Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÖZAL, başbakan olduktan sonra ilk kez memleketi Malatya’yı ziyaret ediyor. Halk, coşmuş, meydana akmış. Fakat otobüsün tepesi kalabalık, Malatyalı yeni başbakan olmuş oğullarının gül cemalini görememekte. Turgut Bey mikrofonda bağırıyor: “Çök çök!” Otobüsün tepesinde zevat komutu alınca çöküyor fakat dönemin Malatya Valisi ayakta. Turgut bey mikrofondan ikinci kez bağırıyor:

        “Vali bey çök!”

        Vali bey çökmüyor ve cevabı şöyle oluyor:

        “Devlet çökmez!”

        DEVLET DİKLİĞİ-DİN ÇÖKÜKLÜĞÜ

        Gövde “devlet kılığına” girdiği zaman esnemez, terlemez, üşümez, uyumaz, bükülmez ve en önemlisi çökmez, çökebilemez. Bakınız Dolmabahçe Sarayı veya Anıtkabir önünde bekleyen, taş kesilmiş askerler. Devlet, gövdenin kırılganlığını, kederini hiçe sayar.

        Buna mukabil din, gövdeyi çöktürür. Gövde ancak din kılığına girdiğinde, başka zaman hicap duyacağı biçimlerde üstelik, çöküverir. Bununla kalmaz. Başka bir şey daha yapar. Din, tıpkı devlet gibi aslında, gövdenin neşesinin bileceği şeyleri daha iyi bildiğini iddia eder.

        Türkiye’ye göre Başbakan’ın gövdesi kimi zaman devletin emrinde dik, kimi zaman dinin hizmetinde bükülmüş olmalıdır. Çok işlevli gövde! O gövde belli ki bir tek Başbakan’ın kendisine ait değildir. Söz konusu Başbakan’ın gövdesi olunca kendisine ait gövdeyle Başbakan arasına Türkiye halkıda girme hakkına sahiptir. Sürekli olarak dev gibi, güneş gözlüklü adamlar tarafından korunan, oradan oraya hep bir gergin telaşla ve kurşun geçirmez camlı kara arabalarla taşınan gövde. Uyurken bile kendine ait olmayan gövde.

        OMURGAMIZ HÜKÜMSÜZ OLUNCA

        Devlet ve din, sizinle, size sıfır mesafede olan gövdenizin arasına girme hakkına sahiptir. Biri çökmenize izin vermez, biri dik durmanıza. Ortak yanları ise şudur: İkisi de izin vermezler gövdenin gevşemesine. Omurgamıza hükmeden iki kadim müessese!

        İstanbul’da bir sergi var. “Gövde Âlemi” diye çevirelim, başlığı “Body Worlds”. Bir kimyayla ölü gövdeler çürümekten korunup sergileniyor. Gunther Von Hagen‘ın hazırladığı sergideki bütün “insanlar” sırıtıyor. Derisi soyulduğunda herkes kesinkes güleç demek ki!

        Omurgası çıkarılmış bir adam var sergide. Kendi omurgasının yanında duruyor. Dik durmaya çalışıyor kasları, sinirleri, damarları türlü kimyasallarla katılaştırılmış şekilde. Adamımızın elinde ne din var artık ne devlet. Olduğu gibi. Ha desen gevşeyip düşecek yere.

        TANIDIK CESETLER

        Serginin kuralı şu: Bu proje için bağışlanan gövdelerin kimlikleri açıklanmıyor. Dolayısıyla bu herhangi birinin, tanıdığınız, bildiğiniz birinin gövdesi olabilir. Şu sidik torbasını gördüğünüz, eklemlerinin içine baktığınız, büzüşmüş yumurtalıklarını izlediğiniz, uzun uzun beyninin içini ve göğüs kafesinin içini seyrettiğiniz adam arkadaşınız, sevgiliniz, amcanız ve pekala bir sanat ve bilim âşığı bir başbakan da olabilir. Ve çöküyor işte, otuz iki diş sırıtıyor, soyulmuş derisini elinde tutuyor.

        Durup böyle hayal etmeli kendimizi. Omurgamız çıkarılmış, derimiz kendi elimizde. O zaman hâlâ anlamlı olan ne varsa omurgamız içimizdeyken de anlamlı olabilecek onlar aslında. Gerisi, insanlığın uydurduğu ve çoğu zaman da pek gülünç olmayan, bitmek bilmeyen bir komedya.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar