Kasetli siyaset
GEÇEN sene bu zamanlardı, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal‘ın kasedi patlamıştı.
Çirkin görüntüler, çirkin siyaset başlamıştı.
Kasedi ilk yayınlayan hatta belki de tek yayınlayan Vakit Gazetesi’nin internet sitesi olmuştu.
Ama asıl kaynak Amerika’larda bir yerlerdeydi.
Kasedi yayınlayan İslamcı bir gazetenin internet sitesiydi ama sonrasında fatura Ergenekon Terör Örgütü denilen şeye kesilmişti. Ergenekon’un siyaseti dizayn etmek için böyle bir şey yaptığına kitleler inandırılmaya çalışılmıştı.
İnananlar olmuştu elbet.
Şimdi yine benzer bir şeyler oluyor.
MHP’li bazı milletvekili ve yöneticilerle ilgili kasetler ortada. Geçen hafta kasetten alınmış görüntüler bize de geldi. Şöyle bir baktım ve fırlattım resimleri. “Pislik bunlar ben pisliğe alet olmam” diyerek.
Biz olmasak da olanlar oldu. Konu gündeme düştü.
İlginçtir, aynen Baykal kasedinde olduğu gibi bunda da kaynak Amerika’da bir yerler.
Ve yine ilginçtir, zamanlama da çok benzer.
Deniz Baykal kasedi ortaya çıktığında Türkiye “Referanduma” kilitlenmişti. Deniz Baykal da formundaydı. CHP’nin oy oranı yüzde 27’lere kadar çıkmıştı.
Şimdi de Türkiye seçimlere kilitlenmiş durumda. Siyasette en belirleyici olacak olan ise AKP veya CHP’nin alacağı üç aşağı beş yukarı belli oy oranları değil, MHP’nin barajı geçip geçemeyeceği.
Çünkü MHP barajı geçemezse AKP bundan en kârlı çıkan parti olacak ve aynı oy oranıyla yaklaşık 40, belki 50 milletvekili fazla çıkaracak. CHP’nin payına da 15-20 civarında milletvekili düşecek.
Siyaset yine ikili sisteme dönecek. Yüzde 30’a yakın oy dışarda kalacak.
Doğrusu bu ya, bu kaset işleri çok ama çok midemi bulandırıyor benim.
Hele hele geçen gün kürsülerde seslendirilen “Manşetle gelen manşetle gider” sözü de bende bazı çağrışımlar yaptı.
Acaba yarın öbürgün CHP ile ilgili, daha doğrusu CHP Lideri ile ilgili de bir şeyler mi patlatılacak merak ediyorum.
Artık siyaset kasetle yapılır oldu.
Ama silahla yaşayan silahla ölür derler.
Kasetle siyasete şekil verenlerin şekli kasetle bozulmasın!
BİZDEN OL YETER
YARGIYA hâkim olmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük.
YGS sınavı ile ilgili hiçbir hata bulamayan savcı olayı kapattı.
ÖSYM de sonuçları açıkladı.
Bitti, gitti.
Pardon bitmedi.
Şifre olduğunu keşfeden dershane öğretmenine soruşturma açıldı.
Oysa şifrenin varlığını herkes kabul ediyor. "Sehven" diyen ÖSYM bile.
Ama savcılığa göre sorun yok.
Sorun yok çünkü Adalet yok.
Savcı baktı ki, "Abilerin alayı tatmin", o da oluverdi.
Zaten bu devirde bir savcı nasıl olur da "Ben olmadım" der.
HSYK şeklini şemailini belli etmişken...
Ama belki de iyi oldu.
Hayal kırıklığı içindeki milyonlarca genç "Nasıl bir ülkede yaşadıklarını" yolun başında öğrendiler.
Tabii bizler de, iktidarın bakış açısını öğrenmiş olduk.
Profesörlüğü şaibeli, öğretim üyeliği şaibeli Profesör Ali Demir bir sınavda ne kadar çuvallanabilirse o kadar çuvalladı.
Ama iktidarın bakış açısına göre ortada sorun yok.
Çünkü Türkiye'de önemli olan başarılı olmak, görevini hakkıyla yapmak değil.
Önemli olan "Bizden" olmak.
Bizdenseniz sorun yok.
İstediğiniz kadar çuvallayabilirsiniz.
Milyonlarca gencin hayatını karartabilir, güvenini yıkabilirsiniz.
Yeter ki, "Bizden" olun.
Gerisi lafı güzaf.
Nasıl olsa her şey unutulur.
Medya bıkar usanır.
Çaresiz vatandaşın eli kolu bağlanır.
Çok sıkıntı olursa kömüre, bulgura, buzdolabı, çamaşır makinesi, yeşil karta dayanılır.
Geçer gider.
Bizden olansa kalır.
Koltukta.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yargıya hâkim olmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük.