Sincar'a ortak operasyon
Sincar, terör örgütü PKK’nın militanları için bir yaşam alanına dönüştürdüğü “İkinci Kandil olmuştur” demekte bir sorun olmasa gerek.
2014’te DAEŞ terör örgütünün düzenlediği baskınlarla 700 bini aşkın Ezidinin terk etmek zorunda kaldığı bu kent ve kutsal saydıkları Sincar Dağı – diğer adıyla Şengal - bir süre sonra terör örgütü PKK’nın Suriye operasyonunu yönettiği merkez haline dönüştü.
Türkiye hendek operasyonları ile oyalanırken İran’ın paramiliter güçlerinin komutanı Kasım Süleymani, 1994’te Türkiye sınır hattından Kandil’e taşıdığı PKK’ya ikinci adres bulmuştu. İran’ın Kandil’den sonra Suriye’deki operasyonlarının sınır muhafızlığını yapmak üzere PKK’nın 7 önemli grubunu 2014’te Sincar’a taşıdı…
İşte o günden sonra ne Suriye iflah oldu ne de Ezidilerin kutsal saydığı Sincar…
PKK zamanla İran ile ABD arasında dengeleyici ilişkiler kurmayı başarınca Suriye’de ABD ile iş birliğine girdi. Kandil’de de İran’ı - Sünni kökenli El Kaide gibi örgütler başta olmak üzere - İran muhaliflerine karşı korudu ve sınır muhafızlığı yaptı. Ancak Sincar önemliydi ve terör örgütü PKK bu yeni yuvasında hem ABD’yi hem de İran’ı idare etti, memnun etti.
DAEŞ’ın varlığı ve Şii grupların bölgede DAEŞ’e karşı savaşıyor olması, PKK’yı terör örgütü olarak tanımasına rağmen, ABD’nin bu girift ilişkiye sessiz kalmasına neden oldu.
Dört yıldan bu yana Irak merkezi yönetimleri ile yapılan her görüşmenin ilk ana gündem maddesi Sincar oldu. Türkiye rahatsızlığını her seferinde dile getirdi. Ancak Iraklı muhataplar “Önceliğimiz DAEŞ, zira radikal örgüt ülke topraklarımızı bölüp dünyaya terör ihraç edebileceği bir devlet kurmaya çalıştı,” yanıtını verdiler.
Resmen DAEŞ’in soykırımına maruz kalan binlerce Ezidi toprakları DAEŞ’den alınıp PKK’ya teslim edildiğinde de evlerine dönemediler. PKK ise YBŞ adı altında küçük bir Ezidi gruptan oluşan silahlı güç kurarak diasporadaki Ezidileri hem maddi hem de duygusal anlamda sömürmeye başladı. Geriye ise hala evlerine dönemeyen binlerce Ezidi kaldı…
Bugün PKK’nın Sincar ve Sinuna bölgesinde militanlara silahlı eğitim verdiği 5 üssü, 1 dron eğitim merkezi ve bir 3 lojistik üssü var, Irak Suriye hattında. Bugüne kadar Türk Silahlı Kuvvetleri PKK’nın Sincar’dan sorumlu iki önemli ismini SİHA operasyonları aracılığıyla öldürdü.
TSK yedi ayrı zaman diliminde PKK’nın Sincar ve Mahmur bölgesindeki kamplarına yönelik havadan operasyonlar gerçekleştirdi. Ancak PKK bitmedi… Zira PKK’nın Sincar’daki faaliyetlerine İran ve ABD eş zamanlı destek veriyordu…
Milli Savunma Bakanı Hulisi Akar ve beraberindeki heyet dün Bağdat’a gitti. Ankara’nın ana gündemi Kandil’de olduğu gibi Sincar’ı dağıtarak PKK’yı Suriye’deki sosyolojisinden uzaklaştırmak. Zira PKK yöneticilerinin Kandil’de 24 saat gezen İHA ve SİHA’lardan dolayı dağın İran tarafındaki bölgelerinde saklandığı biliniyor. Yurt içindeki başarılı operasyonlar neticesinde örgütün Kandil ve Türkiye içindeki sosyolojisi ile ilişkisi kesildi.
Şimdi Türkiye Suriye’de PKK belasından kurtulmak için 3 aşamalı bir süreç izlemek istiyor.
- İlk aşamada örgütün Sincar hattındaki faaliyetlerini bitirmek veya sınırlı hale getirmek. Bu yolla en fazla iki yıl içinde örgütün Suriye’deki sosyolojisi ile ilişkisinin Kandil’dekine benzer bir şekilde kopacağı görüşü hâkim.
- Sonra ikinci aşamada ise PKK’nın Suriye kolu ile içeride mücadele süreci…Ancak bu planın hayata geçirilmesi için de bölgesel dengeler, ABD’nin tutumu, İran’ın samimiyeti önem kazanıyor.
- Üçüncü aşama ise restorasyon ve normalleşme. Normalleşme ile ilgili olarak Ankara-Moskova hattında görüşme trafiği dahilince Suriye sürecinde yer almaları sağlanacak.
ABD, Haşti Şabi gruplarını gerekçe göstererek, PKK’nın bölgedeki durumunu muhafaza etmesinden yana. Yani İran’ın Haşti Şabi grupları üzerinden ABD’nin Irak-Suriye aksındaki lojistik hatlarını sabote edeceği görüşünde.
İran ise ABD’nin Irak’taki varlığını gerekçe göstererek Haşti Şabi gruplarını bölgede tutmaya devam ediyor. Zira Sünni hareketin ağır bastığı bölgelerde zaman zaman tansiyonun yükseltilmesi meselesi de aslında İran’ın bir oyunu.
Irak ise çok daha zor durumda. Bir yanda İran, bir yanda ABD… Ancak asıl sorun Sincar, Mahmur ve çevresindeki alanların Irak Anayasasının 140’ıncı maddesi kapsamında - deyim yerindeyse - sahipsiz ve tartışmalı bölgeler olması…
Ankara’nın ise artık sabrı tükendi. Bakan Akar’ın Bağdat ziyaretinde iki önemli projeksiyon sunuldu: İlk projeksiyon Ankara’nın çok sıcak baktığı ve bu konuda en hazırlıklı olduğu seçenek. Zira 21 Eylül’de buyana 4 ayrı senaryo ile üzerinde çalışılan Sincar operasyonu için Ankara, Bağdat’a ortak operasyon yapılmasını, Bağdat ve Erbil yönetiminin de destek vermesini öneriyor.
Eğer bu seçeneğe Bağdat sıcak bakarsa mart ayının ikinci yarısından sonra harekete geçilmesi bekleniyor. Hatta 21 Mart’tan sonra 9 farklı noktadan Sincar’a operasyon yapılabileceğine vurgu yapılıyor.
Ancak Bağdat’taki yetkililerden aldığım bilgilere göre bu plana birkaç noktada tepki var. Öncelikle TSK’nın bir çekilme takvimi olmaması, Irak kamuoyunda oluşacak tepkiler. Ayrıca Bağdat Biden’ın iktidar sürecinin nasıl gelişeceğini görmek istiyor…
İkinci seçenek ise Türkiye’nin Bağdat ve Erbil yönetimine lojistik ve istihbarı desteği vermesi ile Türkiye’nin işaret edeceği bölgelerde kontrolünün sağlanması ve bununla birlikte bu bölgeden Irak askerlerinin uzun süre çekilmeyeceği bir model.
Ancak Bağdat yönetimi bu bölgelerin 140’ıncı madde uyarınca tartışmalı olması nedeniyle yine teklife pek sıcak bakmıyor.
Şimdilik Bağdat PKK’nın kendileri için de ortak tehdit algısına dönüştüğünü kabul ediyor. Zira PKK’nın hali hazırda bölgedeki hareketliliği Irak İçişleri Bakanlığını da oldukça bıktırmış. Taraflar şubat ayının ikinci yarısında son kararını verecek.
Ankara ise diplomatik kanallardan markaja başladı bile. Kürt yönetimi ikinci seçeneğe sıcak bakıyor.