8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde bir yandan kadınların sosyal, kültürel, ekonomik haklarının nasıl daha fazla iyileştirilmesi gerektiği tartışılırken, diğer yandan kadınların en doğal hakkı, yaşam hakkı ellerinden alınıyor. Medyada her gün yer alan en az birkaç kadın cinayeti ve son yıllarda yapılan istatistikler kadınlara yönelik şiddetin boyutlarını da gözler önüne seriyor. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de toplumun kanayan yarası. Peki bu artışın altında yatan en önemli nedenler ve önlenmesi adına yapılması gerekenler neler? Konuyu bu davaların en önemli isimlerinden Hukukçu Avukat Dr. Rezan Epözdemir, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, Uluslararası Bilişsel Terapiler Birliği Başkanı Psikiyatrist Prof. Dr. Mehmet Sungur ile konuştuk. Sadece uzmanları değil ama, şiddet mağduru kadınları da dinledik… Burçak Orçun’un haberi…
“Kadınlar değişiyor”Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin 2019’da yayınladığı istatistiklere göre dünya kadınlarının yüzde 30’u partnerleri tarafından fiziksel ve/veya cinsel şiddet görürken, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından hazırlanan rapora göre Türkiye’deki kadın cinayetleri son on yılda üç kat arttı. Kuşkusuz bu artışın sosyal, ekonomik ya da toplumsal çok çeşitli nedenleri var ancak Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav’a göre öne çıkan en önemli etkenlerden biri kadınların haklarını daha fazla arar hale gelmesi: “Kadınların toplumun değişimine ayak uydurduğunu ve haklarına daha fazla kavuşmak istediğini görüyoruz. Bu istek şiddetle bastırılmaya çalışıyor.” Bu görüşü doğrulayan en önemli veri ise kadınların yarısından fazlasının boşanma evresinde öldürülüyor olması.
“Sorun somut cezada”Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda toplumun vicdanını en rahatsız eden konuların başında haksız tahrik ve iyi hal indirimleri geliyor. Bir yaşamı kasten sonlandıran bir katil, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alması gerekirken, kısa bir süre cezaevinde kaldıktan sonra serbest kalabiliyor. Kadın cinayetleri davalarının en bilinen ismi Hukukçu Avukat Dr. Rezan Epözdemir Türkiye’de zihinsel bir dönüşüme ihtiyaç olduğunu belirterek sorunun soyut değil somut cezada olduğuna dikkat çekti. Epözdemir “Kadına yönelik şiddetin hukuki bileşen açısından iki temel paradoksu var. Haksız tahrik ve takdir indirim sebepleri.”
Ya görünmeyen şiddet?Uluslararası Bilişsel Terapiler Birliği Başkanı Psikiyatrist Prof. Dr. Mehmet Sungur ise kadına yönelik şiddet konusunda yaşanan artışın yanı sıra şiddetin artık eskisi kadar kamufle edilememesinin de rakamlar üzerindeki etkisine dikkat çekti. Sungur “Kimi zaman utanç, kimi zaman korku ya da suçluluk nedeniyle dile getirilmeyen şiddeti de göz önünde bulundurursak, görünen rakamlar görünmeyen rakamların yanında buz dağının görünen kısmı diyebiliriz” şeklinde konuştu.
“Profesyonel kadın katilleri türedi”Artan sadece kadın cinayetleri değil, bundan daha ürkütücü olan şüpheli kadın ölümlerinin de son yıllarda ciddi bir oranda artış göstermesi… 2018’de öldürülen 440 kadının 131’i, 2019 yılında öldürülen 474 kadının 152’si, 2020 yılında ise öldürülen 471 kadının 171’i şüpheli olarak kayıtlara geçti ve failleri bulunamadı. Bu tür ölümlerde zanlıların olaya kaza ya da intihar süsü verme eğilimi göze çarpıyor. “Şüpheli ölüm yerine şüphede bırakılan ölüm demeyi tercih ediyorum” diyen Kav, tam bir hukuksuzluk ve cezasızlık anlamına gelen şüpheli ölümlerin bir an önce özel önem verilerek sahiplenilmesi gerektiğini vurguladı. Avukat Dr. Epözdemir ise son zamanlarda profesyonel kadın katillerinin türediğini belirterek, “Öncesinde nasıl katledeceğini çalışıyor, sonrasında delilleri karartıyor, yargılama aşamasında da indirimlerden nasıl faydalanacağını hesaplıyor” dedi.
Hangi kadınlar, hangi erkekler?Belki de bu konuda sorulması gereken en önemli sorular, hangi erkeklerin şiddete daha çok başvurduğu ve hangi kadınların daha çok şiddete maruz kaldığı… Prof. Dr. Mehmet Sungur yanıtların şiddeti gelmeden önce önlemek adına değerli olduğunu belirterek şu profillerdeki erkeklere dikkat çekti: Şiddeti sorun çözme yöntemi olarak benimsemiş, ayrılık toleransı düşük, narsistik kişilik özelliğine sahip, madde bağımlısı ve patolojik kıskançlığı olan. Hangi kadınların şiddete daha çok maruz kaldığı sorusuna gelince: Çaresizleştirilmiş, ekonomik yönden bağımlı, cinsel yönelimi farklı ve boşanmış kadınlar.
“Görmezden geliniyoruz ama ölmezden gelemiyoruz”Peki ya şiddet mağduru kadınlar? Onlar neler söylüyor? Konuyla ilgili konuştuğumuz üç kadın da istatistikleri doğrular nitelikte, boşanmak istedikleri için eşleri tarafından şiddet görüyor, tehdit ediliyor. Evli kaldığı 12 yıl boyunca kocasından şiddet gören “Her gün ölmekten bıktım” diyen iki çocuk annesi Emine Sağır’ın sesini duyurmak, boşanmak ve kendi ayaklarının üzerinde durmak istiyor. Aldatıldığı ve şiddet gördüğü kocası tarafından 44 yerinden bıçaklandıktan sonra ölümden dönen iki çocuk annesi Aycan Beysülen yaşadığı olayın şokunu hala üzerinden atmaya çalışıyor ve adalet arıyor. Adını vermek istemeyen bir kadın ise üç maymunu oynayanlara sesleniyor: “İnsanların içinde öldürülüyoruz yine sesimiz duyulmuyor. Bizi insanlar görmezden geliyor ama biz ölmezden gelemiyoruz. İnsanlar televizyonda izlerken ah vah ediyor. Ama olurken hepiniz üç maymunu oynuyorsunuz.”