Uyuşturucu çamuru
Uyuşturucu zehri tüm dünyada olduğu gibi Türk toplumunun da kanayan bir yarası. Bu yara her geçen gün daha da derinleşiyor. Küreselleşme, ekonomik koşullar, internet, Dark Web ve terör örgütleri gibi faktörler uyuşturucuya erişimi kolaylaştırıyor.
Ancak uyuşturucu ile mücadele sadece güvenlik politikaları ile çözülmüyor. Bu sorun aileyi, kültürel yapıdan ekonomik işleyişe kadar tüm toplumsal yapıyı etkiliyor. Madde bağımlılığı; trafik kazaları, aile parçalanması, suça yönelme, intihar, iş hayatının bozulması gibi problemlerin de nedeni.
Bu minvalde, geçtiğimiz haftaya damga vuran en önemli tartışmalardan birisi ana muhalefet partisi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun uyuşturucu ile ilgili çıkışı oldu.
Kimi iddiaların aksine Türkiye son yıllarda uyuşturucu ile mücadelede adını dünyada duyurmuş bir ülke ve bu başarısı uluslararası raporlarla tescilli. Bu nedenle güvenlik raporlarında yer alan bazı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum.
2022 yılında Avrupa’da 2.2 ton metamfetamin yakalanırken Türkiye yaptığı operasyonlarla 4.1 ton metamfetamin yakaladı. Kısaca met diye tabir edilen bu madde insanı resmen çürüterek öldürüyor. Yine Avrupa’da bu yıl yakalanan eroin 5.1 ton olurken, Türkiye’de 13.4 milyon ton eroin yakalanmış. Avrupa ülkelerinde 2.8 milyon kök kenevir ele geçirilirken, Türkiye’deki operasyonlarda ele geçirilen miktar 115 milyon. Ecstasy haplar için de durum aynı. Avrupa’da 4.7 milyon tablet yakalanırken Türkiye’de bu haplardan 11.1 milyon adet ele geçirilmiş.
Operasyon bazında bakacak olursak Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın öncülüğünde sadece bu yıl 198 bini aşkın uyuşturucu operasyonu gerçekleştirilmiş ve bu operasyonlarda 252 bin 590 şüpheli yakalanarak 22 bin 136’sı tutuklanmış.
Sıkı takip, emek isteyen bu operasyonların başarısı insan hayatına da yansıdı. Uyuşturucu kaynaklı ölümler Avrupa’da 2020 yılında milyonda 16,7 olurken Türkiye’de 2021 yılında 4,7 olarak kayıtlara geçti. 2022’de Türkiye’de madde bağlantılı ölüm sayısı 78 olarak belirlendi. Bu sayı 2017 yılında 941’di.
Uyuşturucu tacirleri Türkiye’yi Avrupa’ya geçişlerde transit ülke olarak kullanıyordu. Afganistan-İran-Türkiye-Avrupa hattı oldukça yoğun kullanılan hattı. Ancak son yıllarda başarılı narkotik operasyonlar sayesinde değişti.
Son dört yıldan bu yana, Afganistan-İran-Ermenistan-Gürcistan-Karadeniz-Romanya hattı ve Afganistan-İran-Irak-Suriye-Lübnan ve Akdeniz üzerinden Avrupa pazarlarına açılan uyuşturucu hatları aktif olarak kullanılıyor.
Operasyonlar dışında, mülteci akınının önüne geçmek ve sınırlarımızı terörden korumak adına Türkiye’nin İran sınır hattına kısmi duvar örmesi, Ermenistan ve Irak sınırlarının ise olağanüstü korunuyor olması ile birlikte dağ yolu ile uyuşturucu geçişleri bir ölçüde engelleniyor.
İranlı yönetmen Bahman Kobadi’nin Sarhoş Atlar Zamanı filmini izlerseniz kaçağa çıkan atların nasıl yollandığını daha iyi görürsünüz. Zira dağlarda uyuşturucu taşıyan atlar da sıradan olmuyor. Jandarma ise 24 saat termal kameralarla bölgedeki hareketliliği takip ediyor. Takip edilenler sadece Afgan-Pakistanlı göçmenler değil. Aynı zamandan uyuşturucu bağımlısı hızlı koşan ve başında kimsenin olmadığı atlar da mercek altında. Hikâyenin sınır hatlarındaki durumu bu. Gümrüklerde modern tarama sistemleri mevcut. Tüm tırlar X Ray cihazlarından geçiyor.
Narkotik engellemelerden ötürü en büyük kaybı yaşayan taraflardan biri de terör örgütü PKK oldu. PKK, Türkiye-Irak sınırında sözde gümrük adı altında her yıl 180 milyon dolar cebine indiriyordu.
PKK’nın uyuşturucu ticaretinde neredeyse “tarladan sofraya” diye tabir edebileceğimiz varlığı ayrıca uluslararası raporlar ile tescilli. 1990’lardan günümüze kadar yayınlanmış olan Paris Kriminoloji Enstitüsü, Europol, ABD Bakanlıkları, BM Uyuşturucu Kontrol Programı raporları, İtalyan mali polis ve NATO Takviyeli Ekonomik Raporu’nda PKK’nın uyuşturucu trafiğini yöneten, çocuklara uyuşturucu sattıran, Avrupa’daki uyuşturucu faaliyetlerinin her aşamasında yer alan bir örgüt olduğunu söylüyor.
Dahası, konuyla ilgili Batılı uzmanların bu raporlara ve saha çalışmalarına dayandırarak yazdıkları kitaplarda örgütün sırf bu işten 2,5 milyar dolara kadar kazanç elde edebildiği anlatılıyor.
Ayrıca ABD Hazine Bakanlığı bünyesindeki Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi tarafından ‘‘Yabancı Narkotik Çeteleri Belirleme Yasası’’ çerçevesinde 14 Ekim 2009 tarihinde Murat Karayılan, Ali Rıza Altun ve Zübeyir Aydar; 20 Nisan 2011 tarihinde Cemil Bayık, Duran Kalkan, Remzi Kartal, Sabri Ok ve Adem Uzun; 01 Şubat 2012 tarihinde Zeyneddin Geleri, Ömer Geleri, Çerkez Akbulut (Cernit Murat) ve Ömer Boztepe ‘‘Özel Olarak Belirlenmiş Uyuşturucu Kaçakçısı’’ olarak ilan edilmiştir.
Bu kaynakların hepsi de erişilebilir kaynaklar bu arada.