Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İran’da gösteriler ülkenin 80 kentine yayılmış durumda. Bu protestoların fitilini ateşleyen Mahsa Amini isimli genç kadının ahlak polisi tarafından başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle ölesiye dövülmesiydi. 16 Eylül’de Mahsa bu dünyaya gözlerini yumdu. Erkek kardeşi Kiyareş Amini gözaltına alındığında yanındaydı. Kendisi ile görüştüm, baş sağlığı diledim.

        İran Kürtlerinden olan Amini ailesi oldukça tedirgin. Rejim yetkilileri kapılarına gelmiş ve birtakım sözler vermiş ama ailenin çok umutlu olmadığı kanaatindeyim. Öte yandan Rejim kendisine yakın bir Kürt partisi olan Kürt İttihat Cephesi yetkililerini, süreci yönetmeleri için devreye sokmuş ancak istediğini alamayınca parti liderini de tutuklamış. Kısacası Tahran hata üstüne hata yapmaya devam ediyor.

        İran'da hükümete karşı başarılı bir ayaklanmayı başlatmak bir rejim değişikliği için yeterli değil. Zira paralel bir Devrim Muhafızları (Pasdaran) rejimi var. Pasdaran çoğu zaman bu tür kitlesel gösterilere zımni olarak yol vererek hükümetin üzerindeki baskısını güçlendiriyor. Aksi durumda Pasdaran için bu tür gösterileri bastırmak zor değil. O da durumu kullanıyor.

        Ekim 2019’da İran halkının benzin fiyatlarını gerekçe gösterip sokaklara inişini hatırlayın. Rejim ve Pasdaran bin 500 İranlı sivili katletmişti. İran için bu ayaklanmalar çok yabancı değil yani… Ama İran kendi halkına yabancı.

        Burada önemli bir detay var: Belli ki Devrim Muhafızları bu süreci fırsata çevirerek PKK'yı güçlendirmek istiyor. İran’da, 2014'ten beri Kamışlı ve Kobani'den söz etmek, bu tür propagandaları yapmak serbest ama İran'daki Kürtlerden söz etmek yasak. Oldukça iki yüzlü değil mi?

        Gelelim bize. Türkiye nasıl okuyor bu olanları, nelere hassasiyetimiz var? Öncelikle, şundan emin olabilirsiniz: Pasdaran, İran'ın Kürt sorununu PKK üzerinden Türkiye'ye ihraç etmek çabasında. Hatta İran bu gösterileri fırsata çevirip Suriye’den sonra Türkiye - İran sınırını bir daha PKK’ya teslim edebilir. Bunu göz ardı etmeyelim. Bu tür sosyal olaylar bu durumları yaratmak isteyenler için bulunmaz fırsat. Şunu unutmayalım ki Suriye’de sınırımıza PKK’ya taşıyan da ABD değil İran idi.

        İran’daki Molla rejimi, halkını linç ederek, baskının ve şiddetin dozunu artırarak “Batının Oyununu” bozduğunu iddia ediyor. Öyle ki infaz edilen Mahsa Amini’nin Kürt kökenli olmasını fırsata çevirip bu kavganın kadınların bir mücadelesi değil etnik ayrılıkçı bir ayaklanma gibi halkına pazarlamaya bile kalkıştı.

        Bunu yaparken, her zaman olduğu gibi 1990’dan bu yana İran istihbaratının aparatı konumundaki PKK’yı kullanma hünerini de gösterdi. Önce İtlahat aracılığı ile PKK’lılara açıklamalar yaptırdı. Ardından İranlı kadınların mücadelesini PKK’nın kucağına itmeye kalkıştı. Bu eylemleri PKK yanlılarının körüklediğine dair söylentiler çıkardı.

        Bizimse şuna dikkat etmemiz lazım. Malum, PKK kırmızı çizgimiz. Bu hassasiyeti herkes biliyor. O nedenle İran istihbaratının bu sokak eylemlerini PKK körüklüyor diye pazarlaması pek samimi gelmiyor. PKK zaten Tahran’ın çocuğu. Eline ne geçecek ki? Hiç kimse bu oyuna kanmasın. PKK, İran’ın istihbaratın bir aparatıdır. Nokta!

        Ve Devrim Muhafızları Irak'ın Kürdistan bölgesinde "İran karşıtı terör gruplarına" karşı saldırı düzenlediklerini açıkladı. O zaman İran’a net bir soru: Madem Amini’yi sahipleniyor gerekçesi ile dış güçler kartını açtınız, o vakit geçtiğimiz cumartesi neden Kandil’deki PKK kampları değil de, diğer İran muhalifi grupları bombaladınız? Ben söyleyeyim, PKK İran’ın Kandil’deki sınır muhafız gücüdür de ondan.

        Dolayısıyla İranlı kadınlar bu propagandayi satın almadı ve bir İtlihat oyunu olduğunu fark etti. Sokaklar yeniden hareketlendi. Halk öfke kusuyor. Bu arada İran’da rejim karşıtı eylemcilerin tamamını Batı aparatı diye itham etmek de ayrı bir haksızlık. Önde gelen bazı eylemciler bu protestoları Batıya yem etmeyeceklerine dair çok sert açıklamalar yaptı.

        İran’da önemli bir nüfus grubunu temsil eden Azeriler ise şimdilik sessiz. Zira önceki Şii devrimindeki rollerinden sonra ikinci bir devrim hareketinin de nerede yer alacaklarını kestiremiyorlar. Tebriz, Erdebil, Zencan gibi kentlerde sessizlik var. Bunun yanısıra Farslar aktif… Kerec, İsvahan, Şiraz, Selendeç, Gazvin, Buşehr ve Yezd gibi kentlerde sokaklardalar.

        İran halkı çok öfkeli. Ancak yineliyorum, bu rejimi yıkacak seviyede değil. Ama bölgesel bazı değişikliklere alan açabilir.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar