Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        90'ların sonu, 2 binlerin başı.

        Tarkan sürekli yurt dışına gidiyor, her defasında Türkiye'ye dönüşte farklı bir Tarkan olarak kameraların karşısına geçiyor. İnişli-çıkışlı günler... Sürekli didiklenen "Olmaz", "Tutmaz", "O olmaz", "Bu olmaz" diyerek eleştiri yağmuruna tutulan bir Tarkan vardı.

        O dönem için farklıydı çoğu yaptığı şey. Daha doğrusu bir jenerasyon için ve o dönemin popüler sanatçıları için farklıydı. Tarkan onların kurduğu düzeni bozuyordu. Çünkü yeniydi. İlk etapta beğenilmiyordu. Hatta kimisi, "Burası Türkiye" naraları atıyordu.

        Kuşak farkı vardı elbet.

        Ve kimse bir yılbaşı gecesi 1992'de "Kıl Oldum Abi" ile çıkış yapan Tarkan'ı eleştirmekten geri durmuyordu. Her türlü kusuru aranıyordu.

        Çünkü Tarkan, kalıpların dışına çıkmak istiyor, farklı işler peşinde koşuyordu.

        Evet farklıydı. Yaratıcıydı, çalışkandı. Malumunuz kurulu bir düzen varsa bu farklılık pek sevilmez.

        Fakat Tarkan kendi yaptığı işi de özgürce savunuyor ve yapmak istiyordu. Fakat iyi şarkı da yapıyordu. Buydu zaten Tarkan'ı vazgeçilmez kılan. İyi işler yapması.

        Bu eleştiri yağmurundan günümüzde de bazı isimler nasibini alıyor.

        Gerek Gülşen'in sahne kıyafetleri, gerek Aleyna'nın iç çamaşırı ile klip çekmesi.

        Normal olan klibi izlerken "Şarkı nasıl olmuş acaba" diye ilk etapta bakılması. Daha sonra klibi inceleyip bir bütüne inilmesi. Fakat günümüzde şarkı ikinci plana atılıyor ve direkt "Bu külot ne! Ne çirkin" diye bakılır oldu.

        Ve yine geldik zurnanın zırt dediği yere. Kuşak farkı!!!

        Magazin gündemi değişiyor.

        Yine yeniden "Olmaz, olamaz, burası Türkiye" naraları atılıyor.

        80'ler, 90'larda hala magazin gündeminde "Biz en iyiyiz" diyor.

        2 binler "Biz geldik, farklıyız" diyor.

        Ve şu meşhur Z kuşağı dediğimiz. Bu mevzulardan hiç anlamıyor. "Bize karışmayın, biz böyleyiz" peşinde.

        E bir de tabii sosyal medyada meşhur olan bir dünya var. O dünya bambaşka. Hiç kimsenin adını duymadığı bir kişi bir günde milyonlara ulaşıyor. Kimisi, "Aleyna da kim, ben en meşhurum" diyor.

        Yani bambaşka bir dönemdeyiz hanımlar-beyler.

        Aleyna Tilki, ilk günde farklıydı, şimdi de farklı. Her zaman farklı açıklamalar yaptı.

        Aşırı eleştirdim. Saçmalıyor dedim. Hatta "Kimse yönetemiyor mu bu kızı" dedim.

        Ama ilk gün de iç çamaşırı ile çıkıyordu, şimdi de. Yani bu ilk değil. Ben artık Aleyna klibinde ne giymiş diye bakmıyorum, nasıl şarkı yapmış diye bakıyorum. Çünkü çok güzel bir sesi var.

        Tek yapması gereken marka değerini oluşturmak. Aleyna daha henüz onu oluşturamadı maalesef. Beş sene yok olsa, "Bir Aleyna Tilki vardı ne oldu?" denir.

        Ama gerek Gülşen, gerek Tarkan ilk beş yılda öyle değildi. Ciddi bir marka değeri oluşturmuşlardı.

        Aleyna acilen bu konuya önem vermeli ve yerini sağlamlaştırmalı, bu şart.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Ünlü bir ismi akrabası yönetemez

        Ünlü bir ismi akrabası yönetemez
        0:00 / 0:00

        Bizim ülkemizde ünlü isimler çalıştıkları insanlara güvenmez, kendini teslim etmez.

        Çünkü bu ünlü isimleri bizim ülkemizde anneleri, kardeşleri, ablaları, eşleri, dayıları, amcaları gibi isimler yönetir. Yani bu kişilerle evde nasıl yaşıyorlarsa iş dünyasına girdiklerinde de öyle yol almaya başlar.

        Para bir başkasına gitmesin diye ünlü ismi, ailesinden biri yönetir, yönlendirir. İşi bilenlere teslim olmak istemezler. Teslim olduklarında da, önerdikleri hiçbir şeyi yapmak istemezler.

        Mesela işin ehli bir PR'cı, bir menajer işi yönlendirmeye çalışırken onun işine balta vururlar. Hatta yaptıkları hiçbir programa sadık kalmaz, kendi bildiklerini yaparlar.

        Hoş bizim ülkemizde PR'cı, menajer de sanatçıdan daha sanatçı ama... Neyse, en azından mesleğe dair bilgisi var. Az da olsa. Tabii hepsini aynı kefeye koymuyorum ama genelde maalesef öyle.

        Neyse aslında o akraba dediğimiz kişi şöhret kişinin kariyerinde ciddi yaralar acar.

        Üstüne üstlük o bilmiş akraba, o şöhretin her imkanlarından yararlandığı için sahneye çıkan kişiden daha da kaprisli, istekli, ortalığı karıştıran olur.

        Biraz karışık anlatmış olabilirim. Ama inanın bu durum başka anlatılmaz. Çünkü karışık ve olmaması gereken bir durum.

        Yani diyeceğim odur ki, ün ve şöhret yolunda eşin, kocan, karın, dayın, amcan, annen, halan, dayın, kardeşin, bacın bu işlerden anlamaz. Uzak tutmak gerek. Karıştırmamak gerek. Yoksa olduğun yerde sayarsın. Nokta.

        Seda bacı çıtayı yükseltti

        Seda bacı çıtayı yükseltti
        0:00 / 0:00

        Seda Sayan, yedinci kez nikah masasına oturmaya hazırlanıyor. Hal böyle olunca çıtası zaten yüksek. Yedinci kez evlenmek kime nasib olmuş. Maşallah. Bir de üstüne üstlük genç kızlara taş çıkartıyor maşallah.

        Kendisini benim de arkadaşım Imperial Özlem Posbaşoğlu'na emanet etti. Özlem'in sözünden çıkmıyor. Ben de zaman zaman karşılaşıyorum kendisiyle incecik. Bacakları hele aman da aman. Yazın Seda Sayan fırtınası eser beach'lerde benden söylemesi.

        29 cm incelmiş. Şu ara benim de en ilgilendiğim mevzu. 29 cm incelmek ne demek. Gerçekten kıskanmadım dersem yalan olur.

        Hayır çıtayı her seferinde öyle bir yükseltiyor ki, halimiz duman...

        Diğer Yazılar