'Vizontele'nin Rıfat'ı Mesut Çakarlı zâkir oldu

Ardından da 'Memo' karakteriyle fotoromanlarda boy gösterdi. Türk sinemasının küçük yıldızlarından biri oldu, pek çok dizide de seyirciyle buluştu.

Oyunculuk kariyerine şarkıcılığı da ekleyerek 1997'de albüm çıkardı. 'Vizontele'deki 'Rıfat' karakteriyle şöhretini pekiştirdi. Şimdilerde ekranlardan uzak olan Çakarlı ile hem nostalji yolculuğu yaptık, hem de şimdiki hayatını konuştuk.

İLK TECRÜBE TİYATRO SAHNESİNDE

Mesut Çakarlı'nın, oyunculuk hikâyesinde anne ve babasının mesleği etkili olmuş: Anne ve babam tiyatroda çalışıyordu. Babam, Nisa Serezli - Tolga Aşkıner Tiyatrosu'nda sahne amiriydi sonra tiyatro müdürü oldu. Annem de gişede çalışıyordu. Sürekli onlarla turnelere gidip, kulislere girip çıkıyordum.

Banker Kastelli olarak tanınan Cevher Özden, kültür hizmeti olarak bir müzikal sahneye koymak istedi. Haldun Dormen'in 'Geceye Selam' oyunu sahnelecekti. Ayrıca bir çocuk tiyatrosunun da sahneye konulması istendi. Bunun için Hadi Çaman görevlendirilmiş. Hadi Çaman da Gafur Uzuner ile gelip, babama 'Mesut'u tiyatroda oynatacağız' demişler. Babam da onay vermiş. 11 yaşında elime teks verdiler. 'Çocuk oyunu' dediler ama tek çocuk bendim. Nur Sürer, Ercan Yazgan, Suna Selen ve İsmet Ay gibi değerli isimlerle sahneye çıktım.

İLK FİLMİNDE KADİR İNANIR VE BANU ALKAN İLE OYNADI

Çakarlı ilk sinema filminde ise, Kadir İnanır, Banu Alkan ve İhsan Yüce gibi isimlerle aynı seti paylaşmış. Oyuncu şunları aktardı: Osman F. Seden, 1982 yılında Kadir İnanır ile Banu Alkan'ın başrollerinde yer aldığı 'Aşkların En Güzeli' filmi için çocuk oyuncu arıyormuş. Osman F. Seden de Taksim Sahnesi'ndeki oyunda beni seyretmiş oyunda. Kadir İnanır da 'Okulla ilgili sıkıntısı olmazsa Mesut oynasın' demiş. Film o dönem büyük ilgi gördü.

Mesut Çakarlı, "1983'te de 'Memo' fotoromanları için biri aranıyordu. 'Memo'nun yönetmenliğini yapan Yılmaz Köksal, filmde beni izleyince fotoromanda rol almamı istemiş. Genel koordinatör Ersin Burak aslında beni istememiş ama Yılmaz Köksal ısrar etmiş. 5-6 yıl fotoromanda rol aldım. O zamanlar bir de sadece TRT vardı. TRT'nin önemli projelerinde de yer alınca bir anda meşhur bir çocuk oldum" dedi.

Çakarlı, çocuk yaşta gelen şöhretiyle ilgili; "Okul hayatım sıkıntılı geçti diyebilirim. Her gün tehdit ediliyordum. Devamsızlıktan kaldım, lise 1'de de okulu bıraktım. Öğretmenlerle de sıkıntı yaşadım. Filmde ya da fotoromanda oynuyorum, saçımı fazla kestiremiyordum o bile problemim oldu. 'Bize ne senin artistliğinden' bile diyen vardı. Okul değişitirdim" ifadelerini kullandı.

Kadir İnanır'ın yanı sıra Tarık Akan, Cihan Ünal, İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay ve Müjde Ar gibi isimlerle de kamera karşısına geçen Çakarlı, "Şanslı bir çocuktum. 100'den fazla dizi ve filmde rol aldım. 1988 yapımı 'Kuruluş Osmancık' dizisindeki oyuncu kadrosunda, Meral Orhonsay, Eşref Kolçak, Kenan Pars, Kuzey Vargın, Süleyman Turan ve Yusuf Sezgin gibi pek çok usta isim ile aynı seti paylaşma şansını elde ettim" diye konuştu.

Mesut Çakarlı ayrıca; "Gelen tekliflerin 4 katını da reddettim diyebilirim. Oyunculukta 'garson boy' denilen bir şey vardır. Yani çocukluktan gençliğe adım atılan bir dönem. Pek çok çocuk oyuncu bu dönemden sonra kaybolmuştur. O dönemde de bana teklif geliyordu" şeklinde sözlerini sürdürdü.

"KÖY HALKI GÜLME KRİZİNE GİRDİ"

Masut Çakarlı, "Unutamadığın bir set anın var mı?" sorusunu ise şöyle yanıtladı:

1991'te, Tarık Akan, Mine Çayıroğlu, Yaman Okay ve Yılmaz Erdoğan ile 'Siyabend ile Heco' filminde rol aldım. Çekimler Siirt'teydi. Filmde Tarık Akan'ın çocukluğunu oynuyordum. Çoban rolündeydim. Rol gereği küçük danayı sırtımda taşıyacaktım. Bütün köy bizi izliyordu. Danayı sırtladım, 'motor' dediler.

Yürürken bir sıcaklık hissettim vücudumda. Bir baktım dana dışkısını çıkarıyor. Kafam, yüzüm hatta içime girdi hayvanın dışkısı. İnsanlar tabii gülüyor. Ben de rolü bozmamaya çalışıyorum. Sahneyi tamamladım. Köy halkından set ekibine kadar herkes gülme krizine girdi.

Hemen 'Su getirin' dedim. Yönetmen Şahin Gök, 'Ellemeyin böyle çekeceğiz çok doğal oldu' yanıtını verdi. Bütün gün öyle çalıştım. Bir sahnem kalmıştı. Diğer sahneleri çekeceğimiz yer 80 kilometre uzaklıktaydı. 'Burada kalalım sabah güneşiyle çekeriz' dediler. Üzerimi yıkamadım öyle yattım. Bir gün sonra da güneşi yakalayamadılar. Filmde yok o sahne. O kadar uğraştık filmde yer almadı. (Gülüyor)

Oyunculuk yaptığı dönemlerde şarkıcılığa da merak saran Mesut Çakarlı'nın bu serüveni kısa sürdü.

Çakarlı bu konuyla ilgili ise; "Çocukluk yıllarımda 'Küçük Emrah' çıkmıştı. O dönem 'kaset yapalım' diye çok teklif geldi. Ancak istemedim. Çünkü sahneye çıkıp şarkı söylemekten utanıyordum. 20'li yaşlarımdan sonra müzik yapmak istedim. Prestij Müzik ile anlaştık ama istediğim gibi olmadı. Müzik piyasasını da sevemedim, pek ısınamadım. Sonra kendi plak şirketimi kurdum ama bir sürü aksilikler oldu. 'Demek ki bu işi yapmamam gerekiyor' dedim ama şimdi yine sesimle ilgili bir iş yapıyorum" diye konuştu.

2000 yapımı 'Vizontele'de 'Rıfat' karakterine hayat veren Mesut Çakarlı, aslında Yılmaz Erdoğan'ın kendisine Tolga Çevik'in canlandırdığı 'Nazif' karakteri için teklifte bulunduğunu söyledi. Ancak o dönem bedelli askerlikten faydalanmak isteyen Çakarlı sahneleri az olduğu için 'Rıfat'ı canlandırdığını kaydetti.

Mesut Çakarlı, 'Vizontele' macerasını da şöyle anlattı: 'Siyabend ile Heco' filminde Yılmaz Erdoğan ile rol almıştım, orada tanıştık. Arkadaşlığımız devam etti. Yılmaz, 'Vizontele'yi çekerken, 'Sana göre çok güzel bir rol var' dedi. Bana Tolga Çevik'in oynadığı 'Nazif' karakterini teklif etti ancak 'askere gideceğim' yanıtını verince, 'bir rol var ama çok kısa' dedi. Ben de senaryoyu okuyunca 'Rıfat' karakterini çok sevdim. Çünkü şuna inanıyorum; yapılan bir işte iki şey insanların aklında kalıyor; ağlarlarsa ya da çok gülerlerse... 'Rıfat' o filmin jönüydü. İkincisi en duygusal sahnesinin kahramanıydı.

"O 'ŞEHİTLER' GERÇEK ASKER ARKADAŞLARIMDI"

Filmle ilgili bilinmeyen bir gerçeği de anlatan oyuncu; "Sahnelerimi çektikten sonra Kütahya'ya askere gittim. Ekip, Van'da çekimleri sürdürüyordu. Televizyondaki şehit haberim için askerden fotoğraf istediler. 'İki asker arkadaşının daha fotoğrafını yolla, onlara da yer verelim' dediler. Yani televizyonda şehit haberinin verildiği diğer iki kişi gerçek asker arkadaşlarım" dedi.

Anadolu Üniversitesi Tarih bölümü 3. sınıf öğrencisi olan Çakarlı, "52 yaşında üniversiteli oldum" dedi.

2014 yılında evlenen, "Artık 'baba' rolündeyim" diyen oyuncunun Safer ve Fatih adında iki çocuğu dünyaya gelmiş: 45 yaşında evlendim. Geç evlendim, geç baba oldum. İnsanlara erken evlenmeyi tavsiye ediyorum. Çünkü yaş geçtikçe tahammül azalıyor. Çocuklar 'Baba futbol oynayalım' diyorlar ama yaş 52 olunca zorlanıyorsun.

OYUNCULUKTAN ZÂKİRLİĞE

Mesut Çakarlı, 2018 yılından beri Kültür ve Turizm Bakanlığı, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'ne bağlı İstanbul Devlet Türk Müziği Araştırma ve Uygulama Topluluğunun bir alt birimi olarak Tasavvuf, İrfan ve Meydan Meşkleri Bölümü'nde ses sanatçısı ve zâkir olarak çalışıyor.

(Zâkir: Tekke ve dergahlarda kurumsal bir kimlik kazanarak ilahi okuyan kişilere denir)

Çakarlı, "İnsanlar çıkıp 'Televizyon ve müzik sektöründe kalıcı olmak istiyorum' diyor. Önemli olan güzel işler yapıp ve güzel anılıp bu dünyadan gitmektir. Biliyorsun, insanlar aslında beni 'Doğru Ahmet' olarak tanıdı. Dizi ve filmlerde de hep 'iyi' karakterleri canlandırdım. İnsanlar üzerinde iyi bir etki bıraktığımı düşünüyorum. İnsanların ahlaki ve kültürel olarak benimsemedikleri şeylerin içinde olmamaya gayret ettim" dedi.

Mesut Çakarlı, "Oyunculuğu bıraktınız mı?" sorusuna ise, "İyi bir rol gelirse oynarım. Çocuklarıma izah edemediğim bir rolde olmak istemem" şeklinde cevap verdi.