Sabah uyanır uyanmaz telefonu elinize aldınız, alarmı susturduktan sonra kalkıp yüzünüzü yıkamanız gerekir ama hayır...
Önce maillerinize bakıyorsunuz, sonra sosyal medya hesaplarınızı kontrol ediyorsanız...
Twitter'da mention gelmiş mi? Instagram'a yüklediğiniz fotoğrafı kaç kişi beğenmiş? Facebook'ta kim kiminle atışmış? Bunlar önceliğiniz olmuş...
İşe gitmek için toplu taşıma aracı kullanıyorsunuz. Metroda ofisin üzerinize üzerinize gelen duvarlarına doğru yol alırken, lise arkadaşınızın sosyal medyada paylaştığı tatil fotoğraflarına bakıp iç geçiriyorsanız...
Sonra bugün doğan arkadaşlarınızn duvarına en içten(!) dileklerinizi yazıyorsanız...
Ofise vardığınızda derhal 'check-in' oluyor, 'yine iş, yine iş' yazıyorsanız...
O esnada kimlerin işe gittiğini, kimlerin hala tatil yaptığını göz ucuyla kontrol ediyorsanız...
Geçmiş olsun! Siz de o virüse, yani FOMO'ya yakalandınız!
Korkmayın, bu hastalık öldürmüyor lakin sizi oldukça yoruyor.
Elinizde tablet ya da telefon sürekli gelişmeleri takip etmeye çalışmak, gelişmeleri kaçırmaktan korkuyorsunuz.
Yalnız değilsiniz... FOMO terimi 2013 yılında Oxford sözlüğüne eklenen bir terim artık.
Türkiye'de FOMO'yu ebeveynlerin Z kuşağını tanımlarken kullandığı detaylardan biliyoruz: "bütün gün elinde telefon, zır zır zır, ne yapıyorsun çocuğum!"
Aslında uzmanların detaylı açıklamaları da bu tanıma paralel.
Akıllı telefonların internet erişimini cebimize taşıması ve sosyal medya uygulamalarının yarattığı bağımlılık sonucu bireylerde FOMO ortaya çıkıyor.
Özellikle sosyal medyada aktif genç bireylerde ortaya çıkan bu sosyal kaygı durumu, gündemden ve sosyal çevredeki olaylardan hiçbirini kaçırmamak ve gündeme dahil olmak üzerine kurulu.
Uzmanlar FOMO'nun kişinin hayatındaki tatminsizlikten kaynaklandığını söylüyor.
Kişiler, iş hayatı, özel hayat ya da sosyal çevredeki tatminsizliklerini sanal dünyada yarattıkları karakter üzerinden gidererek bu duygularını bastırıyor.
Kişinin çevresinden ve gündemden sürekli haberdar olması kulağa güzel gelse de JWT'nin 2011'deki araştırmasına göre bu bağımlılık zamanla sendroma dönüşmekte ve kişide kıskançlık, mutsuzluk, kararsızlık, paranoya gibi durumlar ortaya çıkarmakta.
Fırsat bulduğunuz her küçük aralarda Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal ağlara bakıyor, evdeyken aileniz ile geçirdiğiniz süre giderek azalıyor ve sosyal medyaya ayırdığınız süre artıyorsa...
İnternet erişiminizin olmadığı zamanlarda sosyal medyadan uzak kalmak sizde sinir/stres, depresyon, huzursuzluk yaratıyor, Sosyal medyada zaman geçirirken ve sosyal medya üzerinden iletişim kurarken kendinizi mutlu hissediyorsanız...
Kendinizi gözlemleyip akıllı telefonlarınızı daha kontrollü kullanmanızı ya da bir uzmana danışmanızı tavsiye ederiz.