İnsanların gezegeni
BUNDAN böyle işler eskisi gibi yürümeyecek. Evet, korkarım şunu söylemek zorundayız:
İnsanlığın uyanması için Filistinli çocukların öldürülmesi yetmemişti. İsrail ordusunun illa ki "beyaz adamı" öldürmesi gerekiyordu. Öldürdüler de. Şimdi Avustralya'dan, Yunanistan'dan, Hollanda'dan, Almanya'dan, ABD'den ve daha türlü yerden yazar, siyasetçi, çevirmen, akademisyen arkadaşlar, ahbaplar mail'ler atıyorlar:
"Ne yapıyoruz?"
NE GÜZEL KOMŞUMUZDUN SEN İSRAİL!
Şöyle yapıyoruz:
İsrail'i dilimize doluyoruz!
Ne "Kısasa kısas yapalım, biz de İsrail sivillerini rehin alalım" diyen emekli generallere kulak asıyoruz, ne de "Ne güzel komşumuzdun sen İsrail abla" türküsünü söyleyenleri dinliyoruz. Biz, insanlığın dilinden konuşmaya başlıyoruz, türlü dilden tek bir dil çıkarmaya koyuluyoruz. Velhasıl İsrail'i suçluyoruz.
Türkiye'de tez elden bir grup kurduk. İmzacıları şu anda iki bini aşan bir metin hazırlandı. Metnin tamamına "israilsuclusun.com"dan ulaşabilir, siz de imza verebilirsiniz. Önceki gün yaptığımız basın toplantısının metninin bir bölümü ise
şöyle:
GAZZE ŞERİDİ GİBİ
"İsrail hükümeti ve bütün Siyonistler ve bütün emperyalistler, şunu iyi bilin ki bundan böyle; sizin tankla, topla, tüfekle sürdürdüğünüz vahşete karşı; elimizdeki bütün sanatsal araçlarla mücadele edeceğiz. Sizi entelektüel, siyasal ve duygusal ablukaya alacağız. Gerektiğinde Rachel Corrie gibi, buldozerlerinizin önüne dikilmekten; Jean Genet gibi, yaptığınız katliamları yüzünüze vurmaktan; Edward Said gibi, namlularını çocuklara yöneltmiş askerlerinizi taşlamaktan çekinmeyeceğiz. Bu dava için özel mesai harcayacağız. Kendimizi ve bütün Filistinli çocukları; edebiyatla, sinemayla, müzikle... Savunacağız. Hanzala'nın yanından bir saniye bile ayrılmayacağız. Sizi öyle bir pataklayacağız ki, hayatınız gözlerinizin önünden Gazze Şeridi gibi geçecek. Bu hayatta işlerin cinayetle yürümediğini anlayıp pişman olacaksınız. İşte o güne dek sizinle mücadele edeceğiz."
İsrail hükümetinin ve onu savunanların hayatını gözlerinin önünden Gazze şeridi gibi geçirmek! Yapacağımız bu. Hayatımızda buna bir mesai ayırmaya söz vereceğiz.
ÇILGINA ABLUKA
İsrail gibi insanlığın üzerine topla tüfekle saldıran bir çılgın karşısında bu girişimi naif bulanlar var, biliyorum. Onlara iki çift sözüm olacak.
Gezegen, insanlığın bugüne kadar kurduğu ulusüstü ve uluslararası kurumlara, son derece haklı nedenlerle inancını kaybetti. Bunun başında Birleşmiş Milletler geliyor.
İnsanlığın en büyük krizi budur. Düşünün ki insanlık, artık biriktirdiği, bütün bilgiyle kurduğu kurumlara ve hukuka inanmamaktadır. Bu durumda insanlığın, yeni kurumların oluşturulması için yola çıkma zamanı gelmiştir. Uluslararası Irak Mahkemesi bunlardan biriydi, demek ki artık yenilerini kurmak gerekecek.
SİVİLLERİN ZAFERİ
Öte yandan bu kadar televizyon programı, bu kadar uluslararası kriz, bu kadar diplomatik görüşme neden oluyor? Biz günlerdir sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada bu meseleyi niye tartışıyoruz? Çünkü tıpkı bizim gibi, arkasında hiçbir resmi kurum olmayan siviller, gemilerle yola çıktılar. Tarihi değiştirdiler. Yani insan naif değildir. İnsan yetersiz değildir, güçsüz değildir. İnsan, insanlığın kaderini değiştirmeye kadirdir. Yani demek ki olabilirmiş. O kadar strateji, denge, diplomasi vesaire sivillerin girişimiyle altüst edilebilirmiş. İnsanoğlu, zalimi abluka altına alabilirmiş. Öyleyse... Durmak yok, yola devam! Bütün gezegen bu sivil ablukaya katılana kadar... Gezegen, insanların, sadece insanların olana kadar!