Sözde soykırım kararı Türkiye'ye kamp değiştirtir mi?
ABD Başkanı Joe Biden, 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanımlamasının ardından dikkatler Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğine çevrildi. Bir diğer cephede ise Türkiye-Rusya ilişkilerinin akıbeti merak konusu.
Açıklamanın ardından ‘’Duygusal bir patlama mı yoksa Rusya’ya bir adım daha yaklaşma mı olacak?’’ şeklinde birçok yorum yapıldı. Ancak şimdiye kadar keskin dili ve sert tepkisi Batılı liderler tarafından iyi bilinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, beklenenden çok daha ölçülü ve sağduyulu tepki verdi.
Sözde Ermeni soykırımının tanınması meselesi uzun zamandır uluslararası siyasette ciddi bir gerilim kaynağıdır.
ABD Kongresi de birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi daha önce sözde soykırımı tanıyan kararları kabul etmişti. Türkiye’nin başlıca bölgesel ortaklarından biri olan Rusya bile 1995 yılında cinayetleri resmen ‘’sözde soykırım’’ olarak kabul etti ancak bu durum Moskova ile Ankara arasındaki stratejik ortaklığı etkilemedi.
ABD ile olan ilişkiler de 1915 olaylarından dolayı sekteye uğramayacaktır.
Başkan Biden, talihsiz açıklamasından önceki telefon görüşmesi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı niyetine dair önceden haberdar etti. Her hâlükârda Türk makamları bu olaylara hazırlıklıydı.
Ayrıca geçtiğimiz ocak ayında ABD’li yetkililerle yapılan görüşmelerde ilk sinyaller alınmıştı zaten. Ankara’nın tepkisi diğer devletlerin benzer açıklamalarına verdiği tepkilerden çok az farklıydı.
Zira Türkiye 1915 olaylarının yüzüncü yılında gereken mesajı vermiş ve artık önüne bakmaktaydı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tepkisi de nispeten sınırlıydı. Biden’ın yorumlarını “mesnetsiz ve haksız” olarak nitelendirdi, ikili ilişkilere zarar vereceğini söyledi ve ABD'nin attığı adımın neden “yanlış adım” olduğunu da uzun uzun açıkladı.
Ankara’dan gelen bu sınırlı açıklama, büyük ölçüde sözde Ermeni soykırımının tanınmasının birkaç yıldır kriz içinde olan ABD-Türkiye ilişkilerindeki ana sorunu teşkil etmekten uzak olmasından kaynaklanıyor elbette. Suriye’den terör örgütü PKK’ya, Türkiye ile Rusya arasındaki askeri iş birliğine kadar aşılması gereken çok daha fazla pratik zorluk ve çatışma var.
Washington, Donald Trump’ın başkanlığı döneminde de bu konulardaki görüş ayrılıkları nedeniyle Ankara'ya baskı yapmaya başlamıştı. ABD, Ankara’nın Rus S-400 füze sistemlerini satın alması sebebiyle Türkiye’yi F-35 programından çıkardı. Türk ithalatına ek gümrük vergileri uyguladı ve bunlara ek olarak da bazı Türk siyasetçilerine ve şirketlerine yaptırımlar getirdi.
Türk askeri donanımı son zamanlarda Karabağ ile Libya’nın yanı sıra PKK’ya karşı da etkinliğini kanıtladı ve yurt dışında potansiyel alıcıları var. Türkiye kendi hava savunma sistemini inşa ediyor ve yardım için Rusya'ya dönüyor.
Dahası baskıya rağmen Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri için giderek zorlaşan bir müttefik haline geliyor…
Ankara, barış sürecinde Rusya ile aktif olarak iş birliği yaparken Suriye ile ilgili olarak Washington'dan yardım isteme konusunda acele etmiyor.
Son Karabağ savaşı ve barış sürecindeki aktif rolü veya Ukrayna konusunda Washington ile koordinasyon içinde değildi. Bu süreçte ABD Türkiye’nin daha fazla uzaklaşmasındansa, yanına çekebileceği argümanları dikkatle ortaya koymalı.
Türkiye’nin duruşu Washington’da Trump yönetiminde zaten endişe kaynağıydı. Bu endişeler Amerika’nın eski ittifaklarını ve ahlaki liderliğini yeniden inşa etmek için söz veren Biden yönetiminde ikiye katlandı. Ama ABD yönetimi bu süreçte hiçbir öz eleştiri yapmadı.
ABD böylesine önemli bir müttefikle gerçekten ayrılma riskinden ve Türkiye'ye ciddi bir baskı uygulamaktan çekinecektir diye düşünüyorum. Bu yüzden sözde soykırımı tanıma gibi önlemlere bağlı kalıyor ki bunlar da dikkati çekecek kadar yüksek profilli ancak sınırlı pratik sonuçlar.
Söz konusu önlemler, Türk liderliğine Washington'un hoşnutsuz olduğunu ve işlerin daha da kötüye gidebileceğini hatırlatmak için tasarlandı. Biden’ın ifadelerinin yankısına rağmen söz konusu açıklama, ABD-Türkiye ilişkilerinde herhangi bir dönüm noktası teşkil etmiyor.
Türkiye için bu durum eski bir yaraya tuz basmaktan başka bir şey değil…
Pentagon sözde soykırımın tanınmasının Türkiye ile askeri iş birliğini etkilemeyeceğini zaten açıklamıştı ve ABD'nin önemli bir NATO müttefiki ile ilişkilerini geliştirmeye devam edeceğini umduğunu ifade etmişti. Biden, Trump’tan sonra kendince “ilke” siyaseti yapıyor.
Bu durum büyük olasılıkla Rusya-Türkiye ilişkilerini de etkilemeyecek.
İki ülke arasındaki bağlar son yıllarda herhangi bir şeyin bu kadar kolay değiştirilemeyeceği hale geldi. Ancak ilişkinin adı değişti. Artık stratejik ortak konumda değiller.
Aslında ABD'nin sözde soykırımı tanıması, Rusya'nın Ermenistan ile ilişkilerini Türkiye'den daha fazla etkileme şansına sahip. Sözde soykırım Ermeniler için kutsal bir mesele ve ulusal kimliklerinin mihenk taşı.
Şu anda sürmekte olan seçim kampanyasıyla birleştiğinde, Erivan'ın Moskova'ya ekonomik ve güvenlik bağımlılığı göz önüne alındığında bu kolay olmayacak olsa da ABD'nin Ermenistan'daki profiline yeni bir ivme kazandırmayı hedefleyen bir durum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Washington'dan gelen sert ve aleni eleştirileri sadece dikkatle okumaya çalışıyor.
Sözde Ermeni soykırımının tanınması ise ve Türkiye'yi ne tamamen ABD'ye ne de tamamen Rusya'ya yaklaştırmayacaktır…
- Acil ihtiyaç listesi: Somut politikalar1 yıl önce
- Şimdi anketörler düşünsün…1 yıl önce
- 14 Mayıs seçim anatomisi1 yıl önce
- Sudan'ın Hal-i Pür Melali1 yıl önce
- Hataylı Zeynep'in bayramlık pembe ayakkabıları…1 yıl önce
- Netlik…1 yıl önce
- Finlandiya NATO'ya ne kazandıracak?1 yıl önce
- Avrupa'yı Kürt petrolü ısıtabilir mi1 yıl önce
- ABD'nin Suriye üslerindeki köstebek kim?1 yıl önce
- PKK'nın helikopter kazası… Peki nereden buldular?1 yıl önce