Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu seçimin mağduru belli oldu: MHP. 2

        007 seçimleri öncesi Genelkurmay muhtırası, AKP’yi köşeye sıkıştırıp siyaseti yeniden dizayn etmeyi amaçlıyordu. Ancak AKP’yi mağdur konumuna düşürüp beklemediği oranda oy almasına neden oldu.

        2011 seçimleri öncesi ise birtakım karanlık odaklar, MHP’yi farklı bir yöntemle köşeye sıkıştırmayı ve siyaseti dizayn etmeyi amaçlıyorlar.

        Yöntem farklı ama sonuç aynı.

        Siyaset dışı bir unsurla bir parti köşeye sıkıştırılıyor ve mağdur ediliyor.

        MHP’li yöneticilerin yaptıklarını savunacak değilim.

        Elbette özel hayattır ve detayına girilmesi yakışıksızdır, ama sonuç olarak siyaseten hatadır. Bedeli ödenir.

        Bugün Balçiçek İlter’in enfes röportajında, istifa eden MHP’lilerden biri, “AKP’liler beni güldürmesin. Onların neler yaptığını da biliyoruz” diyor ve hem beraber olduğu insanın hem de ailesinin rezil olmasını engellemek için istifa ettiğini söylüyor.

        Onurlu ve doğru bir davranış.

        Ancak Türkiye kasetlerdeki görüntülerin peşine takılmış giderken bir şeyi herkes unutuyor. Özellikle sorumlu noktadaki hükümet.

        MHP’li milletvekillerinin yaptığı “ayıp” olabilir. “Gayri ahlaki” olabilir. Ancak suç değil.

        Bu kayıt rezaletinde suç olan tek şey; bu milletvekillerinin ve parti yöneticilerinin takip edilmesi, özel hayatlarının yasadışı biçimde, suç oluşturacak şekilde izlenmiş, kaydedilmiş ve kullanılmış olması.

        Adamların veya sevgililerinin evlerine girilmiş, kayıt cihazları yerleştirilmiş. Bu dünyanın neresinde olursa olsun, Taliban dönemindeki Afganistan’da bile suçtur.

        Bunları çekmek için evlere girmek suçtur. Çekmek suçtur. Yayınlamak suçtur.

        Hem de ağır suçtur.

        Bakıyorum etrafa, bu suçla ilgilenen kimse yok.

        Hükümet, bu görüntüler sayesinde en istediği şey olan MHP’yi baraj altında bırakma olasılığını artırmanın keyfi içinde her yerde bunu anlatıp duruyor.

        Peki ey İçişleri Bakanlığı, siz ne iş yaparsınız?

        Bunların faillerini yakalamak sizin işiniz değil mi?

        ÖSYM Başkanı’nı tuzağa düşüren mail’i atanı 3 gün içinde enseliyorsunuz da bu görüntülerin kaynağını nasıl oluyor da bulamıyorsunuz?

        “Hemen bulmak kolay değil” diyeceksiniz.

        Peki Deniz Baykal olayının üzerinden 1 yıl geçti.

        Onu buldunuz mu?

        Yooo... Tabii bulmadınız.

        Merak ediyorum, bu görüntüler bir AKP’liye ait olsaydı kaç günde, kaç saatte, hatta kaç dakikada failleri yakalardınız?

        Hemen değil mi?

        İçişleri Bakanı hemen gidip selamı çakardı, “Failleri bulduk efendim” diye.

        Ama şimdi tık yok.

        Aylar geçse de tık yok, yıllar geçse de tık yok.

        Ama bakın ben size bir şey söyleyeyim.

        Ben yayınlanmış görüntülerden hiç ama hiç rahatsız olmam.

        Beni asıl korkutan, yayınlanmamış görüntülerdir.

        Kimbilir, kimler hakkında bu tip görüntüler şantaj amaçlı kullanılıp hangi menfaatler elde ediliyordur.

        Bilmiyoruz.

        Bilemeyiz.

        Ama bunları yapanlar bulunmadıkça bu ihtimal hep var olacaktır.

        Düşünsenize birilerinin, bir bakanın böyle görüntülerine sahip olduğunu...

        O bakana neler yaptırılır neler!

        Hani analar kutsaldı

        Giderek ilkesiz, giderek adamına göre davranır, giderek doğruları ayırt edemez hale geliyoruz.

        Kemal Kılıçdaroğlu “A” dedi, adama yapılmadık kalmadı.

        Demediği lafın hesabı soruldu.

        Ağzından bugüne kadar tek bir “terbiyesiz kelime” duymadığımız Kemal Kılıçdaroğlu’na demedik laf kalmadı.

        Kürşad Tüzmen ise çıktı, Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik olarak, “Kendisini ana rahmine kadar kovalayacağım” dedi.

        O lafın aslının ne olduğunu Kürşad Tüzmen kadar biliriz elbet.

        Beyoğlu’nda büyüdük.

        Peki Kemal Kılıçdaroğlu’na “A” dedi diye etmedik hakaret bırakmayanlar nerede şimdi!

        AKP Lideri, “Bizim için her ana kutsaldır” demişti yanlış hatırlamıyorsam.

        Peki Kürşad Tüzmen sizden değil mi?

        Yoksa Kemal Bey’in anası mı kutsal değil?

        Yoksa Alevi analar mı kutsal değil?

        Hangisi?

        Söz yazacağım

        Bugün Türkiye’nin geleceğiyle ilgili farklı bir vizyonu yazmaya söz vermiştim. MHP’deki gelişmeler üzerine birkaç gün sonraya kaldı. Söz yazacağım. Tartışacağız.

        Dalga geçmek üzerine

        HEPAR Genel Başkanı Osman Pamukoğlu’nun konuk olduğu Teke Tek’te Pamukoğlu’na, “Kadronuz var mı” diye sordum.

        “Var ama kimse sormuyor” dedi.

        “Ben soruyorum, mesela Dışişleri Bakanı adayınız kim?” dedim Önce kaçtı. Kaçamak yanıtlar verdi. Zorlayınca söyledi.

        “Mümtaz Korkmaz” diye bir isim verdi.

        Ben de araştırdım. Partinin milletvekili aday listesinde böyle bir isim yoktu.

        Perşembe akşamı televizyonda bunu açıkladım.

        HEPAR da dün bir açıklama yaptı. “Genel Başkanımız bunlarla dalgasını geçti” diyerek. HEPAR’ın açıklamasına göre bizle dalga geçilmiş. Biz saf ve kötü niyetli olduğumuz için bizimle kafa bulmuş genel başkanları.

        Aferin ona.

        Ben de 13 Haziran günü Osman Pamukoğlu ile dalgamı geçerim o zaman. Daha doğrusu seçmenin geçeceği dalgaya gülerim.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Siyasetçileri yatakta değil kürsüde görmeye alıştığımız zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar