Kiev – Moskova hattında denge arayışı
Türkiye, bölgesel ve uluslararası denklemde rol alabilmek için periferisinde yer alan ve bölgesel denklemde rol alan ülkelerle ilişkileri normalleştirme arayışında. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)ile ciddi bir yol alındı. Hali hazırda Cumhurbaşkanı Erdoğan şubat ayı itibari ile yoğun bir diplomasi trafiğinde olacak.
Erdoğan’ın Suudi Arabistan, BAE ve Ukrayna’yı ziyaret etmesi planlanıyor. Ankara’da Hariciye hummalı çalışmasını sürdürüyor. Zira zorlu geçmesi beklenen görüşmelerde Erdoğan, A planın yanında bir B planı da oluşturarak yol almaya çalışacak. Erdoğan ayrıca, Rus mevkidaşı Vladimir Putin’i ve İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’u Ankara’da kabul edecek.
Ankara, BAE ile ilişkileri normale döndürmeyi başarırken Suudi Arabistan, İsrail ve Mısır ile de bu hedefi gerçekleştirmeye yakın duruyor. Buna Ermenistan ile ilişkilerde tarihi bir atılım yapmaya ve Ukrayna krizinde daha büyük rol oynamaya dönük çabaları da eklediğimizde dış politikada baş döndürücü bir hızla değişim içine girildiğini söyleyebiliriz. Fakat çok ince elenip sık dokunması gereken bir süreç olacak. Zira Türkiye’nin bir daha türbülansa girme lüksü yok.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara’nın Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunduğunu vurgulamak için şubat ayının ilk yarısında Ukrayna’yı ziyaret etme niyetinde olduğu biliniyor. Ayrıca, Rusya ve Ukrayna Devlet Başkanlarının Ankara’da bir araya gelmeleri için davette bulundu.
Ancak görünen üçlü bir zirvenin yapılabilmesi için çok yönlü ve zaman isteyen görüşmeler silsilesinin yaşanması gerekecek.
İlk aşamada önce Ukraynalı mevkidaşı ile görüşülecek. Ardından Putin ve sonrasında Alman mevkidaşı, sonrasında ABD Başkanı Joe Biden ile görüşecek Cumhurbaşkanı. Elbette, NATO’yu bilgilendirecek.
İkinci aşamada ise iki lideri bir araya getirecek. Ancak ikinci tur öncesinde Erdoğan, Biden ile bir görüşme daha yapacak. İstanbul’da iki lideri bir araya getirmeye çalışacak. Temel amaç ilk aşamada tansiyonu düşürmek. Fakat tansiyonun düşürülmesi planlanan bölgede Karabağ’da olduğu gibi Türkiye’nin gözlem gücü göndermesi de ağır basan bir seçenek. Ukrayna buna sıcak bakıyor.
Putin’in Karabağ modelini nasıl değerlendireceği ise görüşmelerde netleşecek. Eğer yeşil ışık yakarsa Türk gözlem gücü Harkov ve Mariupol’da konuşlanacak.
HASSAS DENGELER
Ben de Cumhurbaşkanı’nın 3 Şubat’ta Ukrayna’ya gerçekleştireceği ziyaret öncesinde Kiev, Zapatojya ve Donbas’ın Ukrayna hükümeti elinde kalan son parçası olan Mariupol kentinde diplomasinin, siyasetin ve halkın nabzını tutmak üzere geldim.
Ukrayna Türk yapımı Bayraktar TB2 silahlı İHA’ları satın aldı ve bunları hali hazırda Donbas’taki Rus yanlısı ayrılıkçı kuvvetlere karşı kullanıyor. Bu alışveriş Moskova’nın şiddetli tepkisine yol açtı. Putin, Türkiye’ye sattığı S 400’ler üzerinden NATO içinde açtığı gediği dikkate alarak bu memnuniyetsizliğini şimdilik düşük profilli yöneticiler üzerinden seslendirmek istiyor.
Türkiye hala bir NATO ülkesi ve Rusya NATO’ya füze savunma konusunda kafa tutmak için Ankara ile 2016’dan beri stratejik bir ilişki inşa ediyor olduğundan, Ukrayna-Rusya krizinin tırmanması halinde Türkiye’nin kararları, daha doğrusu alacağı pozisyon Moskova, Washington ve Brüksel üçgeninden dikkatli bir şekilde izleniyor olacak.
ABD ve NATO’nun Karadeniz’deki ve Ukrayna konusundaki faaliyetleri istihbarat ve caydırma amacıyla mutlaka yoğunlaşacaktır. Bu da Türkiye’nin örneğin NATO’nun müşterek hava veya deniz operasyonlarına katılıp katılmayacağı sorusunu gündeme getirecektir. Şimdilik NATO bir köşede bekliyor. Ancak müttefiklerimiz bizi Rusya’ya karşı taraf olmaya zorlayabilir.
Türkiye’de Libya, Suriye, Azerbaycan ve Ukrayna’da muharebe şartlarında kendini kanıtladı. Şimdi Kiev-Moskova diplomasi hattında neler yapacağını göreceğiz.
SAHANIN ATMOSFERİ
Çarşamba gününden bu yana Donbas’ın işgal edilemeyen Mariupol kentindeyim. Burası Sovyetler Birliği döneminden bu yana Ukrayna’nın sanayi kenti. Kent sınır hattının en hareketli bölgesi. Rusya’nın harekete geçmesi halinde ilk gireceği bölge olacağı düşünülüyor. Kiev, Harkov ve Mariupol’de yoğunlaşıyor.
Halk sakin. Ülkenin batısında Ukrayna milliyetçiliği üst seviyede. Ancak doğu kesiminde Rusya yanlısı vatandaşları da görmek mümkün. Diğer taraftan bölgede Sovyet döneminden kalma siyasi, ekonomik ve gündelik yaşamdaki alışkanlıklarını sürdürüyor.
Esnaf pandemi sürecinden bu yana işlerin kötü olduğunu belirtiyor. Savaş ve işgal söylentileri toplumu tedirgin ediyor. Halkın elindeki avucundaki ile Euro ve Dolar alması oldukça ilginç bir refleks.
Dar gelirli vatandaşlar Rusya’nın müdahalesine daha bir sıcak bakıyor. Adalet ve kapitalizm çelişkisini Moskova iyi kullanıyor olsa gerek. Zira bu böyle düşünenlerde bölgeye disiplinin geleceği görüşü var. Ama Ukrayna milliyetçileri ise oldukça sert. Özellikle asker ve devlet memurları kesinlikle Rusça konuşmak dahi istemiyor.