Acının çocukları
O meşhur fotoğrafı hatırlarsınız. Gören gözlerin önünden eksilmeyen bir karedir. 1972 yılının 8 Haziran günü, Kuzey Vietnam’da tapınakta çoluk çocuk aileler saklanır. Amerikan uçağından 4 napalm bombası atılır tapınağa.
Çocuklar elbiseleri, saçları yanık içinde, çığlıklar atarak kaçışırlar.
ACIDAN BAYILDI
Foto muhabiri Nick Ut, denklanşöre bastığında ortada çığlık çığlığa koşan çıplak kız bir kız vardır.
Ut, Plutzer ödülü kazanır. Phuc, Vietnam acımasızlığının simgesi haline gelir.
Sonrasında bir Alman gazeteci fotoğraftaki kızın peşine düşer. Phuc tüm vücudu yandığı için Saygon’da 14 ay hastanede yatmış yanık derisi ayıklanırken her seferinde acıdan bayılmıştır.
İleri yaşta kocasıyla gittiği Kanada’ya siyasi mülteci olarak sığınır. Acının izlerini hastalıklarla hep vücudunda taşır.
DİN ADAMI OLDU
Washington’da 1995 yılında Vietnam Savaşı anısına bir tören yapılır. Kürsüye çağırırlar genç kadını.
Şöyle der: “O bombaları atan pilotla karşılaşsam ona geçmişi değiştiremeyiz ama yarın barışa hizmet için elimizden geleni yapabiliriz”
Eline bir kağıt tuttururlar Phuc’un, gönderini işaret ederler.
Adam eli ayağı titreyerek kadına bakar ve “Kim o adam benim” der.
Pilot John Plummer savaştan sonra din adamı olmuştur ve cüzdanını açarak gazeteden kestiği o fotoğrafı gösterir.
MİLLİYETİ YOK!
Phuc, adama kollarını açarak koşar. Çünkü anlar ki, o adamın yaraları da kendi yaraları kadar derindir.
Dünya bu dersi aldı mı peki?
Elbette hayır.
Hele ki kana, savaşa, güce doymayan dünyanın neocan devleri.
Milyonlarca insana acı çektirmeye devam ediyorlar. En büyük acıyı, yoksunluğu da çocuklar çekiyor.
Suriye’de devam eden savaş, 2.4 milyon mülteci çocuk yarattı.
Türkiye’de resmi rakamlara göre 3.5 milyon Suriyeli mülteci var, 2 milyondan fazlası çocuk.
2011’den 2016 sonuna kadar 230 bin vatansız çocuk doğdu.
İzmir’de yine resmi rakamlara yansıyan 129 bin 644 mülteciden 80 bini 16 yaş altında.
Çoğunluk zor koşullarda yaşıyor, eğitim görmüyor.
Uluslararası kuruluşlar ki, UNICEF de dahil bu çocukların hayatlarına dokunacak çalışma yapamıyor.
Çadır kentlere oyuncak dağıtmakla, aylık, dönemlik anketlerle hizmet olmuyor.
Türkiye çocuk başına düşük de olsa mali destek veriliyor ancak özel projeler üretilmiyor.
Eğer bir ülkede 0-16 yaş çocuklarına sahip çıkamıyorsanız, tüm sosyal politikalarınız temelsizdir, hikayedir.
Hoş diyeceksiniz ki Türkiye kendi çocuklarına yeterince sahip çıkıyor mu ki, mülteci çocuklarına çıksın.
Oysa çocuk çocuktur. Yalnızca çocuk. Ne milliyeti ne dili ne dini ile ayırım yapamazsınız.
Ama şu an dünyanın tek bildiği şey, acıda ayrım yapmamak!
Vietnam savaşından bu yana değişen bir şey yok. Geriye kazanan ya da kaybeden değil, hep derin acılar kalıyor.