'Beni kurtarabilirdik!'
Öyle acayip bir hayatı ve söyleyecek o kadar çok şeyi varmış ki...
HT PAZAR / Nazenin TOKUŞOĞLU
Türkiye güzelleri tarihinde sağlam bir iz bırakan kadınlardan biri o. Mankenlik, ressamlık, oyunculuk yapımcılık... Her şeyi denedi. Eyşan Özhim yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen ayakta kalmaya çalışıyor
Eyşan ne demek?
Dedem bir gün eve gelmiş, bakmış babam kilim sallıyor. "Oğlum bu ne" demiş. Cevap şu: "Bir kızım bir oğlum olacak, ben de asker olacağım. Onları sallıyorum"... Dedem Atatürk'ü çok severdi. Babaanneme "Bu oğlanın mürüvvetini göremezsem, kız olursa 'Ey şanlı Türk askeri'nin Eyşan'ı, erkek olursa Mustafa Kemal'in Mustafa'sı olsun" demiş. 40 gün sonra ölmüş. Sonra babam gerçekten asker olmuş ve önce ben doğmuşum, sonra da Mustafa... Bir de küçüğümüz var Erşan, oyunculuk okudu, ben de onunla okumuş kadar oldum. Neyse, bitti.
'KİMSE ZENGİNLİKLE HAYATIMDA OLAMAZ'
Sizi uzaktan izlediğim ve şimdi tanıdığım kadarıyla ünlü olma derdiniz hiç olmamış. Bu garip bir durum değil mi?
Hayatta yaptığım hiçbir şey ünlü olmak için değildi. Lisede oyunculuk yapmaya başladım çünkü seviyordum. 1988'de girdiğim Marmara Resim'le oyunculuk birarada gitmeyince okulu bitirmeyi seçtim. O aralar mankenlik yapmaya da başladım, güzellik yarışmasına katıldım. Bu sayede resimlerim satılır, para kazanırım dedim. Benden bir yıl önce bizim okuldan Meltem Hakarar da bu yoldan gitmişti, uzaktan güzel görünüyordu.
Yakından değil miymiş?
Yoo, yakından da öyleymiş. Bütün defilelere çıktım, bütün ajanslarla çalıştım. Türkiye'de hemen hemen tüm firmaların ilk mankeni oldum. Bu ülkede en fazla fotoğrafı çekilen benim ve artık giyinip soyunmaktan, "sağa bak" denmesinden irrite oluyorum. Ama hiç kaprisim yoktur. Güzel günlerdi. 2000'e doğru "Kriz geliyor" dediler. Başka bir yol çizmeliydim. Altınyıldız'dan gelen marka oluşumu ve mankenlik teklifini kabul ettim. Bursa'nın hangi ceketten daha çok sipariş vereceğini biliyordum mesela. Diğer mankenlerden farklıydım. Sonra Network hikâyesi başladı. Sıfırdan bir marka yarattık. 7 yılın sonunda "Yeter" dedim.
İsyan mı ettiniz?
Hem çok yoğundu hem de boyun fıtığım ciddi boyutlara ulaştı. O dönem 17 yıllık eşimden de işimden de ayrıldım...
Madem gencecik yaşta evlendiniz, neden çocuk sahibi olmadınız?
Ben çocuktum o zamanlar, düşünemedim.
Sizin döneminin güzelleri hep popüler, zengin adamlarla evlendi, boşansalar da ciddi bir mal varlığına sahip oldular. İlk eşiniz orta halliydi, şimdiki sevgilinizle de parası için birlikteymiş gibi durmuyorsunuz...
Mankenlik yaparak evlerin arabaların olmuyor, onu söyleyeyim. 90'ların başında bir arsa aldım, ev yaptırdım, bir odur mal varlığım. Çimentonun içindeki kum tanesinde terim vardır. Lüks hayatım yok, alışveriş düşkünü değilim, senede iki yer görürüm. Ona rağmen durum bu.
Hiç mi aklınız çelinmedi, kimler asılmıştır, herkes bayılıyordu size.
Hiç çelinmedi. Çok gururluydum çocukluğumdan beri. Babam askerdi, erkeklerle büyüdüm, köylerde 70 kişilik sınıflarda okudum. Senede bir ayakkabı alınırdı. Türkiye güzeli seçildiğim 1990 yılında ayakkabım delikti ajansa giderken. Karton koyardım ayağım ıslanmasın diye. Öyle bir hayat yaşadım ve hiç şikâyet etmedim. Kimse zenginlikle hayatımda olamaz. Kamera karşısında oynarım ama normal hayatta yalandan nefret ederim. Yapı meselesi...
'N'aber Eyşan zayıfladın mı?'
Son dönemlerde basınla problemler yaşadınız. Neydi asıl mesele?
Kısık Ateşte 15 Dakika filminden teklif geldi. Çekimlerin son haftasında da soluma felç indi... Film biter bitmez ameliyat oldum. 6 ay yattım. Görünmek de istemedim. Kortizondan dolayı şiştim, kolum askıdaydı. Bakkala gidiyordum sadece. Bir gün çocuklar çekmiş beni o halde. Hakkımda saçma sapan haberler yapıldı. Ameliyattan sonra strese girmemeniz lazım, sinirler kaslara yapışıyor ama ben bu haberler yüzünden sürekli strese girdim.
Çeken bilir...
Disleksi hastasıyım, konuşma bozukluğum var. Cümleleri ters kuruyorum. Çocukluğumdan beri yaşıyorum bunu ama geç teşhis edildi. Sara sandılar çünkü arada bayılıyordum. Boynum o zamanlarda zedelendi sanırım. Her uyandığımda ağzımda burnumda şeker var. Kan şekeri düşmesi... Leonardo da Vinci'de de varmış bu, dahi hastalığıymış aslında.
Son yıllarda oyunculuk yaptığınız halde ön plana çıkmadınız, sağlık sorunları yüzünden mi?
6 sinema filmim var 8 yılda, hiç fena değil. Bazı dizilere konuk oyuncu oldum. Konuk olmamın sebebi hakkımda çıkan haberler. Eski eşi bir dönem komşum olan bir spiker kadın, adını söylemeyeceğim, canlı yayında "Kortizondan değil onun şişliği, eve sürekli hamburger istiyormuş, yiyip şişiyormuş" dedi. İnanamadım! Yiyip şişsem de sen nasıl öyle konuşursun? Sonra yapımcı arkadaşım arıyor, "N'aber Eyşan zayıfladın mı"... Şişmanlamadım ki!
Bir de "Lezbiyen" demişlerdi size...
Aydın'la görüşürken, hem hasta halimle gözükmeyim dedim hem de küçük kızı vardı; bizi basından öğrenmesi onu çok etkileyecekti. Aydın'ın kuzenleriyle çıkıyordum. Öyle çıktı haberler. Eşcinsel çok arkadaşım var, onlardan da tepki aldım. Bana sorulduğunda sadece "Hayır" dedim. Ben felç geçirmeyebilirdim. Kurtarabilirdik beni. Ama o kadar üzdüler ki...
'Birimiz mezara birimiz eve...'
Aydın Bulut'la çok mutlu görünüyorsunuz, dünyayı boş vermiş gibi...
Öyleyiz... Eğitimi, bilgisi inanılmaz. Birlikte projeler üretmek çok keyifli.
Nasıl tanıştınız?
Eski eşimin arkadaşları tanıştırdı.
Eski eşinizin arkadaşları ona yamuk mu yaptı yani...
Hayır onu da seviyorlar beni de... Eski eşimin hayatında biri vardı zaten. Ben yalnızdım. Önce "Bir yönetmenle çok zor" dedim. Önümü keser diye düşündüm. Aslında hayat sürekli karşıma çıkarmış onu. Serdar Akar "Gemide" filminde oynamamı teklif etmişti, istememiştim. Meğer yardımcı yönetmeniymiş. Sonra ameliyat olduğum hastanede hava almak için kapıya çıktığımda gördüm onu. "Sen n'apıyorsun burada" dedim, babası yatıyormuş. İkimiz de taburcu olduk ama babası mezara ben eve...
Bu hikâye "Sliding Doors"a doğru gidiyor...
Sonra görüşmeye başladık...
Evlenecek misiniz?
Borç durumu çıktığı için çocuk planını erteledik. Onun için evlenecektik. En çok buna üzülüyorum. Eh yaş da 44 oldu, tren kaçıyor çocuk için. Bilemiyorum... Dizi işi çıkarsa belki.
'Bi durun ya... Ben hâlâ uğraşıyorum'
Yapımcısı olduğunuz "Benimle Oynar mısın" gişede başarısız oldu. Önce, nasıl çıktı hikâye?
İki hikâye vardı Aydın'ın elinde. Biri Başka Semtin Çocukları, diğeri Hayat Siyah Ölüm Beyaz... İkinciye bayıldım. 2005'ten sonra Aydın'la bütün maçlara gittim, inceledim. Bir çocuk vardı tribünden, onunla oturup konuşurduk hep, vuruldu. Bir diğeri uyuşturucudan öldü. Yazılanlar gerçek oluyor, biz bunu atalım dedik. Zaten destek de gelmedi. Sonra Başka Semtin Çocukları'na fon çıktı. Yanlış zamanlama ve dağıtımcı hatası yüzünden o da battı. 4 sene borç ödendi. Sonra televizyonda yayınlandı, herkes "Ay ne güzel filmmiş" dedi!
Siz de delirdiniz...
Onda delirmedik, bunda delirdik aynı şey olunca. Geçen "Aaa en sevdiğim filmin yönetmeni, kahve benden" demiş biri. Bunda da aynısı olacak. Bir kadın hikâyesi yazalım dedim. İçinde Çarşı, Beşiktaş, buranın insanları olsun ama kadın gözüyle anlatalım. Bir kadın hapisten çıkar, Çarşı'dan birine aşık olur. Bir de kızı var, futbol delisi, yetimhanede büyümüş. Oturduk yazdık. Fon çıktı kadın hikâyesi olunca. Çok pozitif başladık; iş de ilişki gibi nasıl başlarsa öyle gider. Aslında para bulmadan çekmek istemiyordum ama...
İnönü Stadı yıkılacaktı...
Birkaç firma sponsor olmaktan vazgeçti, birkaç arkadaşım "Borç veririm" dedi ve yok oldu.
Başka çaremiz yoktu, İnönü Stadı çok önemliydi, mecbur başladı çekimler. Bütün param gitti. Benim bir yanlışım yok. Bağımsız yapımcılar "Şu tarihte girmek istiyorum vizyona girmesini" diyemez. "Seni Recep İvedik'le, bir de şununla vereceğim vizyona" derler. Eylülde girmek en uygunuydu. Ama ucu ucuna yetişince, ses kötü oldu. Tribündeki o marşlar geçmiyor seyirciye. Adam düğmeyi çevirmeyi unutmuş; halbuki herkesle aynı parayı verdim. Ucuz bir yere yaptırmadım. Tabii büyük şirket olsa özür dileyip daha güzelini yaparlar gece gündüz çalışıp. Bizle bir daha çalışmaz nasıl olsa! "Babam ve Oğlum da kötü başlamıştı dayanın" diyorlar. Dayanamam, onun arkasında Avşar Film var. Ben o salonu sadece bir hafta kiralayabilirim ki ilk hafta doldurdum. "Gidemedik kusura bakma, söz DVD'sini alırız" diye mesaj atıyorlar. Çok sağ olun! Set sırasında paraya ihtiyaç oldu ve 5 yıllık hakkını bir kanala sattık. DVD hakkı da onlarda. Bi durun ya... Ben hâlâ uğraşıyorum. Özel gösterimler yapıyoruz. Seyredince herkes beni anlayacak, neden bu kadar acı çektiğimi görecek çünkü çok güzel bir film...
Beşiktaş'a kırgın mısınız?
"Beşiktaş üzerinden para kazanıyorsun" diyenler oldu, stat çekimleri için bile para verdim. Basın toplantısından bir gün önce Fikret Orman "Kusura bakma sana çok destek olamadım ama toplantıya mutlaka geleceğim" dedi. BJK-GS maçında olaylar çıktı, Çarşı'yı içeri aldılar. Başkanın babası, Optik'in annesi öldü; bitmedi kötü haberler. Kırgınlıktan çok şanssızlık.
'Çalışkanız biz, çalışırız'
Şimdi ne kadar borcunuz var? Riva'daki ev kesin gidiyor mu?
47 bin kişi izledi. 50 bin olsa dağıtım masrafını çıkaracaktı, yani ona bile borcum var. 500 bin seyirci kurtarırdı beni. Riva'daki evimi satıyorum. Hayalim içini yapmaktı, güzel bir evdi, olmadı. Yazıldığı gibi oturduğum ev benim değil, kira.
Aydın Bulut borca yardımcı olmadı mı?
Diziden kazandıklarını filme yatırdı zaten. Şimdi yeniden diziye başladı. Borç 1 milyon lira ama moralim yüksek. Çalışkanız biz. Çalışırız... Sadece ayrı kaldık, Hopa'ya gitti.
Yıkılmadım ayaktayım diyor musunuz?
Tabii ki... Birkaç proje üzerinde çalışıyoruz. Bu film iyi gitseydi Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray serisi yapacaktık. Benim komedi hikâyelerim de var. Çok isterim komedi dizisinde oynamayı. "Güzel kadın" diyorsunuz almıyorsunuz, "Şişmanladı" diyorsunuz almıyorsunuz. Ben ne yapayım? Normal bir kadınım işte. İğne, botoks nedir bilmem, doğal bir şekilde yaşlanıyorum. Terazi Burcu'na şans gelsin artık!