Yaratıcılığın ilacı aylaklık!
Yapılan testler, 1990'lardan sonra IQ artarken yaratıcılığın hızla düştüğünü gösteriyor. Oysa yaratıcılığı harlandırmanın çaresi çok basit: Aylaklık...
Ece ULUSUM / HABERTÜRK PAZAR
'Acı kaybımız. Can dostumuz, kardeşimiz, en değerli varlığımız Yaratıcılık’ı erken kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Tüm reklam dünyasına başsağlığı dileriz.” 2 yıl önce Marketing Turkey’in kapağında tam da böyle yazıyordu. 2010’daysa Newsweek’in yayımladığı “Yaratıcılık Krizi” başlıklı yazı da şöyle bir kanıyı çeşitli araştırmalarla ortaya koyuyor; çocuklar başta olmak üzere insanlarda yaratıcılığı belirlemek için yapılan testler, 1990’lardan itibaren hızla düştüğünü gösteriyor. Üstelik IQ’nun yükselmesine rağmen...
Eee herkesin gördüğünden başka bir dünya çıkarmak her yiğidin harcı değil. Yaratıcı olmak bir adım önde olmayı da sağlar. Ama bir terk etmeyedursun, dönmesi çok zor... Mesela “Yaratıcılığın insanlığı terk etme sebebi çok çalışmak ve işi alışkanlık haline getirmek” diyor Grammy’li tasarımcı Stefan Sagmeister. İş böyle olunca bir karar almış ve 7 yılda bir, 12 ay kimsenin kendisine ulaşamadığı bir tatil yapmaya başlamış. Verimli olduğunu iddia ediyor. Üstelik bu seçiminde yalnız da değil; dünyadaki en iyi şefler arasında gösterilen Ferran Adria herkesin gitmek için aylarca sıra beklediği El Bulli’yi yılda sadece 7 ay açıyor. Adria 5 ayı gezmeye, çimenlere yayılmaya bazen de kendine yemek yapmaya ayırıyor. Bir de Bozcaada’da yıllardır restoran işleten Selma ve Erhan Sinor çifti var. Restoranlarını yılın 4 ayı açıyor, 8 ayı da dünyayı geziyorlar. Tabii uzun ara vermek kimimiz için lüks, kimimiz için de meslekten uzaklaşmak anlamına geliyor. O halde en iyisi kafayı dinlemek. Bunu ben demiyorum, bilim diyor.
UÇUŞ MODUNU AÇIN, KENDİNİZİ OTOPİLOTA BIRAKIN
Medivcal Hypotheses Dergisi’nin geçen yıl yayımladığı makaleye göreyse aylakken bilinçte uyanan şeyler, benliğin altında saklanan ifadeler... Yani aylaklık sayesinde bilinçaltınızda saklı olan müthiş fikirleri ortaya çıkarabilirsiniz. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim çünkü laboratuvarda incelenmiş bile! Beyin görüntüleme deneylerine katılan denekler, makineye bağlıyken boş bırakıldı. Bilim adamları inanılmaz bir şey fark etti, deneklerin dalgınlık anlarında beyinde üst düzey hareketlenme oluyor. Bunu da “Beyinde gezinme” olarak defterlerine not düştüler. Bunu biraz daha nörolojik anlatırsak, beyindeki periyodik yani ritmik sinyal nöronlar serbest salınınca işler tıkırında gidiyor. Dinlenme ağı, güneşli bir öğleden sonra çimlerde uzanırken, gözlerimiz kapalı ya da işyerinde pencereden dışarıyı izlerken devreye giriyor.
Eski Yunan dönemini düşünürseniz, felsefi görüşleri bugün bile konuşulan, çeşitli icatlar yapan kişilerin genellikle günün yarısını çimenlere yayılarak geçirdiği biliniyor. “İnsanın amacı, çalışmak değil aksine kendini eğlendirmek, boş vaktini değerlendirmekten keyif almak, eğlenceli bir şeyle meşgul olmak ya da güzel kitaplar okumak veya zevkle dünyayı seyretmektir.” Oscar Wilde’ın bu sözlerini modern nörobilim de onaylıyor. Tek farkı insanın amacı olarak değil, beynin ihtiyacı olarak kabul ediyor.
İyi bir geleceğimizin olması potansiyel aylakların elinde!
AYLAKLIK FOBİSİ
Aylaklık güzel şey ama bundan korkanlar var. ABD’deki psikoloji enstitülerinin yaptığı araştırmalar, insanların aylaklık kelimesinden ve aylaklık yapmaktan korktuğunu ortaya koyuyor. Hatta “aylaklık fobisi” diye bir şey bile var; “idlephobia”! Korkunun sebebi ise şu: New York Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre insanlık tarihinde ilk kez, daha çok çalışan daha çok kazanıyor. Dolayısıyla da işini kaybetmek istemiyor.
GEREKSİZ YERE MEŞGULİYET BEYNİMİZ İÇİN ZARARLI
Aslında korkulan şeyin aylaklık değil, tembellik olması gerek. (Biz Türklerde de bu paradoksal bir sorun.) Aynı araştırmalar, insanların kendini meşgul olduğuna inandırdıklarında aylaklığa değil tembelliğe meylettiğini söylüyor.
Hayatta kalmanın fazla hatta hiçbir fiziksel çaba gerektirmediği günümüz dünyasında her türlü gereksiz meşguliyeti icat edecek vakti buluyoruz. Çok basit ya da aldatıcı bir sebep yeterli. Kimisi buna “Hobi” diyor kimisi de “İş”. Sosyolog Bruce Charlton, “Meslek hayatında yükselmenin tek yolu meşguliyet ustası gibi görünmekten geçer ama inanın hiçbir şeye yaramıyor” diyor. Onu onaylayan bir araştırma da buldum. İngiltere’de yapılan araştırmaya göre plaza çalışanlarının yüzde 25’i günde en az 7 kere kendisine “Nerede kalmıştım?” diye soruyormuş. Yani bu durumda beyniniz sizi ciddiye almıyor.
‘Kronik meşguliyet’ beynimiz için kötü ve zihin sağlığı açısından da çok tehlikeli. Nasıl mı? Yaratıcılığı, kendini tanımayı, duygusal iyilik halini, sosyalleşme becerisini yok ediyor ve vücudunuzun dolaşım sistemine zarar veriyor. Bunun bilincinde olan şirketler, çalışanlarını hareket etmeye teşvik ediyor. Onlardan biri de Google; çalışanlarını işlerini telefondan ya da yazışarak değil, yüz yüze iletişim kurarak halletmesini istiyor. Böylece hem şirket hem de eleman bu işten kârlı çıkıyor.
BİR OLASILIK DAHA VAR!
Gürültünün iyi bir şey olduğunu söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama öyleymiş! Beynin anlaşılması zor, sezgilere ters düşen özelliklerinden bu... Özetlemek gerekirse gürültü beynin hatlarının karışmasını sağladığından işleri yoluna koymak için depoladığı dosyaları tek tek açmaya başlıyor. Tabii o an oraya ne zaman konulduğunu bilmediğiniz dosyaların da açılma ihtimali yüzde 36! Bunun bir de havalı ismi var; olasılıklı rezonans.
İngiltere’de aylaklığı bir disiplin olarak kabul edenlerin yıllık bir dergisi bile var; The Idler (Aylaklar)...
“Tek gerçek yolculuk insanın kendi içine yaptığıdır.” Rainer Rilke