Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SINIRDA 35 vatandaşımız "bombalama" hatası sonucu öldü. Gece vakti, sınırı geçen "kaçakçılara" terörist zannedilerek ateş açıldı, F-16'lar havalandı. Bu "iç acıtan" sonuç ortaya çıktı.

        Uydu ve casus uçak görüntüleriyle sınıra katırlarla yaklaşan 50 kişilik bir grup fark ediliyor. Önce top ateşi açılıyor.

        Sonra F-16'lar vuruyor.

        Şimdi ölenler dışında herkes suçlu ilan edilecek, suçlu aranacak.

        Tabii suçlu belli.

        Türk Silahlı Kuvvetleri.

        Peki Silahlı Kuvvetler ne yapsın? 50 kişilik grup, katırlarla sınırı geçiyor.

        Vurmayıp "Vatandaştır, kaçakçıdır" deseler ardından bir karakol saldırıya uğrayıp 20 şehit versek, "Görüntüler Genelkurmaya geldi ama hiçbir şey yapmadılar. Komutanlar 'Onlar vatandaştır' dedi. Askerin eli kolu bağlandı" diye yazılacak, o görüntüler internet sitelerinde yayınlanacak, "Vurmayın vatandaştır" diğer komutanlar hangi rütbeden olursa olsun ordudan atılacak, yargılanacak, hedef olacak.

        Gece karanlığında kaçakçıyı terörist zannedip vursalar bu sefer

        "Masum sivilleri, zavallı kaçakçıları vurdular" diyeceğiz.

        Bana söyleyin, bu asker ne yapsın? En iyisi Leyla Zana'nın dediği diyorsanız o ayrı.

        Galiba o noktaya gelmemizi istiyor birileri.

        ***

        İslami camia hayli kızmış

        İSLAMİ camiadan Borusan'a yönelik tepkiler tahmin ettiğimden de fazla.

        Dün sabah erken saatlerde İslami kesimin bilinen, sevilen ve dürüstlüğünden şüphe duyulmayan, benim de çok değer verdiğim bir isim aradı.

        "Twitter'ı falan bilmem ama tepki çok büyük ve çok gerçek" dedi.

        Eşinin bir BMW'si vardı.

        "Dün bana 'Bu otomobili hemen satıyoruz. Bir daha da BMW'ye binmem' dedi" diyerek nce aile içindeki tepkiyi aktardı.

        Öfke öyle böyle değilmiş. "Yürüyüşler yapılacak. Hanımlar protesto gösterisi yapmayı planlıyorlar" dedi. Epey üzüntülüydü.

        "Tam bu türban-başörtüsü tartışmaları gündem dışında kaldı. Türkiye bu meseleyi barış içinde aştı derken böyle bir dangalaklık yapılıyor ve her şey sil baştan oluyor. En çok buna üzülüyorum" derken oldukça samimiydi.

        "Firmanın böyle bir tavrı yok. Oradaki bir adamın densizliği diyeyim kibarca. Bu kadar büyütmek lazım mı?" diye sordum.

        "Bence de büyütmemek lazım ama bunu yapmak Borusan'ın elinde" dedi.

        "Ne yapacaklar, özür mü dileyecekler?" diye sordum.

        "Özür falan bekleyen yok. Yapılması gereken basit. Bu terbiyesizliği yapan adamı o görevden alacaklar. Bu dini değerlere saygısızlık, müşteriye saygısızlık, her şeye saygısızlık. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir terbiyesizlik yapılmaz. Beklenti aslında çok basit. O adam oradan gitmeli. Konu da hemen kapanmalı" dedi.

        "Herhalde onlar da bunu düşünüyordur" dedim.

        "Düşünmüyorlarsa da düşünmelerini sağlamak lazım"

        dedi.

        Hayli üzgündü. Hayli kızgındı.

        ***

        Aziz Akgül'den bakana suçlamalar

        GEÇEN dönemlerde AK Parti'den milletvekilliği yapan Prof. Aziz Akgül aradı. Kendisini bilirsiniz.

        Kurduğu mikro kredi sistemiyle Nobel Barış Ödülü alan Prof. Muhammed Yunus'un Türkiye'deki temsilcisidir. Türkiye'de de özellikle kadınlara yönelik mikro kredi uygulamalarını başlatan ve yürüten kişidir.

