Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        NATO gerçekten de hastalıklı bir anlayışa mı sahip? Öyle ise bile NATO, hastalığın hangi evresinde? Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un NATO için "Beyin ölümü gerçekleşti." şeklindeki açıklamaları, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütünde (NATO) haftalardır sıcak tartışmalara neden oluyor. NATO şimdi 70'inci yıl dönümünü kutlayacak. Bugün ve yarın düzenlenecek olan toplantıda yeni bir sansasyon yaşanır mı acaba?

        NATO'nun "beyin ölümünün gerçekleştiği" açıklamasıyla Macron, ittifak içerisinde yalnız kaldı.

        NATO toplantısı öncesinde anlaşmazlıklar yaşansa da bu zirve, İttifakı bir sonraki on yılın tehditlerine hazırlama konusunda faydalı olabilir. Bunun olup olmayacağı ise büyük oranda üç kişiye bağlı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Trump ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron…

        NATO Liderler Zirvesi öncesinde bugün kritik bir buluşmaya daha sahne olacak: Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron ve İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine gerçekleştirdiği askeri harekâtı nedeniyle anlaşılması güç ve sert tepki gösterdikleri Cumhurbaşkanı Erdoğan ile, yaşanan gerilimin ardından ilk kez masaya oturacaklar. Türkiye’nin terör örgütü PKK’nın Suriye kolu YPG’ye yönelik harekâtının DEAŞ ile mücadeleyi zayıflatacağını düşünen her üç ülke yönetimi bugün bir daha Türkiye’den gereken mesajları alacakları belirtiliyor.

        Diğer bir ifade ile Ankara NATO'nun hastalık belirtisi olarak yasaklı terör örgütü PKK’ya NATO ortaklarından daha fazla destek alınması meselesi gösterilecek. Buna karşılık Türkiye son olarak Orta Avrupa için daha fazla savunma planları geliştirilmesini bloke ettiğini duyurdu.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, üç ülkenin eleştirilerinin aksine NATO’nun Türkiye’ye yönelik destek ve dayanışmadan fazlasıyla yoksun olduğu görüşünde. Zira bu konuda da oldukça haklı zira terör örgütünü açıkça kolladıkları bir çok kez gözlendi.

        Ankara’ya göre Türkiye’nin kuzey Suriye adımı Suriyeli Kürtlere yönelik bir taarruz savaşı değil tam tersine gerekli olan, topyekün bir terörle mücadele girişimi. Bu arada Türkiye bölgedeki ana amacının güvenli bölge tesis ederek buraya ülkedeki deki Suriyeli mültecileri zaman içinde yollamayı planladığını bir kez daha iletecek.

        Medyanın odağında yer alacak olan ABD Başkanı Trump, diğer NATO üyelerine savunma konusunda daha fazla harcama yapmaları için yaptığı baskının karşılığını görmekten memnun olacaktır. Soğuk Savaş’tan bu yana ilk defa, bütün NATO üyeleri savunma harcamalarını arttırıyor. Trump bunu başarı hikayesine not etmiş durumda.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, Londra’da ABD ile tartışmaktan uzak durabilir.Türkiye’nin Rus yapımı hava savunma ekipmanı satın alması ve bölgede hala Amerikan güçlerinin olduğu bir dönemde Suriye’nin batısına harekat düzenlemesi ilişkileri zaten oldukça germiş durumda.

        En çizgi dışı hareket eden kişi, Cumhurbaşkanı Macron gibi gözüküyor. Macron, Türkiye’yi açıkça eleştirdi, NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğine yönelik iddiası diğer NATO üyelerince reddedildi ve birçokları Macron’un savunma alanında ABD liderliği yerine AB’nin kendi kendine yetmesi gerektiği yönündeki iddiasının zamansız olduğu ve ihtilaf yarattığı görüşünde.

        Bu nedene Macron bu zirvede en fazla dikkat edilecek lider olacak. Asıl önemli olan ise kulislerde zirvede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Macron’a Laferce çimento fabrikasının önce terör örgütü DAEŞ ardından PKK’ya yönelik yardımlarını dikkatlere sunarak Fransa’nın samimiyetsizliğini gözler önüne sereceği bir konuşma yapacağı konuşuluyor. Sonrasında Macron nasıl bir cevap vereceği büyük merak konusu…

        Macron gerçekten marjinal çıkışlar yapıyor. Moskova ile yakınlaşma çağrısında bulunarak da diğer üyelerle ayrı düştü. Bu durumda Macron doğrudan ABD lideri Trump’ın da hedefinde olacaktır.

        Fransa 1966’da eski Cumhurbaşkanı General Charles de Gaulle döneminde NATO’dan çıktığını ilan etmişti. Sebep hemen hemen aynıydı. Avrupa, kurucusu olduğu NATO’nun kontrolünü ABD’ye kaptırmıştı. Buna hiç gerek yoktu ve Avrupa kendini koruyabilirdi.

        Otuz yıl sonra, 1995’de Devlet Başkanı Jacques Chirac ise Fransa’nın NATO’nun askeri kanadına kademeli geçiş kararı aldıklarını duyurmuştu.

        Buradan bakacak olursak, Avrupa’da nükleer güç olmayı ve Avrupa’yı parası karşılığında koruma kalkanına almayı isteyen Macron’un hayallerine tek destek Rusya’dan gelebilir.

        Liderler, büyük bir güç rekabetinin yaşandığı, ABD’nin Çin ile rekabetine giderek daha çok odaklandığı ve Avrupalı ülkelerin de gelecekteki rolleri konusunda anlaşmazlıklar yaşadığı bir dünyada üye ülkelerin önceliklerinin farklılık gösterebileceği riskleri ne kadar dile getirebilecekler, bunu göreceğiz.

        Londra’daki kısa toplantıda buna çözüm bulunamayabilir ama Genel Sekreter JensStoltenbergile birlikte çalışacak deneyimli isimlerin olacağı bağımsız bir grup kurularak NATO’nun gelecekteki siyasi rolünün ele alınacağı bir süreç başlatılabilir.

        Bu zirvenin en tartışmalı noktası ise “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” mottolu beşinci madde olacak gibi. Her ne kadar ortak savunma maddesi yalnızca üye ülkelerin toprakları için geçerli olsa da güvenlik, giderek küresel bir mesele haline geliyor. Uzay ve siber uzaydaki tehditler sınır tanımıyor.

        Diğer taraftan bugün yaşanan kırılmaların temelindeki süreç, son on beş yılda Orta Doğu’daki ihtilaf ve istikrarsızlığın başta Türkiye olmak üzere Avrupa’da terör tehdidine ve göç baskısına yol açtığını gördük. Asya’nın güvenliğine ve Çin’in yükselişinin yarattığı etkilere daha mı çok dikkat edilmeli?

        Bu, ABD açısından oldukça önemli ve dolayısıyla da NATO’nun değişen dünyayla bağının korunması kapsamında bütün üye ülkeler tavrını ne derece ortaya koyacak, göreceğiz. Ama bu zirve son 70 yılın siyasi sertliklerinin en yoğun yaşanacağı bir zirve olacaktır.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar