Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İçişleri Bakanı Süleyman Soylu pazar günü İdlib’de AFAD ve Türk STK’larının kurduğu mülteci kamplarını ziyaret etti. Soylu, Hatay sınırımızda yığılan bu kamplarda çocukların başını okşadı, kadınların, aile reislerinin dertlerini dinledi.

        Süleyman Soylu, Suriye iç savaşının başladığı 2011 yılından bu yana Suriye topraklarına adım atmış ilk Türk bakan oldu. Rusya ve İran resmi yetkililerinin başkent Şam’a gidişlerini saymazsak dünya genelinde tek bakan düzeyinde ziyaretçi diyebiliriz.

        Geçtiğimiz Mart ayında ABD’den gelen Suriye özel temsilcileri dahi Bab el Hava sınır tabelasının ötesine geçmemişlerdi. Onlara eşlik eden CIA güvenlikçileri “Daha ötesinde güvenliğinizi sağlayamayız” demişlerdi.

        Öğrendiğim kadarıyla, Bakan Soylu’nun İdlib ziyareti önceden planlanmış bir ziyaret değil. Hatay Valiliği’nde yapılan toplantı esnasında yetkililerden İdlib’deki insani duruma dair son bilgileri alırken “Hadi, ne duruyoruz… İdlib’e gidelim” demiş kendisi. Teklif masada oturanların bir kısmında soğuk duş etkisi yapmış ve kendisine güvenlik riskleri nedeniyle gidilmemesi telkin edilmiş.

        Zira henüz birkaç gün önce el Kaide bağlantılı Huraseddin terör örgütü, Bakan Bey’in geçmeyi planladığı güzergah üzerinde ambulans içerisinde yaralı olarak sınıra nakledilmekte olan askerlerimizi şehit etti.

        REKLAM

        Afrin operasyonu sonrası bölgeyi terk eden terör örgütü PKK’nın militanlarının ise Soylu’nun ziyaret ettiği bölgeye sadece 9 kilometre uzaklıkta olduğu, Şam rejimine ait askerlerin ise 11 kilometre mesafede olduğu kendisine hatırlatılmış ama belli ki Bakan ikna edilememiş.

        Toplantıya katılanlardan aldığım bilgiye göre İdlib’deki insani durumun acı gerçeği karşısında Soylu “Madem şartlar bu kadar zor, yerinde görmek vazifemizdir” demiş ve gidilmiş.

        Bu ziyaretin öncelikle insani boyutu çok önemli. Bölgeye sürekli giden ve yaşanan sefalete defalarca şahitlik etmiş bir gazeteci olarak şunu söyleyebilirim: Tek umudu Türkiye olan unutulmuş, masum siviller için Türk bir bakanın oraya gitmiş olması, yetimlerin başını okşaması ne büyük bir moraldir, tahmin bile edemezsiniz.

        Ziyaretin bir diğer boyutu, mesajı ise şudur: Türkiye Cumhuriyeti İdlib’de yaşanan insani dramı kendi iç meselesi olarak görmektedir, eli mazlumların üzerindedir.

        Soylu’nun ziyaretini öğrenir öğrenmez kendisi ile bizzat görüştüm. İzlenimlerini sordum. “İçim acıdı” dedi. Aralık ayından bu yana sınırımıza 940 bin kişinin daha göç etmek zorunda kaldığını hatırlattı.

        “Kadını, çoluğu çocuğu başımıza toplanıp ‘Şükran (Teşekkürler), Türkiye!’ sloganları atmaya başladı. STK’larımızın kurduğu çadır kentleri, yardım faaliyetlerini ve diğer çalışmaları kendi gözlerimle gördüm. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlet. Ben de o anda Sayın Cumhurbaşkanımızı arayıp oradaki durumu kendisine aktardım ve ‘Allah sizden razı olsun’ dedim” şeklinde konuştu.

        Bakan Soylu, İdlib’de gördüklerini “Burada yaşananlar bir dram ya da geri kalmışlık değil, insanlık adına bir utanç var. Burada yaşayan sivillerin yüzde 80’i kadınlar ve çocuklar. Biz ise komşuyuz ve onlara karşı sorumluluklarımız var, bizden beklentileri var. Güneyden sınırımıza doğru baskı oluşuyor. Ancak biz bu meseleyi sınırlarımızın ötesinde tutarak çözmeye çalışıyor ve mücadele ediyoruz” diyerek özetledi.

        REKLAM

        Bakan Bey’e bu ziyarette eşlik edenlerin arasında AFAD Başkanı Dr. Mehmet Güllüoğlu da bulunuyordu. Güllüoğlu temsil ettiği konuma rağmen bu kampları adım adım, çadır çadır bilen, gezen birisi. Ona İdlib’dekiler “İdlibli Muhammed” diyorlar. Bakan Bey’in yanında, Suriyeli çocukları omuzlarında gezdirdiği fotoğrafları görünce bir kez daha neden sevildiğini hatırladım.

        Bu ziyaret yakın zamanda Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı operasyon bölgelerine de Bakan Soylu’nun gidebileceğine dair sinyaller veriyor. Zira İçişleri Bakanlığı İç Güvenlik Stratejileri Daire Başkanlığı, Suriye’deki insani durumu anlatan ve bundan sonraki güvenlik yol haritasını ortaya koyan bir saha çalışması hazırladı.

        “Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekat Bölgelerinde İnsani Güvenlik” başlığı ile kitaplaştırılan bu çalışma, Harekât bölgelerindeki ihya ve inşa çalışmalarının, insani güvenliği kapsayan ancak onun ötesine geçen politik-kültürel derinliğe sahip olduğunu ortaya koyuyor.

        Ben de geçtiğimiz hafta Ankara’da bu çalışma ile tanıştım ve açıkçası elime geçer geçmez de okudum. Türkiye’nin insan odaklı devlet geleneğinin, geçmişten bugüne pek çok bölgesel ve küresel soruna yaklaşımın yöntemini belirlediğini gösteriyor. Bu nedenle İdlib ziyaretini oldukça önemsedim. Zira Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’nin ulusal güvenliğini doğrudan ilgilendiren birçok güvenlik meselesi ile doğrudan ilişkisi, alınan tedbirlerin de çerçevesini çiziyor.

        Örneğin; Türkiye’yi dünyanın en büyük sığınmacı nüfusuna ev sahibi yapan göç meselesi, insani bir yaklaşımla karşılanmış fakat sınırın hemen ötesindeki bazı terör örgütlerine yönelik askeri harekâtlar gerçekleştirmek zorunda bıraktı. Fakat Türkiye bu harekâtlarında klasik anlamda bir askeri güvenlik perspektifi ile yetinmedi; askeri müdahalenin ardından kontrol altına aldığı bölgelerdeki insani güvenlik faaliyetlerini koordine etti ve etmeye de devam ediyor.

        REKLAM

        Bu sadece bugün Suriye’de değil… Askerimiz, güvenlik güçlerimiz Afganistan’da, Bosna Hersek’te, Sudan’da, gittiği her yerde bu misyonla hareket etti.

        Ve bugün, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde başlattığı operasyonlardan üç yıl sonra, bu sınırlı zaman zarfında insani güvenliğin farklı bileşenlerinin eriştiği düzey, Türkiye’nin bölgedeki varlığının askerî faaliyetlerin çok ötesinde olduğuna işaret ediyor. Can ve mal güvenliğinin, refahın ve insan onuruna yaraşır yaşamın ilerleyen dönemlerde Türkiye’nin insani güvenlik faaliyetleriyle daha da olgunlaşacağını ümit ediyorum.

        NOT: 1 Ocak 2020 tarihinden bu yana STK’larımız aracılığıyla Suriye’ye toplam 8 bin 571 tır yardım malzemesi ulaştırıldı. Dağılımı ise şöyle: KIZILAY: 1179, İHH: 996, DİYANET: 160, AFAD: 130, BM: 6105

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar