Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Irak’ta halk 1 Ekim’den bu yana sokaklarda, asker göstericilere müdahalede yetersiz. Siyasi bileşenlerden ve liderlerden henüz toplumun sokaklardan çekilmesini sağlayacak bir açıklama gelmiş değil.

        Bağdat’ta Irak Ordusu içinde yer alan Arap milliyetçisi Şii grupların her an darbeye kalkışabileceği konuşuluyor. Arap milliyetçisi Şii grupların bu hamlesine karşılık, İran’ın kendisi ile koordineli hareket eden Şiileri ve Şii paramiliter güçleri darbeye karşı harekete geçirmek üzere Kudüs Ordusu komutanı Kasım Süleymani’yi Bağdat’a gönderdiği belirtiliyor. Diğer taraftan Arap milliyetçisi Şii gruplar ise ABD ve Suudi yönetimi tarafından destekleniyor.

        Irak elbette sadece sokağa çıkan insanların talepleri yüzünden bu duruma gelmiş değil. Ülke 2003’ten bu yana yolsuzluğa batmış, tepki çok ama perde arkasında da başka bir hareketlilik var.

        Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi, ABD ile karşılıklı “düello” halinde. Adeta gölge boksu. Hali hazırda Abdülmehdi’nin izlediği hükümet programı, attığı adımlar Washington’da aşırı hassasiyete neden oluyor.

        ABD bunu artık gizlemiyor. Öyle ki Irak hükümetinin Çin açılımından söz ederek “seçeneklerin çeşitlendirilmesinin Washington’ı memnun etmediği” yazılmıştı. Zira bu hareketliliğin Bağdat’ı, ABD zincirlerinden kurtarıp yönünü Doğu kampına çevirmesi olası.

        Konuştuğum Iraklı üst düzey bir yetkilinin tabiri ile Washington mevcut hükümetten hoşnut değil ve iki nedenden ötürü sokak kartını devreye almış durumda:

        - İlki Abdülmehdi’nin Eylül ayında Çin’i ziyaret ederek Irak’ta altyapı yatırımlarının desteklenmesi için Irak’ı Çin yatırımlarına açacak anlaşmalara imza atması

        - İkincisi de Temmuz ve Ağustos aylarında Haşdi Şabi mevzilerinin vurulmasından İsrail’i sorumlu tutarak Bağdat’ın Tel Aviv’i kınama hazırlığında olduğu imasında bulunması

        Bunlar, Abdülmehdi’nin Washington’ı rahatsız eden davranışlarının tuzu biberi denilebilir.

        Nitekim Washington, Bağdat’ın elektrik altyapısını değiştirecek 14 milyar dolarlık dev ihalenin Amerikan General Electric yerine Alman Siemens’e verilmesini ve Haşdi Şabi mevzilerinin hedef alınmasından sonra S-400 alımı için Moskova’ya gidilmesini de hazmedememişti.

        ABD’ye göre yüzünü Doğu’ya dönmesi, İran’ın Irak’taki nüfuzunu pekiştirecek ki İran, geçtiğimiz hafta el Kaim Elbukmal Sınır Kapısı'nın açılışını yaparak ABD’nin en büyük yasaklarından birini delmiş oldu.

        ABD MESAJI ÖNCEDEN VERDİ

        Abdülmehdi, Bağdat’ın Doğu’yu tercih etmesi halinde ABD yaptırımlarına maruz kalacağını önceden biliyordu. ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Matthew Tueller daha önce kendisine, ABD Dışişleri Bakanı'nın “bunun vahim sonuçlarının olacağı” uyarısını iletmişti.

        İsrail’in Haşdi Şabi mevzilerini hedef almasıyla birlikte Irak'ta 53 vekil, yabancı askeri güçlerin ülke topraklarından çıkarılmasının gündeme alınması için parlamento başkanına bir yönerge sunmuştu. Bu hamle Haşdi Şabi ve direniş gruplarına Irak’ta konuşlu yabancı askeri güçlere karşılık vermeleri için yeşil ışık yakmak olarak yorumlandı. Elbette ABD bu durumdan hoşlanmadı.

        Tüm bu verilerden yola çıkarak Irak hükümeti üç aydan bu yana bazı subayların öncülüğünde bir darbe planının varlığından haberdar. Söz konusu darbe planına göre ABD Büyükelçiliği’nin doğrudan himayesinde bir “kurtarma/kurtuluş hükümeti” kurulacak, eş zamanlı olarak da dijital ordular tarafından destekli bir halk hareketi başlatılacak.

        Konuştuğum kaynaklar, hükümetin hızlı adım atarak bu planın içinde olan subaylardan birini görevden alması kartları karıştırdığını ve ABD’nin krizi başlatmak için belirlediği süreci bozduğunu söylüyor.

        KÜRTLER NE YAPAR

        Yine de Irak’ta darbe tehdidi henüz ortadan kalkmış değil. Kürtlerin bu sürece nasıl tepki vereceği de net değil.

        Irak’ta sadece Şii ve Sünnileri değil, Şiileri de kendi içinde dizayn eden aynı yapı. Abdülmehdi ve ekolü İran’a yakınlığı ile bilinirken Mukteda Sadr ve destekçileri Suudi Arabistan tarafından destekleniyor, elbette ABD’yi atlamak mümkün değil bu durumda.

        Kürt kesiminde de KYB ve KDP üzerinden aynı aktörler etkili. Şu ana kadar ABD ve Suudi Arabistan’a yakınlığı ile bilinen ve KDP’yi temsil eden Barzani ailesinden henüz ses yok. Talabani ailesinin başını çektiği ve Tahran’a yakın olarak bilinen KYB de hakeza.

        2017’de yapılan bağımsızlık referandumu sonucu elinde hazır bekleyen iki Kürt partisinin bu kaotik ortamda ortak akılla hareket ederek bağımsızlık ilan etmeye kalkması ise ihtimal dışı değil.

        Kısacası, Ankara’nın önünde yine çok bilinmeyenli bir denklem var. Gündelik siyasetin hamasetinden uzak, uzun vadeli düşünmemiz, karar almamız gereken bir dönemdeyiz.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar