Serenay'ı Cem'e kimse yakıştıramıyor
Uzun süredir Cem Yılmaz ve Serenay Sarıkaya’nın birlikte olduğuna dair konuşmalar var.
İkili önceki gün Atina sokaklarında yakalandı.
Daha önce de “Alice Müzikali”nin finalinde aynı karede görüldüler.
İyi hoş.
Mutlu olsunlar.
Birlikte olsunlar.
Her şey harika olsun.
Amma velakin bu ikilinin hakkında haberler çıktıktan sonra bana şöyle cümleler kurulmaya başlandı:
-Serenay asla Cem’e bakmaz.
-Serenay, Cem Yılmaz’da ne bulur acaba. Yok canım.
-Bence olmaz, olamaz.
-Serenay Sarıkaya’nın Cem Yılmaz ile olacağına inanmıyorum...
Gibi uzayıp giden cümleler kuruldu.
Şu an ben bu konuyla ilgili inanın hiç bir fikrimi ve yorumumu katmadım.
Bence ikisi de mutlu olsun.
Harika olsun.
Süper olsunlar.
Amma velakin kiminle konuşsam, Serenay Sarıkayı’yı, Cem Yılmaz’a yakıştırmadı.
Serenay evin kızı durumunda. Sanırım onunla birlikte olacak birçok adamın kaderi bu olacak…
*
Nur topu gibi konumuz var hadi üzerinde tepinelim
İster magazin, ister spor, ister siyaset.
Hiç fark etmez.
Yepyeni bir konu ortaya atılınca suyunu çıkartana kadar konuşuyor hatta üzerinde tepiniyoruz.
Sakız gibi uzatıp evirip, çeviriyoruz.
Şimdi de nur topugibi mevzularımız şunlar:
1-Eski sevgilini ya da eşini Like’lar mısın?
2-Eski eşinin ya da sevgilinin düğününe gider misin?
Her masada bu mevzu konuşuluyor.
Her köşede ahkam kesiliyor.
Sosyal medyada tavada pişiriliyor.
Anlayacağınız mevzu adalı.
Öyle “Giderim” diyenler bir kez daha düşünsün. Çünkü bu mevzu kırmızı çizgiye girdi.
Çoğunluk “Asla gitmem. Gidersem kızın saçın başını yolarım” diye düşünüyor elbet.
Ama Gülben Ergen gibi, Bade İşçil gibi çocuğu olan kadınlar “Çocuklarımız için” diyerek olaya sıcak bakıyor.
Malum Türk kadını her zaman “Önce çocuğum” der. Çocukları için çiğ tavuk bile yiyeceği için düğüne de gider, göbekte atar.
Hatta istemediği halde kocasının soyadını bile kullanmayı devam etmeye razı olur.
Çünkü benim boşandığı halde oğlu istiyor diye aynı soyadı kullanan arkadaşlarım var.
Neyse durum bu…
Eski sevgilinizi ya da eşinizi “Like’larken” dikkat.
Ve tabii “Düğüne gitmeyi düşünürseniz de” dikkat.
Çünkü bu mevzular tehlikeli sulara giriyor. Amman diyeyim…
*
Size iki öneri
Her gittiği mekanı önermiyorum. Malumunuz ki, önerdiğim zaman güvenmem lazım.
Sizlere mahcupolmamam.
O yüzden sık sık bir mekandan bahsetmiyorum.
Son günlerde çok yeni mekan keşfettim ama en beğendiklerimden üç öneri.
1-Yeniköy’ün yenisi
İlyas Güngör ve Volkan Ercan’ın önderliğinde bir ay önce kapısını açan “Fonduralı” kısa sürede müdavimlerini yarattı bile.
Pazartesi hariç her gün açık olan Fonduralı’da Çarşamba ve Pazar günleri Rubato’dan tanıdığımız Fatih Ahıskalı sahnede.
Perşembe-Cuma-Cumartesi ise Mersum, Ceren Akın ve Sude şarkılarını seslendiriyor.
Fonduralı küçük evinizin salonu gibi. Masaların arasında yuvarlak bir bar var.
O bar saatler 21.30’u gösterdiğinde dönüyor ve müzik start alıyor.
Saatler 24.00’ü gösterdiğinde ise sahne yeniden dönmeye başlıyor ve kapanıyor.
Farklı bir konsept.
Güzel yemek, keyifli bir mekan olmuş.
İşi bilenler olunca ortaya keyifli bir yer çıkmış.
Farklı konseptleri seviyorum.
2-Ortaköy’ün yeni
Biz millet olarak döner dolaşır haftanın neredeyse beş günü ocakbaşına gideriz.
Hal böyle olunca da memlekette nerede güzel ocakbaşı var hepsini biliriz.
Muallim Ocakbaşı’da Ortaköy’ün yenisi.
Tarzı, tavrı tam “Yeni nesil ocakbaşı” türünden.
Bizim dostlarla bir listemiz var. Listenin mantığı şöyle:
1-Yeni açılan yerde yemek ye.
2-Yeni açılan yerleri keşfet.
3-Yeni açılan farklı konseptleri bul.
Listenin en başlarında yer alan “Muallim’e de keşfetmeye gittik.
Malum “Ocakbaşı” denince akan sular durur.
Ustaları pek başarılı.
Mezeleri ve salata sosları pek lezzetliydi.
Dekoru ise ne çok şık ne de salaş. Ortada bir yerde. Sizi rahatsız etmiyor. Çünkü ciddi bir yüksek tavan durumu var ki, bir dükkanın en önemli detayı.
Şahsen ben ocakbaşına çok önem verdiğim için gönül rahatlığı ile önerebilirim.
Fiyatları da gayet uygun…
Aklınızda bulunsun…