Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulos’un davetlisi olarak Atina’da Pavlopulos ve Başbakan Aleksis Çipras’la görüşen, Gümülcine’de Batı Trakya Türkleri ile bir araya gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, daha sonra ziyaretini izleyen gazeteci ve yazarların sorularını yanıtladı. Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
- Atina ziyaretinizde Lozan konusu öne çıktı.
Ziyaret öncesinde, bir Yunan televizyonuna (Skai TV) verdiğim mülakatta Lozan’la ilgili bir soruya cevaben söylediklerim zannediyorum biraz rahatsızlığa yol açmış. Yunanistan’ın toprak bütünlüğünde sanki Türkiye’nin gözü varmış gibi yanlış çıkarımlarda bulunanlar olmuş. Halbuki benim ağzımdan öyle bir şey çıkmış değil. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Ben gerekiyorsa pekâlâ güncelleme yapılabileceğini belirttim. Kaldı ki Lozan, sadece Türkiye- Yunanistan arasında bir antlaşma değil. Farklı devletlerin işin içinde olduğu, çeşitli meseleleri konu alan, muhtelif protokoller de içeren ayrıntılı bir antlaşma. Gerek görülürse pekâlâ güncellenebileceği kanaatindeyim. Bu benim düşüncem. Siz paylaşmayabilirsiniz. Nitekim Yunanistan Cumhurbaşkanı bu tür antlaşmaların güncellenemeyeceği kanaatinde. Bana göre ise taraflar ihtiyaç hissederlerse pekâlâ güncellenebilir. Bunu orada Cumhurbaşkanı Pavlopulos’a da ifade ettim: “Biz parlamentolarda gerekirse anayasaları bile değiştirmiyor muyuz? Değiştiriyoruz. Dolayısıyla antlaşmalar da gerek görülürse elbette güncellenebilir.” Ama bu konu biraz sanki takıntı haline gelmiş gibi. Aynı şeyi Başbakan Çipras’ta da gözlemledim.
- Batı Trakya’yı ziyaretiniz de kimilerini tedirgin etmiş gibiydi.
Celal Bayar Lisesi’nde soydaşlarımızla bir araya gelmemizden rahatsız olunmasını anlamıyorum. Lozan’da azınlıklara tanınan hakların hayata geçirilmesi önemli. İkide bir bize söyledikleri şey Heybeliada Ruhban Okulu. Hadi biz o meseleyi de hallettik diyelim, peki Batı Trakya’daki soydaşlarımızın okullarına yönelik tavrınızı nereye koyacağız? Ya da Atina’daki cami meselesi. İki tane cami meselesi var. En ufak bir gelişme yok. Mesela güya yeni bir şey yaptılar ama camiye bile benzemiyor. Minaresi yok. Dedim ki: “Ya bir şey yaptınız, ‘2 ay sonra açacağız’ dediniz. Ama bir minaresi bile yok. Bizim kültürümüzde minaresiz cami olmaz.” Hatta kendisine, “Çansız kilise olur mu?” diye sordum. “Olmaz, iyi olanı tabii ki çanlı olanıdır” dedi. Başmüftülük meselesinin halen halledilemediğinden bahsettim. Başmüftüyü atayarak belirliyorlar. Halbuki oradaki Müslümanlar kendi başmüftülerini kendileri seçebilmeli. Bunlara mukabil bizim mesela Sen Sinod diye adlandırılan kurul için neler yaptığımızı anlattım. Mesela, kilise yapımı. Böyle şeyleri biz sorun haline getirmeyiz. Nitekim, Sümela’yı biz yapıyoruz. Mesela 7 Ocak’ta Fener’de Bulgar Ortodokslara ait olan Demir Kilise’nin açılışını Başbakan Boyko Borisov’la beraber yapacağız.
Türkiye olarak bizim derdimiz, Yunanistan’la ilişkilerimizde de açık ve samimi olarak, yapıcı bir tutumla meselelere çözüm üretmektir. Biz komşuyuz. Kavga kimseye fayda sağlamaz. O nedenle ilişkilerimizdeki olumlu gelişmeler bizleri mutlu ediyor. Halklarımız arasında sorun yok, birbirlerine gerçekten ilgi gösteriyorlar. Üst düzeyde bazen tabii ki bazı sıkıntılar olabiliyor. Başta değindiğim yanlış anlamayla ilgili olarak, Atina’daki görüşmelerimizde şunu da söyledik: “Bizim Yunanistan’ın egemenlik hakkıyla, toprak bütünlüğüyle ilgili herhangi bir sıkıntımız yok. Bizler her iki ülkeye, her iki topluma fayda sağlayacak adımlar atmaya odaklanmalıyız.” Şunu da hatırlatayım; mesela 15 Temmuz gecesi, beni ilk arayanlardan biri Cumhurbaşkanı Pavlopulos olmuştur. Böyle de vefalı bir insandır. Böylesine vefalı bir dostun davetine icabet etmek, bizim için ayrıca önem taşıyordu.
- Lozan’da güncellenmesini istediğiniz hususlar, ibadet özgürlüğü gibi konulardan mı ibaret?
Siz Suriye meselesinde de Irak meselesinde de Lozan’la ilgili olarak benzer imalarda bulunmuştunuz. Lozan, Türkiye-Yunanistan arasındaki bir antlaşma değil. Muhtelif boyutları olan devasa bir antlaşma. Devam etmesi gerekiyorsa tabii ki devam eder. Ama taraflar belirli noktaları güncelleme ihtiyacı hissederlerse, bunu pekâlâ yapabilirler.
- Çipras, AA’ya verdiği demeçte, sizin ziyaretinizle her iki ülkenin ilişkilerinde yeni bir dönemden bahsedebileceğinden, bu konuda umutlu olduğundan söz etmişti
Biz de aynı umudu taşıyoruz. Çünkü her görüşme, yeni bir süreç, yeni bir adım demektir. Ayrı kalmakla, görüşmemekle, yerinde saymakla bir yere varamazsınız. Mesafe katetmek, ilişkileri ilerletmek istiyorsanız, görüşmek lazım. Bu açıdan karşılıklı ziyaretler çok önemli.
- En güçlü ve kararlı tepkiyi Türkiye, siz verdiniz. Diğer Müslüman liderlerin cılız tepkiler verdiğini görüyoruz...
İslam dünyasındaki bölünmüşlük ve iç sorunlar Amerika’nın böyle bir karar almasını kolaylaştırdı. Irak’ta, Suriye’de yaşananlar ortada. Hakeza Libya, Mısır, Yemen’de de ciddi sıkıntılar var. Kudüs konusunda böyle bir adım atılması, birilerinin bu durumu fırsat bildiğini gösteriyor. Mesela ABD’nin Kuzey Suriye’de yaptıklarını anlamak mümkün değil. Yaklaşık 4 bin TIR silah taşıdılar. Oralarda DEAŞ diye bir şey kalmadığına göre, bunca silahın orada işi ne? Onun için Müslümanlar olarak uyanık olmalıyız.
- Kudüs meselesinde gelinen son nokta sizi çağrınız oldu. ABD Başkanı Trump ile görüşeceğinizden bahsetmiştiniz.
O dediğiniz, Kudüs meselesinde ABD yönetiminin malum adımı atmasından önceydi. Kendisiyle telefon görüşmesi yaptığımızda, bir başka konuyla ilgili olarak 1 hafta içerisinde bana geri dönüş yapacağından söz etmişti. Henüz bir dönüş olmadı. Bizi arayacak olurlarsa, Kudüs konusunda ne düşündüğümüzü de kendilerine elbette aktarırız. Samimi olunsaydı, o tür bir adım atmadan önce en azından istişare ederlerdi. Görünen o ki “Diğer ABD başkanları yapmamıştı ama ben yaparım” anlayışıyla hareket edildi. Türkiye şu anda İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Dönem Başkanı. Çarşamba günü İstanbul’da Olağanüstü İslam Zirvesi’nde Kudüs konusunda neler yapılabileceğini ele alacağız.
- ABD ve Çekya haricinde Kudüs’ün başkent olarak tanınmasını kabul eden yok. AB dahil, diğer ülkeler bunu kabul etmiyor. Sizin Papa’yla ve Rusya ile yaptığınız görüşmeler var. Bu süreç nereye gider?
Bunu hep birlikte göreceğiz. Atina’da bulunduğum sırada, Sayın Papa ve Sayın Putin’le telefon görüşmeleri yaptım. Sayın Putin, pazartesi akşamı ikili bir görüşme için Ankara’ya gelecek. Macron’la da yine bir telefon görüşmemiz olacak. Diğer ülkelerle de peyderpey görüşmelere devam edeceğiz. Çarşamba günkü buluşmayı çok önemsiyorum. İİT olarak orada buluşup karar ve sonuç bildirgesinin yanı sıra neler yapılabileceğini konuşacağız. Kolay bir süreç değil. Ama şunu söyleyeyim; ABD yönetiminin aldığı bu karar, başka devletleri bağlamaz. Sayın Putin konuyu BM Güvenlik Konseyi’nin gündemine getirdi. Ama BM Güvenlik Konseyi’nin alacağı karar bellidir. Niye? ABD kararını vermiş zaten. Bana göre Sayın Papa’nın duruşu önemli. Yahudilerin duruşu da önem arz ediyor. Şu an onlarda da ciddi sıkıntılar var biliyorsunuz. Kudüs, 3 semavi din için de kutsal. Statüsü değişmemeli. Temenni ederim ki yol erkenken hatadan dönülür.
- Bugün (dün) Filistin’de, şiddet vardı. Müslüman sokaklarını tahrik eden bir durum var ortada...
Kudüs konusunda atılan bu yanlış adım, bölgeyi ciddi manada ateş çemberinin içine sürükleyebilir.
- Arap âleminin bu konudaki genel duruşunu nasıl görüyorsunuz?
Arap Ligi çarşamba günkü toplantıda bulunacak. Dönem başkanı, Ürdün Kralı II. Abdullah. O da bizim gibi düşünüyor. İslam ülkeleri bu konuda ortak bir tavır sergilemeli.
- Çarşamba günü Filistin konusundaki çağrıya katılım noktasındaki beklentiniz nedir?
Biz üstümüze düşeni yapıyoruz. Bizzat mektupla ve bizzat telefonda görüşerek davet ettiklerim var, davetlerime devam edeceğim. Bu işin hassasiyetini anlayanlarla beraber görevimizi yerine getireceğiz.