Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kıbrıs Rum kesimi ve Yunanistan’ın oldubitti politikalarına karşı, Ankara ve uluslararası olarak tanınan uzlaşı hükûmetini temsilen Trablus, sınırları çizme, ortak güvenlik ve askeri iş birliği konularında mutabakat muhtırası imzalamakta gecikmedi. Zira 6 aşamalı bölgesel jeopolitik hamlenin ilk adımı hayata geçirmiş oldu.

        Türkiye’yi iki mutabakat muhtırası imzalamaya doğru iten güç, Akdeniz’in sahip olduğu zenginliklerin gayri adil paylaşımıydı.

        2013 yılı itibariyle türlü sorunla mücadele eden Türkiye, Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri biraz geriden takip etmek durumunda kaldı diyebiliriz. Rum kesiminin danışmadan başlattığı arama faaliyetlerine karşı 2014 yılında hükümet angajman kurallarını ilan etti ancak Rum kesimi, Ankara’nın muhtemel adımlarını hesaplayıp Doğu Akdeniz’deki arama faaliyetleri için bir Amerikan şirketi ile anlaşarak kendini sağlama almıştı bile.

        Amerikan Jeolojik Araştırmalar Merkezi 2010 yılında çıkardığı rapora göre, Doğu Akdeniz havzası 122 trilyon metreküp doğal gaz ve 107 milyar varil ham petrol rezervine sahip. Türkiye bu servetten, Kıbrıs adasının kuzeyindeki hakkını korumak kaydıyla sürece dahil olmuş durumda. Özellikle de Akdeniz havzasında bulunan Yunanistan, Suriye, Mısır ve İsrail ile olan gergin ilişkilerinin gölgesinde…

        Türkiye, Libya ile imzaladığı deniz yetki alanları sınırlandırılmasına dair mutabakat muhtırası ile Mısır ve Kıbrıs Rum kesimi arasında imzalanan anlaşmaya karşı koyuyor. Bu muhtıra, taraflara Akdeniz’de coğrafi ve siyasi engeller olmaksızın keşif yapma serbestliği veriyor. Ayrıca Mısır, Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan ve İsrail’in Doğu Akdeniz havzasındaki ittifakına karşı bir denge imkânı veriyor.

        İmzalanan bu mutabakat muhtırası anlaşmaya dönüştüğü an, Yunanistan’ın Kıbrıs’a doğru hareketliliği önünde bir deniz güvenlik ve ekonomik engeli teşkil edecek. Özellikle münhasır ekonomik bölgesi için... Bu da Yunanistan’ın deniz sınırlarının dışında, Kıbrıs Rum kesimi yakınlarında hareket gücünü zayıflatan karmaşık bir durum karşısında bırakacaktır.

        Yine bu durum Rum kesimini şimdiye kadar deniz anlaşmalarını tanımayan Türkiye karşısında deniz egemenliğini savunmaya mecbur edeceği gibi Yunanistan, Mısır ve Libya arasındaki deniz yetki alanına yönelik tarihi çekişmeleri de kaşıyacaktır.

        Özellikle Mısır ve Libya’yı yeni deniz muhtırasının gölgesinde, bu gün değilse bile bir gün deniz haklarını aramaya sevk edecektir. Petrolünün yüzde 75’ini, doğalgazının yüzde 99’unu dışarıdan sağlayan Türkiye gibi enerjide dışa bağımlı bir ülke için karşı ittifakta çatırdamaların olması olumlu bir gelişmedir.

        Türkiye ve Libya arasındaki mutabakat muhtırası, Doğu Akdeniz’deki hasım Yunanistan’a karşı müzakerelerde eli güçlenecektir. Zira bunun etkin bir anlaşmaya dönüşmesi durumunda Türkiye ile Libya arasındaki deniz kartının Yunanistan'a karşı fonksiyonel olacağı kesin. Deniz kartı mutlak suretle Mısır ve İsrail’e karşı da etkili olacaktır.

        Deniz mutabakat muhtırasının bir diğer önemli yanı ise, Türkiye’nin hareketliliğinin yasal çerçevesidir: 1982 yılındaki denizler yasası Ortak Güvenlik İşbirliği Muhtırası BM Sözleşmesinin 51. maddesi çerçevesinde olmuştur. Buna göre devletler kendilerini kuşatan tehlikelere karşı koymak için ortak savunma anlaşmaları imzalama hakkına sahiptir.

        Bunun ışığında Türkiye ve Libya, BM Güvenlik Konseyinin veya AB’nin kendisine dayatacağı yaptırımlardan veya baskılardan uzak bir şekilde Akdeniz havzasında hareketliliğine çerçeve çizmeye çalışıyor. Yani Türkiye’nin hamlesi uluslararası hukuka uygun bir hamle olmuştur.

        Ancak en dikkat edici sebep beka ve korumacı hareketliliktir: Beka açısından bu anlaşma, Libya’daki çatışmayı çözmek için akdedileceği iddia edilen Berlin Konferansı anlaşmasından birkaç gün önce yapılmıştır. Türkiye muhtemelen bu konferansa ya kendisi katılmak veya mutabakat hükümeti Başbakanı Fayez el Sarraj’ın katılmasını isteyecektir. Bu durumda Türkiye Libya’nın talebi doğrultusunda bölgeye asker dahi gönderebilir.

        Kaldı ki, Libya Güvenlik Konseyi 20 Şubat’tan sonra Türkiye’nin bölgeye asker göndermesini resmi olarak talep etmeye hazırlanıyor. Ankara’da da bu yönde hazırlıklar talebin gelmesi halinde Meclis’e Doğu Akdeniz güvenlik konseptini de içine alan teskere getirilecek. Zira işler planlandığı gibi giderse… Libya’ya asker gönderilmesi 6 aşamalı jeopolitik planlama sürecinin ikinci aşamasını teşkil edecek. Adı ise ‘Mavi Vatan Koruma Kalkanı’ olacak…

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar