Kamusal alanda penguen sorunu
Nihal Bengisu Karaca yazdı...
ÖNCE Hürriyet Gazetesi, sonra diğer gazeteler ve internet siteleri bir penguenin peşine düştü. Timaş Yayınları'nın 2011'de bastığı "Paytak Penguenlerle Tanışalım" adlı çocuk kitabında, dişi penguenleri başörtülü olarak tasvir ettiği iddia edidi. Twitter çalkalandı. Derken Timaş'tan yalanlama geldi. Kitabın hikâyesi de çizimleri de Amerikan Kapps Book tarafından İngilizce olarak basılan bir yayına aitti. Çizimler orijinal baskıdakilerle aynıydı. Timaş Yayınları nihayet aklanmıştı. Penguene zorla başörtüsü taktırmamışlardı, penguen özgür iradesiyle ya da malum Antarktika hava muhalefetinden ötürü başörtüsü takıyordu. Böyle olunca Hürriyet Gazetesi de özür dilemek durumunda kaldı. Ama ne özür!...Gazetenin ombudsmanı Faruk Bildirici özür dilerken bile "suçlanan Timaş Yayınevi", "suçlanan taraf" gibi ifadeler üzerinden "başörtülü penguen resmi"nin "suç aleti" olduğu algısı yaratmaya çalışıyordu. Özür dilerken bile, başörtüsü takmayı "suç" olarak gören bir zihniyet durumunu pekiştiriyordu.
Eğitimcilerin feveranları ise başlı başına "nefret suçu" düzeyinde. Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, "Çocukların ilk 4 yıl soyut düşünme becerileri gelişmez. Bu nedenle karşılaştıkları kavramlar onlarda izler bırakacak" diyor.
İz bırakacak?!
Sanırsınız ki ortada Karındeşen Jack'in cinayetlerini ballandıra ballandıra anlatan bir hikâye kitabı var. Başörtülü penguen nasıl bir iz bırakırmış, başörtülü penguen resmi çocukta nasıl bir tahribata neden olurmuş, onu da Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayla Oktay'dan öğreniyoruz: "Küçük yaşta çocuğun karşılaştığı her şey bilinçaltına yerleşir. İlkokul birinci sınıfta çocuğun maruz kaldığı bu görseller de aklında kalacak. Böylece ileride başörtüsüne daha alışkın olacak."
Yani "Çizmeli Kedi"nin paso yalan söylemesinde ve yüz yılı aşkın süredir çocukları yalan söylemenin makul olduğuna inandıran bu masalda hiçbir sorun yok. Çocuğun, çocuk kanallarında gösterilen "Johnny Brovo" gibi, her gördüğü kadına sözlü tacizde bulunan çapkın ve aptal "çizgi film" karakterlerinin normalliğine alışmasında hiçbir sorun yok. Ama dişi penguenin başörtüsü? Hafazanallah iz bırakır!
Cartoon Network, Disney Channel, Jo-Jo gibi kanallarda oynayan çizgi filmlerin fena halde iri göğüslü, fena halde dekolte kostümlü, taytlı, büstiyerli genç kadın figürleri ille de "normal" ve çocukların bunlara alışması zorunlu(!), ama aynı çocuğun bir penguenin kafasındaki başörtüsüne "alışması" sorunlu!
Zihniyet bu. Bu zihniyet ki, eminim kitap penguenleri Kuzey Kutbu'nda yaşıyormuş gibi gösterseydi, yani bilgi hatası yapsaydı haber yapmaya değer görmezdi. Ama başörtülü penguen, oğluna bulundukları kıtanın iklimi ile bilgi vermeye kalkmış ki, işte bu affedilemez!
Nitekim bu zihniyeti Timaş'ın açıklaması da tatmin etmemiş. Eğitim-Sen Genel Basın Yayın Sekreteri Tuğrul Culfa şöyle söylüyor: "Kitabın nereden geldiği önemli değil. Önemli olan çocukların başörtülü penguenlerle karşılaşması." Ve devam ediyor: "Bu tür olaylar gün geçtikçe fazlalaşıyorsa, yayınlarda ya da okullarda toplumun geleceği farklılaştırılmak mı isteniyor diye sormak lazım."
Çok şükür ki, adam haklı. Evet, toplumun geleceği sahiden farklılaşıyor.Çocuklar başı örtülü olmanın da, başı açık olmanın da normal tercihler olduğunu öğrenerek büyüyorlar ve gelecekte de bu penguen tartışmasının mizah dergisi Penguen ile ilgili filan olduğunu zannedecekler. Sadece gülecekler.
Gay köprü ya da şehrin adak çalısı...
BOĞAZ köprülerini "gay köprüler" olarak niteleyen ilk kişi, 2008'de caz festivali için İstanbul'a gelen sanatçı Rufus Wainwright idi. Eşcinselliğini açıkça ifade eden Wainwright bu ifadeyle köprülerimizi övüyor değildi; ağır bir eleştiriyi kendi gay'liği üzerinden mazur kılarak zarif bir istihza yapıyordu.
Fatih Altaylı köprülerin aydınlatılma şekliyle ilgili bir eleştiri yazınca bu ifade yeniden hatırlandı. Daha önce birkaç kez ifade ettim ama bu vesileyle tekrarlayayım: İstanbul'un pek çok şaheseri gibi, köprülerinin de aydınlatılması şehrin gecelerini muhteşem kılıyor. Ancak köprülerin aydınlatma kalitesi ve seçilen renk tercihleri skandal. Mor, kırmızı ve yeşiller şehre büyük bir büfe görüntüsü veriyor. Belki de "adak çalısı" demeliyim. Ya da "deli kızın bohçası".