavır aldığımız zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar