Hayaller üzerine
Reklam panolarının üzerindeki sloganlar hep “hayallerden” bahsediyor. “Hayallerini erteleme” diyor. “Hayallerini gerçekleştir” diye tembih ediyor. “Her şey hayal kurmakla başlar, haydi şimdi hemen başla” diye harekete geçirmeye çalışıyor.
Keza, televizyonu açtığınızda da durum pek farklı değil. Bir hayal furyasıdır, almış başını gidiyor. Herhangi bir hayali olup olmadığından bi haber birisi bile, hayal kurmanın güzel bir şey olduğuna kanaat getiriyor.
Çocuk sahibi olduktan sonra, gelişim aşamaları arasında, kulağınıza en çok çalınan kelime yine “hayal” oluyor. Çocuklar erken yatacak, sebze yiyecek ve mutlaka hayal kuracak diye reçete yazıyorlar. Halihazırda kurmayı becerebilen ebeveynler için sıkıntı yaratmıyor. Fakat bilmeyenler, çocuklarıyla birlikte hayal kurmaya çalışıyorlar. Daha da önemlisi, hayal kurmanın kötü bir şey olmadığını öğreniyorlar.
BU KEZ SUÇLANIYORLAR
Küçükken kurması yönünde desteklenenler, ne hikmetse hayatlarının belirli dönemlerinde hayal kurdukları için, bu kez suçlanıyorlar. Sözüm meclisten dışarı; pek çok ailenin kırılma noktası, nesiller arası “hayal kurma” ya da “hayal görüyorsun ayağın biraz yere bassın” teması çerçevesindeki çatışmalarla gerçekleşiyor.
Sanıyorum, hayalin mevcudiyeti de, kültürden kültüre değişiyor. Bazen makbul görürken, kimi zaman insanın suçlanmasına, kurduğuna kuracağına pişman olmasıyla sonuçlanabiliyor.
Martin Luther King’in, meşhur; “I have a dream...” ile başlayan, ırkçılığın son bulması için yaptığı konuşma, halen daha bir çok şarkının nakaratında mevcut. Daha biraz önce, bir tanesini bizzat dinledim. Birinin hayali, milyonların hayali olmuş, nesilden nesile, türlü vesileyle aktarılıyor. Dün Ayşe Kulin’in yeni çıkan “Hayal” adlı kitabını bitirdim.
Hayalinizde ısrarcı olursanız, gönlünüzdekini küçümsemek için “hayal” diyenlere inat, neler gerçekleştirebileceğinizi gösteriyor. Anlayacağınız bu ara, hayaller üzerine düşünüyorum. Galiba hayal kuruyorum. Bakın bu konuda hiç de fena değilim!
Hayali olmayan bir çocuğun; penceresiz ev ya da denizi olmayan şehir kadar sıkıcı olduğuna inanıyorum. Keza büyüyüp yetişkin olduğunda, işlerin daha da sarpa sardığını görüyorum!