Bakan ve roman
Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin vlog muhabbetindeki sözlerine ve gülüşlerine, vekil adayı olduğu Mersin’de Gülben Ergen’den Uçacaksın şarkısını istemesine kızanları teskin etmek için bir doz Fransa Maliye Bakanı’nı öneriyorum.
Geçen nisan sonu Fitch tam da Fransa’nın kredi notunu bir kademe düşürüp AA eksiye indirdiği gün Maliye Bakanı Bruno Le Maire’in son romanı yayınlandı. Kitap yüzünden öyle bir fırtına koptu ki, tartışması o gün bugündür devam ediyor ve artık Cumhurbaşkanı Macron için baş ağrısı kıvamına gelmiş bulunuyor. Zaten Macron’un, kabinedeki bakanların fazla kitap yazmasından şikayetçi olduğu da biliniyor.
Aslında romanda Marquis de Sade’in hayal gücünü bile aşan o edepsiz pasaj olmasa belki de kimsenin ruhu duymayacaktı. Ancak birebir aktarmak mümkün olmayan pornografik satırlar sayesinde enflasyondan canı yanan, kirası fazla gelen, reform adı altında emeklilik yaşının yükselmesine asabı bozulan herkesin romandan haberi oldu. Millet hem öfkelendi, hem de bakanı alay konusu yaptı, söz oyunlarından bir takım fallik görsellere varıncaya kadar. Müstehcen sahnenin en can alıcı sözcükleri 1 Mayıs gösterilerinde avaz avaz slogana dönüştü; küfür babında…
Muhalefet, ekonomik ve sosyal gerilimin arttığı ortamda bakanın roman yazarak avarelik edeceğine memleketi borç yükünden kurtarmak için çalışması gerektiğini söylüyor. Çünkü Le Maire, Fransa’nın kamu borçlarını tasfiye güvencesi yönünde Brüksel’i ikna etmeye çalışırken, kredi derecelendirme kuruluşu Fitch tez davranıp not kırıyor.
Fransa roman yazan çok siyasetçi gördü, aşk romanı yazan cumhurbaşkanı dahil. Hatta siyasette yükselmenin yolu edebiyattan geçer bile denilebilir. Edebiyata erotik sos katanlar da oldu ama hiçbiri Bruno Le Maire kadar sansasyon yaratmadı. Maliye iklimi uymadı.
Eleştirmen notlarından anlaşıldığı kadarıyla “Fugue Américaine” (Amerikan füg) adlı eser katiyen müstehcen değil, bütün mesele bakanın ustalık gerektiren tema bağlamından kopuk erotizmi aşırıya kaçırması. Böylece efsanevi piyanist Vladimir Horowitz etrafında dönen hikayeden dört dörtlük polemik çıkarmayı becermiş.
Gallimard yayınevinden çıkan romanında bakan, Oskar ve Franz Wertheimer adlı New York’lu iki kardeşin, 1949 yılında Horowitz’i dinlemek üzere Havana’ya gitmesini anlatıyor; hikaye müzikten göç olgusuna, Yahudiliğe, suçluluk duygusu ve depresyona uzanıyor, kısaca 20’inci yüzyılın ilk yarısına odaklanıyor. Edebi yönden romanı sağlam bulan eleştirmenler var ama muhalefet içerikle ilgilenmiyor, bakanın enflasyon yerine cümle kurmakla uğraşmasına içerliyor.
Le Maire ise “Ben bir entelektüelim. Roman yazan siyasetçi değil, siyasetçi ve yazarım. Bu kitap on yılımı aldı, bakan olarak görevimden zaman çalmadı. Geç yatıp erken kalktım, hafta sonu demedim, tatile çıkmadım. 480 sayfalık romanda on satır için gürültü koparıyorlar. Oysa insani duygulara, Bach ve Beethoven’in müziğine yolculuğa çıkarıyorum okuru” diye kendini savunuyor. Gerçekten yazarken bakan olmuş gibi, çünkü polemik yaratan eseri 17’nci kitabı oluyor, bakanlık görevinde yayınladığı ikinci kitap.
Muhalefete göre ise bakanın tek bir dakikasını bile yazıya ayırmaması gerekiyor. Sol parti Boyun Eğmeyen Fransa’nın iki vekili şunları söylüyor mesela: “Milyonlarca insan yiyecek yemek bulamıyor, buzdolaplarını dolduramıyor, kirasını ödeyemiyor ama Le Maire roman yazıyor. Millet ömür boyu yüzümüze tükürecek…”
CUMHURBAŞKANLIĞI ŞARTI: ROMAN YAZMAK
Bazı siyasi analistler Maliye Bakanı Bruno Le Maire’in cumhurbaşkanı olabilmek için roman yazdığı görüşünde. Fransız kültüründe cumhuriyetin başındaki kişinin edebiyat dahil kitap yazan bir entelektüel olması gelenek. Georges Pompidou, François Mitterrand ve François Hollande bu geleneğe uygun adım yürüdü.
Fransız siyasetinin edebi külliyatından en kült eser, eski Cumhurbaşkanı Valéry Giscard d’Estaing’in Diana fantezisiyle kaleme aldığı aşk romanı “Prenses ve Başkan”dı. Zaten kadın fatihi olarak tanınan, Emmanuelle yıldızı Sylvia Kristel ile de macerası olduğu söylenen ve kaçamaklarına giderken özel kalemine kapalı zarf içinde acil durumlar için lokasyon bildirdiği rivayet edilen d’Estaing’in Prenses Diana’ya karşı zaafı sır değildi. Cumhurbaşkanlığı görevinden çok sonra Versailles’daki bir hayır gecesinde yan yana düşmüşler ve aralarında elektrik sezilmişti – Diana’nın gizlemediği flörtöz bakışlarıyla. Ardından d’Estaing bir dergide Di’ye ilan-ı aşk tadında mektup yayınlamış; “Fotoğraflarında göründüğünden çok daha güzel… Konuşurken gözlerini, o engin mavi gözlerini bana doğrulttu. İşte o an, onun bir kedi olduğunu keşfettim, usulca hareket eden bir kedi” diye yazmıştı.
D’Estaing romanındaki hayali Fransız cumhurbaşkanı G7 zirvesi sonrası Buckingham Sarayı’ndaki davette tanıştığı Cardiff Prensesi Patricia ile tutkulu bir aşka sürükleniyordu. Bu prenses de aynı Diana gibi evliliğinde mutsuz ve mahzundu. Medyanın, kurgu arkasında gerçek bir aşk mı yaşandı diye meseleyi deşmesi kaçınılmazdı. D’Estaing iddiaları yalanladı ama devlet başkanlarının aşk hikayeleri hakkında roman yazma fikrini bizzat Diana’dan aldığını da söyledi. Romandan iki yıl sonra Diana Paris’teki kazada hayatını kaybetti.
Bruno Le Maire’in kariyerini cumhurbaşkanı olarak sürdürmek istediği sır değil. Siyaset bilimcilere göre bakan bu bakımdan sadece yüksek tahsilli bir teknokrat değil aynı zamanda entelektüel birikimi olan Elysee Sarayı’na layık bir şahsiyet olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.
Kanıtlaması da lazım çünkü 2027 seçimleri için aynı donanımla iddialı bir rakibi var; çok sayıda yayınlanmış kitabı olan eski Başbakan Edouard Philippe’in de cumhurbaşkanı adayı olması bekleniyor. “Gölgelerde” adlı politik gerilim romanında ana karakter olan genç siyasetçinin erotik maceraları varmış, öyle diyorlar.
Macron’un önceki ve mevcut kabinesinde kitap yazan bakanların sayısı 12. Kabinede rekor, cinsiyet eşitliğinden sorumlu Devlet Bakanı Marlene Schiappa’ya ait, on kitap yazmış. Müstear isimle yazdığı erotik romanlar bu sayıya dahil değil. Yakın zamanda Playboy kapağına poz vermiş, giyinik de olsa ufak çaplı tartışmaya neden olmuştu.
Peki Cumhurbaşkanı Macron’un romanı yok mu? Var, üç roman kaleme almış ama çekmecesinde duruyormuş. İçlerinden biri Aztek imparatorluğunda geçen bir macera romanıymış ve sızan bilgilere göre ayrıntılı işkence sahneleri bulunan eserde gayet ustalıklı bir dil hakimiyeti varmış. Neden yayınlanmadığı da belli. Macron 2017’de ilk adaylık kampanyasını yürütürken Le Point’a açıklamıştı, romandan memnun kalmadığı için hiçbir yayınevine vermemiş.