        Toplumun en yoksul kesimlerine bir umut vermek için çalışır. Yıllardır süren bir dostluğumuz vardır.

        Aradı. Hayli öfkeliydi. Milletvekili maaşlarındaki artışın tartışılmasına kızıyordu.

        "Benim bir sorunum yok. O maaşa ihtiyacım da yok. Kendi maaşım var. Çok şükür eşim yıllardır ticaretle uğraşıyor. Durumumuz iyi. Devleten aldığımız maaşa muhtaç değiliz ama milletvekillerinin onurlu bir yaşam sürmesi için bu

        maaşı alması lazım. Milletvekilini muhtaç halde bırakırsanız ne yapacak? Onun bunun iş takibini mi? Meclis'te holdinglerin temsilciliğini mi? Niye bu kadar tartışıyorsunuz vekillerin maaşını?" dedi. CHP'ye de kızmıştı.

        "İmzayı atarken, eller kalkarken iyiydi. Şimdi sanki onlar bu işin içinde yokmuş gibi davranıyorlar. İmzayı atan arkadaşlarını suçluyorlar. Sorarak atmış imzayı oysa. Grup başkanvekilleri onay vermiş. Şimdi sanki onlar bu işin içinde yokmuş gibi davranıyorlar."

        Kızdım ben de.

        "Aziz Bey, bunu bari siz söylemeyin. Siz toplumun en yoksuluyla uğraşan bir adamsınız. 200 lira krediye muhtaç insanlara kredi buluyorsunuz, kredi veriyorsunuz. Vekile bir şey dediğimiz yok ama bir de emeklisi çıktı şimdi. 8 bin lira az para mı? Siz o parayla 40 kişiye kredi verip umut yeşertiyorsunuz. Vatandaş CHP'nin yaptığını da görüyor zaten. Bütün partilere kızgın" dedim.

        Biraz tartıştık. Ama asıl arama gerekçesi bu değilmiş. Başka bir şeye dikkat çekmek istiyormuş.

        "Fatih Bey, siz o manşetinize hiç ama hiç layık olmayan bir adamı manşet yaptınız" dedi.

        "Kimi?" diye sordum.

        Büyük bir öfkeyle, "Solcuların ıskartaya çıkardığı

        bir adamı" dedi.

        "Kim o?" dedim gerçekten anlamayarak.

        "Milletvekillerine yapılan zamdan vicdanı sızlayan bir bakanı" dedi. O zaman jetonum düştü. "Ertuğrul Günay'ı mı söylüyorsunuz?" dedim.

        "Evet onu söylüyorum. Bizim için hayal bile edilemeyecek bir şey o manşete çıkmak. Biz hiç manşet olamadık yaptıklarımızla ama o oldu. Vicdanı sızlıyormuş yapılan vekil zammına. Ne güzel ucuz politika. Ne güzel ucuz popülizm. İnsanın en azından söylediği ile yaptığı birbirini tutar" dedi.

        "Niye bu kadar kızdınız? Sadece o mu zamma karşı çıktı?"

        "Başkaları çıkar ama o çıkamaz. Hele hele böyle ucuz söylemlerle. Madem öyle almasın maaşını. Biz onun neler yaptığını da biliyoruz" dedi. Ve başladı saydırmaya.

        "Milletvekili zammına karşı çıkan ve vicdanı sızlayan adam, eşini TBMM'ye aldırmak için neler yaptı. Madem zamma karşı fikirlerini anlatıyor, o zaman çıkıp anlatsın eşini Başbakanlık'tan Meclis'e tayin ettirmek için neler yaptığını. Eşi

        Başbakanlık'ta müşavirdi. Allem etti kallem etti Meclis'e Başkanlık Müşavirliği'ne aldırdı. Maaşını neredeyse iki katına çıkardı bu yolla. Vicdanı olan, vicdanı sızlayan adam bunu yapar mı? Ayıptır. Milletvekillerinin durumunu en iyi o bilir. Vekile olunca vicdan sızlıyor ama eşine olunca vicdanı sızlamıyor" dedi.

        "Aziz Bey, bu sözlerinizle siz de manşet olursunuz" dedim.

        "Olayım. Bir kere de ben manşet olayım" dedi.

        Telefonu kapatırken hâlâ söyleniyordu.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ

        Sadece abalıya vurmadığımız zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar