'Kimse bize açıklama yapmadı'
Gülenay Börekçi usta tiyatrocu Genco Erkal'la Dostlar Tiyatrosu'nun akibetini ve sanat gündemini konuştu
Genco Erkal ve Dostlar Tiyatrosu denince herkesin aklına Muammer Karaca Tiyatrosu geliyordu. Çünkü 23 yıldan beri oyunlarını orada sahneliyorlardı. Gelenek bu yıl bozuldu. Erkal’la hem bu meseleyi hem de bu yıl başladığı zorlu tiyatro maratonunu konuştuk
GÜLENAY BÖREKÇİ / HT PAZAR
Genco Erkal ve Dostlar Tiyatrosu'nu izlemek isteyenler Muammer Karaca Tiyatrosu'na gidemeyecek, gitseler de üzerine kilit vurulmuş bir kapıyla karşılaşacaklar. Ne yazık ki tarihi önemi haiz o binada artık hiçbir tiyatro oyunu sahnelenmeyecek.
Genco Erkal bir süredir bu konuya dikkat çekmeye çalışıyor, bu sebeple de bulabildiği her yerde inatla, kararlılıkla oyunlarını sahneliyor. Son olarak önce Ankara'da, ardından İstanbul'da muazzam bir tiyatro maratonu gerçekleştirerek Dostlar Tiyatrosu'nun 5 oyununu üst üste 5 gece sahneledi. Önümüzdeki yılın ilk aylarında üst üste 7 oyun sahnelemeyi deneyecek. "Kim bilir, bakarsınız bu defa hepsini tek bir gün içinde sahnelerim ama tabii yorgunluktan da biterim" diye anlatıyor planlarını. "Guinness Rekorlar Kitabı'na kesin girersiniz" diyorum gülerek. "İstanbul'un en önemli tiyatro binalarından birinin alışveriş merkezine dönüştürülmek üzere kapatılması meselesi gündeme gelecekse, çekinmeden yaparım" diye cevap veriyor. Madem böyle başladık, buradan devam ediyoruz...
-Dostlar Tiyatrosu bir anda yersiz yurtsuz kaldı...
Sokakta kaldık diyelim. Ama bizim durumumuzdan çok daha önemli bir mesele var aslında. Burası, İstanbul'un en eski ikinci tiyatrosu. Muammer Karaca 1955'te kendi birikimleriyle kurmuştu. Tiyatrodan kazandıklarını halka bir çeşit vefa borcu olarak ödemek üzere... Fakat ömrünün son yıllarında çok borca girmiş ve borçlarını ödeyebilmek için de binayı belediyeye satmıştı. Belediye İSKİ'ye verdi, İSKİ de çalışanlarına yemekhane yaptı.
'MUAMMER KARACA YEMEKHANE BİLE OLDU'
-Resmen masalı sandalyeli yemekhane yani...
Düşünebiliyor musunuz, bütün koltuklar söküldü ve bu kadar değerli bir salona yemek masaları dolduruldu. Bu türden bir kültürel kıyım ancak Türkiye'de olur herhalde. 70'lerde tiyatromuzun en büyük yıldızları dahil herkesin katıldığı bir eylem yaptık. Yıldız Kenter, Müşfik Kenter, Şükran Güngör, Gülriz Sururi, Engin Cezzar, Toto Karaca, aklınıza kim gelirse... "Tiyatromuzu geri istiyoruz" pankartlarıyla bu kapıda oturduk günlerce. Sonunda belediye 1989'da, mekânı restore ederek orijinal haline döndürme kararı aldı. İlk kiracılar da Nisa Serezli-Tolga Aşkıner Tiyatrosu'yla birlikte biz olduk. 23 senedir de oradaydık.
-Şimdi kapatma kararı alınmasının sebebi ne? Herhalde yine yemekhane yapmayacaklar...
Anladığım kadarıyla Büyükşehir Belediyesi orayı Beyoğlu Belediyesi'ne vermiş. Onlar da böyle bir karar almayı uygun görmüşler. Bir açıklama yapmadıkları için, sebebini çözmekte zorlanıyoruz. Şişhane Metrosu inşaatından dolayı yıllardır duvarlarda bazı çatlaklar oluşmuştu mesela ve bu konuda bir şeyler yapılmasını biz de istiyorduk. Ama eğer sebep o çatlaklarsa, bunca sene niçin insanların hayatını tehlikeye atmayı göze alarak beklediler? Ayrıca kimse bize "Tamirat ve tadilat sebebiyle binayı bir süre kapatacağız" şeklinde bir açıklama yapmadı. Öyle olsaydı işler ne kadar uzun sürerse sürsün, içimiz rahat bir şekilde beklerdik.
-Öylece çıkıp gitmenizi mi söylediler?
Hemen hemen öyle oldu. Ayrıca binanın fonksiyonlarını değiştirmiş ve turizm fonksiyonu eklemişler. Yani burası seneye otel bile olabilir.
-Bu şehirde el atılacak birçok problemli bina var ama nedense önce kültürel önemi olan mekanlar seçiliyor.
AKP iktidarı Osmanlı'yı koruyor, camiler yaptırıp duruyor ama Cumhuriyet döneminin kültürel varlıklarını hiç mi hiç umursamıyor. Bence hem kültürden, sanattan korkuyorlar, hem de ellerindeki değerlerin farkında değiller. Kısa vadeli kazanç peşindeler sadece. Bir kenara sembolik olarak ufacık bir tiyatro ve sinema alanı ekleyecekler belki ama aynı şey değil. 5 yıldızlı otelin en üst katında minik bir oda tiyatrosu. O da belki... Millet sussun diye. Böyle giderse kültürel doku tanınmaz hale gelecek, unutturulacak.
- Tepkiler, durumu değiştirir mi?
Açıkçası böyle durumlarda genellikle sabredip bekliyorlar. Tepkiler hafifliyor, kızgınlık geçiyor ve sonunda gene yapacaklarını yapıyorlar. Yıllar önce Başbakan, “Bale belden aşağı bir sanattır” demişti. Dehşet!
İŞTE 5 AYAKLI MARATON EYLEMİ
Ben Bertolt Brecht: Genco Erkal, "Öyle yazarlarım var ki yıllar boyu peşimi bırakmıyorlar, peşlerini bırakmıyorum. Brecht onlardan biri. Birlikte tam 43 yıl geçirdik. Uzun bir yolculuk" diyor.
Kerem Gibi: Nâzım Hikmet'in şiirlerinden oluşan oyunda, şairin gençlik yılları, mahkûmiyeti, açlık grevi, zorunlu sürgünlüğü, vatan hasreti, barış için mücadelesi, Kurtuluş Savaşı izlenimleri anlatılıyor. Fazıl Say'ın müzikleri eşliğinde...
Sivas 93: 1993'te yaşanan bir trajedi, Madımak Oteli'ndeki yangın anlatılıyor. Müzikler yine Fazıl Say'a ait.
Marx'ın Dönüşü: Hayatını bizzat Marx anlatıyor. Jenny ile evliliği, Londra'ya sürülmesi, üç çocuğunun ölmesi, zamanın politik çatışmaları, İrlanda'nın İngiltere'ye karşı direnişi, Avrupa'daki 1848 devrimleri, Komünist Hareket, Paris Komünü olayları...
Azizlikler: Aziz Nesin'in öykü, şiir, masal ve taşlamalarından uyarlanan gösteride, bugünlerde herkesin sorduğu o meşum "Nereye gidiyoruz" sorusuna yanıt aranıyor.