Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        bcguzelce@haberturk.com

        2 Ağustos 2009’da kamuoyuna duyurulan ve 6 Eylül 2010’da beğeni oylarına sunulan U2 paketine hem Hayır hem de Yetmez Ama Hayır demek durumunda kaldım.

        Oylama için önümüze getirilen maddeleri ve U2 Paketi içinde neler olduğunu sırayla hatırlayalım.

        -U2, uçaktan İstanbul’a ayak basar basmaz eline gitarı kapıp iki şarkı patlatacak

        Ülkenin nabzına göre şerbet veren bir müzik topluluğusunuz onu anladık ama ne negatif ne de pozitif ayrımcılık yapılmasını istemiyoruz bize. Ve anladık, size buraya gelmeden önce bunlar çok sıcak insanlardır, samimiyetten hoşlanırlar gibi ön bilgilendirmeler yapılmış ama dedim ya ayrımcılık istemiyoruz.

        -Başbakan’a i-pod hediye edecek

        İrlandalı rock müzik grubu U2’nun solisti Bono ve grup üyeleri, Dolmabahçe Sarayı’nda 5 Eylül, Pazar günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la görüştü. Gittiği ülkelerde onlara “farklı bir bakış açısı”nı sembolize eden ve kendi ile özdeşleşen gözlüklerinden hediye eden Bono, burada da ayrımcılık yaptı. Başbakan’a içi klasik müzik şarkıları ile dolu bir i-pod hediye etti, ki bahsi geçen i-pod’un gelirlerinin bir kısmı AIDS yararına kullanılıyor. AIDS Türkiye’nin birincil mücadelelerinden biri değil ama klasik müzik öyle. Dolayısıyla hem doğru hem yanlış hediye, ne desem bilemedim. Bu bakış açısını ben bile değiştiremem deyip, bari gözlük koleksiyonuma yazık etmeyeyim mi dedi acaba? Bir gün karşılaşırım nasılsa ben Bono ile bir yerde, sorarım. Bir de Başbakan’ın yanındaki fotoğraflarında kollarını sıkı sıkı birleştirdi, kendini kapatma hareketi yaptı.

        -Boğaz köprüsünden Hayati Yazıcı’nın beyaz eşorfmanı ile geçilecek

        Bono Bey, bundan yaklaşık bir yıl kadar önce Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile görüşmüş ve İstanbul'a gelmek istediğini beyan etmişti. Boğaz köprüsünden de yürüyerek geçmek kaydıyla. 5 Eylül günü bu hayali gerçekleşen Bono'ya eşlik eden grup içimi titretti. Devlet Bakanı Hayati Yazıcı ve beyaz eşorfmanı, yanısıra Egemen Bağış, Bono Bey ve U2 üyelerine eşlik etti. Bir pazar yürüyüşü gibi algılanmıştı besbelli. Bir de onların dost, akraba, eş ve evlatlardan, “Bizim oğlan çok büyük hayranı, onu da alır mısınız” diye soran komşu çocuklarından oluşan bir grupla birlikte. Canım Bono, zanetti ki Avrupa'dan Asya'ya yürüyerek geçince uhrevi bir şeyler yaşayacak, birkaç şarkı birden kendisine indirilecek, ama olmadı. Bu da olmadı. Yanında tek bir müzisyen yoktu, tek bir yazar ya da düşünce adamı...

        -Türk kültürünü tanıyalım diye dansöz izleyip, nargile içeceksin

        Bono, İstanbul konseri öncesi, bir mesaj yollamıştı bizlere. Bu mesajda, Konstantinopol'e geleceğini ve bunun mitolojiye yolculuk yapmak gibi bir his olduğunu söylemişti. Bilmukabele Bono, artık siz de 30 yılı devirmiş bir grup olarak mitolojik sayılırsınız. Ama Türk kültürünü tanımak için sana hazırlanan paket programı yönlendirme ve değiştirme hakkın var. Boğaz köprüsünden geçmişsin, bunda mı sessiz kalıyorsun? Açtır Topkapı Sarayı'nı, Arkeoloji Müzesi'ni, açtır Sadberk Hanım Müzesi'ni anlşa gör hisset ve duy Anadolu kültürünü... Dansöz, ben ve benim gibi düşünenleri temsil etmiyor bunu bil, nargile de öyle. Bir de Bono'nun İstanbul yerine Konstantinopol deme nedeni, Avrupa'da yaygın dinin Hıristiyanlık olması ve okullardaki din derslerinde İstanbul'dan hep Konstantinopol diye bahsedilmesi. Ağız alışkanlığı yani, İstanbul'un bir yere gittiği yok, zihinler dahil.

        -Bize kendimizi Avrupa'da hissettirecek bir sahne gösterisi hazırlanacak

        360° turnesi kapsamında İstanbul'a gelen U2'nun sahne tasarımcılarının iddiası, stadın her yerinden görülebilen bir görsel şölen sunmaktı. Grup üyelerinin sahne alanı, hareketli plazma ekran bu iddiayı fazlasıyla doğruladı. Dikey raylı sistem ile bir aşağı bir yukarı inip çıkan ekran su gibi akıp genişliyor sonra birdenbire toplanıyor ve yine kendi boyutuna geliyordu. Ayrıca konser boyunca gözümüze tuttukları lazer ışıkları da beni benden aldı. Konser boyunca izlediğim her saniyeden çok memnunum, hepsi kafa açıcı, hayal kurdurucuydu. Teşekkür ederim.

        -Konserde Egemen Bağış'ın Ege'sini söylediğin an yuhalanacaksın

        Biz, Bono Bey ne zaman konuşacak ve ne söyleyecek diye beklerken, “Köprünüzden geçtim...” diye söze girdi. Dev ve dairesel ekranda söyledikleri Türkçe üstyazı şeklinde akıp gidiyordu. Bu arada bu konuşmalar zannediyorum kulağına söyleniyor, doğaçlama yaptığını sanmıyorum. Yazıda teşekkür amaçlı Egemen Bağış ismi görüldü ve Bono 'Ege' diye söze girdiği anda 60 bin kişiden aynı anda bir “YUH” sesi yükseldi ki sormayın. Bono o ara sahne önündeki seyircilere göre profilden duruyordu ve bu “YUH” karşısında hiç istifini bozmadan “siyasilerden bahsetmeyeyim o zaman” dedi ve “köprünüz çok güzel ve bir turist olarak geçtim üzerinden” diye toparladı. Olmadı Bono, bu maddede de mütabık değiliz.

        -Muhteşem şarkıları albüm kaydından bile daha iyi çalıp söylemek

        Hangi birinden bahsedeyim. Sunday Bloody Sunday mi, Vertigo mu, Beautiful Day mi yoksa One ya da With or Without You mu... Memnunum, çok memnunum. İyi müzik dinledim, yine olsa yine dinlerim. Ama benim adamım Edge, Bono değil. İyi ki kurdunuz siz bu grubu 1976'nın tatlı bir gününde...

        -“ZULPHU my friend” deyip, bir Türkiye konserleri klişesi gerçekleştirmek

        Canım Edge, Larry Mullen ve Adam Clayton tatlı tatlı şarkılarını çalıyordu, akşamdı ve yağmur durmuştu. Şarkı bitti. Bono Fehmi Tosun'la ilgili konuştuktan sonra, sahnede kendi kendine dolaşmaya ve bir arkadaşını sahneye çağırmak istediğini söyledi, arkadaşının adını telafuz etmeyi denerken, “Hayır, olamaz” dedim içimden. Şu ana kadarki tabloda Livaneli'ye bir yer yoktu çünkü. Şüphelerim vardı ama tabi Zülfü Livaneli'nin aslında bu tür tabloların bir parçası olduğuna idrak etmem de U2 konserine tekabül etmesi de zihnimi ayrıca bir açtı. Soru işaretlerinden kurtulmak iyidir ne de olsa. Sonuçta Zülfü Livaneli bize “Yiğidim Aslanım”ı söylettirip kahraman oldu mu? Oldu. Gazetelerin sürmanşetlerinde bir kez daha dostluğa barışa imza attı mı attı! Bu arada Yiğidim Aslanım türküsünü çok sever ve kim nerede söylerse söylesin, içlenir, üzülürüm, babam gelir hep aklıma, sonra başkalarının babaları... “Aile”lerin babaları. Türkiye'ye konser vermeye gelen her tanınmış ismin yanında Zülfü Livaneli'yi görmemizle ilgili yorum yapmıyorum, demek bu bir ritüel, Türkiye paketi içerisinde kendisi de var.

        -Pozitif, İKSV ve İstanbul 2010 Ajansı ile işbirliği yapacaksın

        Bu da kısmen evet kısmen hayır dediğim maddelerden biri. Pozitif ve İKSV'ye tamam ama İstanbul 2010'a, U2'yu “o benimdir o benim” diye sahiplenip, dansöz izletip, nargile içirip, benim ve benim gibi düşünen ve bu ülkede yaşayan insanların dünya ölçeğinde bu şekilde temsil edemezsiniz. İKSV ve Pozitif burada organizasyonda tecrübe kısmını üstlendi, İstanbul 2010 Ajansı değil bu konseri gerçekleştirmeyi, yerelden de yerel, küçük çaplı organizasyonlar dışında herhangi bir şey organize edemezdi zaten.

        Sonuç, madde içerikleri teker teker göz önünde bulunduruldu ve çoğunluk yanıtlar HAYIR olarak çıktığından, U2 Paketi'ne HAYIR. Hatta YETMEZ AMA HAYIR. Bir de keşke “Love is Blindness” söyleseydiniz...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar