Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün yüzde 5.2 olarak açıklanan yılın ikinci çeyrek büyümesi, yüksek büyümenin döneminin son halkasıydı. 2016 yılında yüzde 3.2’lik büyümeyi 2017’de yüzde 7.4’lük büyüme izledi. Bu yılın ilk çeyreğinde de yüzde 7.3 daha büyüdük. İkinci çeyrekteki yüzde 5.2 ile yılın ilk yarısındaki büyüme 6.2 oldu. Uzun dönemli büyüme ortalaması ise yüzde 4.7. Ortalamanın yüzde 50 üzerine çıkan bir oranı geçtiğimiz 1.5 yılda yakaladık.

        Bunun faydalarını da gördük. Kişi başına gelir yılın ikinci çeyreğinde dolar bazında 10.838 dolara yükseldi. GSYH 881.6 milyar dolar çıktı. Artan döviz kuruna karşı son iki yılda kişi başına gelir düşmedi. 2016 sonunda 10.883 dolar olan kişi başına gelir 2017’de 10.602 dolara inmişti. Dolar bazında kişi başına gelirin korunması önemli. Çünkü ikinci çeyrek itibariyle son bir yılda ortalama dolar kuru 3.58’den 4.33’e çıktı ve yüzde 20.7 arttı.

        BÜYÜME YÜKSEK, İŞSİZLİK DÜŞÜK

        Yüksek büyümenin bir başka yararını işsizliğin azalmasında yaşadık. Genel işsizlik oranı son 5 yılın en düşüğüne indi. Son veri Mayıs ayına ait ve işsizlik oranı yüzde 9.7’yle tek hanede. 2013 yılı işsizlik oranı yüzde 9.0 idi. Sonrasında çift haneli işsizlik rakamları söz konusu. Yüzde 13’e kadar çıkan işsizliğin yeniden tek haneye inmesinde istihdamı teşvik eden devlet politikalarından daha çok yüksek büyüme katkı yaptı.

        SERMAYE YATIRIMLARI ZAYIFLADI

        Yüksek büyüme Türkiye için yüksek ithalat, yüksek dış kaynak gereksinimi, yüksek cari açık ve sonunda da yüksek borç demek. Bu borçlanmayı da kamudan ziyade özel sektör yaptı. Küresel likidite bol ve ucuz olduğu bir dönemde bunu yapmak kolaydı.

        Ancak 2018 itibariyle durum değişti. Türkiye’nin de içinde olduğu gelişmekte olan ülkelere sermaye akımları ve yatırımları zayıfladı.

        Ayrıca bizim de jeopolitik risklerimiz arttı. Bir de erken seçim yapıldı ve başkanlık sistemine geçtik. Bütün bunlar yılın ikinci çeyreğine denk geldi ve risk artışı kendini döviz kuru üzerinden gösterdi.

        YILLIK BÜYÜME % 3-4 OLABİLİR

        Yılın üçüncü çeyreğinde kur, faiz ve enflasyon şokunu ardı ardına yaşadık. Büyüme hızla aşağıya geliyor. Yılın ikinci yarısını sıfır büyüme olacak şekilde alsak bile, ilk yarıdan gelen yüzde 6.2’nin etkisiyle seneyi muhtemelen yüzde 3-4 arasında bir yerde bitirebiliriz.

        GELECEK YILI NE BELİRLER?

        Gelecek yıl ne kadar büyüyeceğimizin yanıtını bir ölçüde, bu hafta ortaya konulacak yeni para politikası ve TCMB’nin bağımsız davranışı ile 5 yıllık dönem için açıklanacak Orta Vadeli Programda göreceğiz. Bu program hastalığı doğru teşhis etmiş ve doğru tedavi yöntemini örenmişse 2019 yılı yeniden toparlanma yılı olabilir. Aksi ise yine zaman kaybı ve daha derinleşen sorunlar olacak ve 2019 yılını da kaybedeceğiz.

        Düşük büyüme ve yüksek doların faturası kime?

        Büyüme düşerken bunun faturası elbette tüm ekonomiye ve topluma, toplumun da her kesimine çıkacak.

        Menkul kıymetten gayrimenkule kadar bütün varlık fiyatları gerilediği ve daha da gerileyeceği için, bütün varlık sahipleri bir bedel ödemiş olacak. Servetler ve tasarruflar eriyecek. Döviz ve altın üzerinden tasarruflar ise değerini koruyacak.

        Ancak döviz ve altınla tasarrufu olanlar da tüketirken bedel ödeyecek. Yüzde 20’lere varan fiyat artışları tüketimin bedelini bu oranda yükseltecek.

        HARCAMALAR KISALACAK TASARRUFLAR ARTACAK

        Sadece çalışanlar değil toplumun her kesimi aynı zamanda tüketici. Tüketilen malların bedeli de enflasyon düzeyinde yükseldiğinden, tüketicilerin alım gücü bu oranda zayıflayacak ve doğal olarak daha az tüketecekler. Harcamalarını kısacaklar.

        Çalışanların ücretleri reel anlamda eriyecek. Çünkü bu dönemde işverenlerden enflasyon düzeyinde ücret ve maaş zammı almak çok zor. Enflasyon düzeyinin altında kalacak her ücret ve maaş zammı reel azalmaya işaret edecek.

        Çalışanların bir kısmının ödeyeceği bedel çok daha yüksek olmaya aday. En büyük sorun reel sektörde olduğundan ister istemez borç ödeyecek ve küçülecek. Yurt içi satışlar iyi gitmeyeceğinden küçülme de mecburen olacak. Bu küçülme sonucu işsiz kalacaklar da, gelirlerinin tümünden olacak.

        BÜYÜME DÜŞECEK, İŞSİZLİK ARTACAK

        Mayıs ayı itibariyle yüzde 9.7’ye inmiş olan işsizlik oranı bu nedenle gelecek aylarda artma eğilimine girecek. Büyüme aşağı geldikçe istihdam azalacak ve işsizlik yükselecek. Tıpkı geçmiş yıllarda olduğu gibi. 2008-2009 krizinden önce işsizlik yine tek haneye inmişti, krizle birlikte çift haneye çıktı ve yüzde yıllık bazda 13.1’e kadar yükseldi. Yüksek büyümeye dönülmesiyle 2011’den itibaren 2014’e kadar tek haneye dönen işsizlik oranı büyümenin gerilemesi ve dolar kurunun artışa geçmesiyle 2017 yılına kadar çift haneli rakamlarda kaldı.

        Yeni dönemde de büyüme düşmenin en büyük bedelini yine işsizler ödeyecek.

        DIŞ BORÇ YÜKÜ ARTACAK

        Yüksek bedel ödeyecek kesimlere dış borç ödemesi yapacakları da eklemek gerekiyor. Ödenecek dış borçlar, kur artışı kadar yükseldi. Özellikle döviz geliri olmayan veya dövizde pozisyon açığı olan şirket ve kurumların ödeyeceği bedel yüksek olacak.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar