Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Yaşam Facebook ve Twitter'da olmayanlar psikopat mı?

        ÜMRAN AVCI - AHT

        Gazetelere yansıyan Amerikan menşeli haber tartışma yarattı. Kaynağa göre, sosyal paylaşım sitelerinin popülerleşmesiyle birlikte birçok firma, hatta psikologlar, bu tür sitelere üye olmayan kişilere şüpheli olarak bakmaya başladı. Hatta ABD'de işverenler Facebook hesabı olmayanları işe almak istemiyor. Uzmanlar, "Bu kişiler psikopat olabilir" uyarısı yapıyor. İşverenler, kötü niyetli insanların internet ortamında iz bırakmamak adına sosyal paylaşım sitelerinden uzak durduğunu düşünüyor. Ülkemizde durum farklı. Facebook'un sosyalleşmedeki etkisi yadsınamayacak bir gerçek. Ancak, kullanmayanlar "psikopat" olarak görülmüyor. Yine de sosyal paylaşım ağlarını kullanmayı bilmeyenlerle çalışmak istemeyenler de var, terapistlerin mutlaka Facebook jargonunu bilmesi gerektiğini düşünenler de... İletişim uzmanlarından, psikiyatristlere hatta işverenle çalışanları buluşturan iş arama sitesi yöneticilerine Türkiye'de "Facebook"u kullananlar ve kullanmayanlara "bakışı" sorduk... İşte yanıtları:

        Prof. Dr. M. Kerem DOKSAT:

        'İşveren sosyal paylaşım sitelerini kullananları tercih eder'

        ÇAĞIMIZ iletişim çağı. Ve insan da sosyal bir varlık olduğu için bütün mecraları kullanarak etrafıyla ilişki kurmayı istemesi normal. Özellikle asosyal ya da toplumdan uzak yaşayan, sosyal ilişkilerden kaçma gibi bir özeni yoksa; - ki, bu tip insanlar genelde sorunlu insanlardır - gayet tabi ki bu tip kolaylıklardan faydalanacaktır. O kişi bir işverense, bir firma sahibi ise veya bir doktorsa ve benim gibi muayenehanesi varsa kendi tanıtımlarını yapmak, o mecraları en doğru şekilde kullanarak, üçüncü şahısların ağzından değil, kendi ifadeleri ile iletişim kurmayı gayet tabi ki isteyebilir. Onun için özellikle bir işyerinde çalışacak elemanların bu yeni çağ kolaylıklarını (Facebook, Twitter) kullanmayı bilmeleri ve bunlara aşina olmaları beklenir. Örneğin benim bir şirketim olsa ve eleman alacak olsam twit atmayı bile bilmeyeni işi almam. Ama bu tür sosyal mecralara girmeyenleri psikopat diye tanımlamak da yanlış çünkü buralarda başına kötü şeyler geldiği için bu tip şeylerden dolayı girip kaçan da var. İşverenin sosyal paylaşım sitelerini kullananları tercih etmeleri beklenir. Bu tür şeyler sosyalleşmenin göstergesi ama sanal gerçeklik, gerçek gerçekliğin önüne geçmemeli.

        Prof. Dr. Bengi SEMERCİ:

        'Sağlıklı bir sosyalleşme yolu da olabilir'

        FACEBOOK hesabı olmayan dünyada çok insan var. Kullanmak istemiyor olabilir, hoşlanmıyor olabilir, teşhircilikten hoşlanmıyor olabilir. Buna bağlamak mümkün değil. Öte yandan Facebook çok tartışılan bir sosyal paylaşım mecrası. Zaten artık şirketler, çalışanlar Facebook hesabı kullansın mı kullanmasın mı bunu tartışıyorlar. Çalışanların kişisel şeylerini paylaşmaları şirkete ne kadar zarar verir? İnsanların başka insanları bu yolla takip etmesi etik midir; öte yandan Facebook aşırı paylaşım mıdır, bir çeşit teşhircilik midir, kendini fazla mı ortaya koymaktır, bir çeşit röntgencilik midir bunlar tartışılıyor. Facebook hesabı olup olmamasından yola çıkılarak bunları kullanmayanların asosyal olduğu söylenemez. Bu kadar tartışmanın içinde şöyle de bir soru var, Facebook kullanmak kötü bir şey mi? Bu nasıl kullandığına bağlı. Sağlıklı bir sosyalleşme yolu da olabilir. Facebook hesabı yok diye kişiye bir tanı koymak yanlış olur.

        Prof. Dr. Cem MUMCU:

        'Facebook'a üye olmayan psikopat" demek ayıptır, küstahlıktır

        HA HA HA diye yanıt vermek istiyorum. Çok saçma bir argüman bu. Antisosyal dedikleri psikopatlar, halk arasında psikopati denilen şey antisosyalitesini her mecrada yaptırabilir. O mecrada da yapmaya devam eder. - Oraya girenlerin çoğu psikopattır antisosyaldir demiyorum - ancak o mecralar onların gayet de ilgilerini çeker. Farklı farklı kimliklerle de orada olma olasılığı vardır. Suç işlemek için iyi bir aparat da bulabilirler oradan. Asosyal dediğimiz yani sosyal anlamda kaçıngan kişiler diyorsanız onlar da bulabilecekleri maksimum sosyaliteyi orada sağlayabilirler. Amerikalılar'ın Facebook hesabı olmayanı işe almamasına delirmişler herhalde diyorum. Sosyal medyada olmak veya olmamak üzerinden bir insanın kişiliğine, ruhsal durumuna birşey söylemek düpedüz ayıptır, günahtır, küstahlıktır, bilimdışıdır. Kötü niyetli insanların internet ortamında iz bırakmamak adına sosyal paylaşım sitelerinden uzak durduğunu söylemek çok spekülatif ve kötü bir yorum. Antisosyallerin iz bırakmamak gibi dertleri de pek yoktur. Antisosyaller bir anlamda korkusuzlardır. Sadece şunu söyleyebilirim psikoterapiyle uğraşan birinin sosyal paylaşım sitelerini çok iyi biliyor olması gerekir. Artık terapi seansı içinde 'beni like etmedi', 'iletiyi bir tek bana yönlendirmiş' gibi bir jargonu bilmesi gerekir. Bu artık iyiden iyiye günlük konuşmanın içine girmeye başladı. Nasıl argoyu bilmesi gerekiyorsa bunu da bilmesi gerekiyor. Artık aşklar ilişkiler anlatılırken aradan mutlaka Facebook ile ilgili meseleler çıkıyor. Fotoğraflarımı silmiş diyor, ne fotoğrafı, nereden silmiş diyen bir adam bunu anlayamaz...

        Yenibiris.com Genel Koordinatörü Burçak Pak YILMAZ:

        'İşe alımda sosyal medya yanıltıcı olabilir'

        Gelişen teknolojiler şüphesiz İK dünyasında da değişimlere yol açtı. Bu değişiklerin en önemlisi özellikle genç insan kaynakları uzmanlarının artık doğru adayları bulmak için sosyal medya araçlarını kullanmaya başlaması oldu. Aday değerlendirme sürecinde sosyal mecrayı takip eden insan kaynakları uzmanları, kişilerin sosyal medya profillerinde bulunan fotoğraflara, yorumlara ve yazılanlara bakabiliyor. Ancak ülkemizde adayın Facebook hesabının olmaması son dönemde duyduğumuz ve bazı yabancı ülkelerde olduğu gibi şüpheyle bakılan bir durum değil. Son zamanlarda özellikle "Y kuşağı"ndan adaylar başvurularında online kimliklerini yansıtmaktan çekinmiyor, aksine bunun gerçek kimliklerini tamamlayan bir parça olduğunu düşünerek değerlendirilmesini bekleyebiliyorlar. Ancak aday değerlendirmenin bir tek online kimliğe ve sosyal ağlarda varoluş biçimine dayandırılmasının da sağlıksız olduğunu düşünüyoruz. İşe alımda değerlendirme için sosyal medyanın kullanımı zaman zaman yanıltıcı olabiliyor çünkü bu tür alanlarda kişiler istedikleri gibi bir profil oluşturabiliyorlar ve bunun doğruluğunu o an için anlamanın yolu olmuyor. Bu bilgilerin doğru olup olmadığını ya da kişinin aranan özelliklere sahip olup olmadığını sosyal ağlar dışı araçlarla iyice araştırmak gerekiyor. Bu noktada kişilik testleri, adayın cevaplarının tutarlı olup olmadığını çapraz sorularla sorguladığı için kişisel özellikleri gerçeğe daha yakın belirlemeye yardımcı oluyor. Ancak, çeşitli sosyal ağlarda profesyonel yaşamdan kişileri kendi ağına eklemiş olan bir kişi, daha olumlu bir izlenim yaratabiliyor. İşverenin, adayın eski çalışma arkadaşları ve hatta yöneticisi ya da yöneticileri ile iletişime geçerek profesyonel yaşamda nasıl bir çalışan olduğunu öğrenmesi, sosyal mecrada adayın nasıl bir çevreye sahip olduğunu öğrenmesine ve kişisel yaşamından yansımaları görmesine kıyasla daha sağlıklı sonuç veriyor.

        M.Ü. İletişim Fak. Öğr. Üyesi Prof.Dr. Filiz Balta PELTEKOĞLU:

        'Kurucu Zuckerberg de şaşırmıştır'

        Büyük olasılıkla Jamess Watt Buhar Makinesi'nin yaşamın her alanına dokunacağını tahmin etmemişti. Aynı biçimde Zuckerberg ve arkadaşlarının da Facebook'un iş başvurularında bir zorunluluk olabileceğini düşünmüş olduklarını söylemek çok güç. Evet; 'Sosyal Ağ' filminde dile getirildiği gibi; "internette kurşun kalem kullanılmıyor" ama daha önce yazılanı silme arzusunun tek nedeni de, sadece bireyin daha önce söylediklerini onaylamaması değil. Bireylerin, aynen eski fotoğraflarını görmek istememesi gibi çeşitli haklı nedenleri söz konusu olabilir. Bununla birlikte; sosyal medyanın kullanıcılarına sunduğu hız ve eş zamanlı iletişim gibi olanakları, günümüzde BBM gibi diğer iletişim teknolojilerinin de sunuyor olması, Facebook hesabının zorunluluğunu dile getirenlerin yaklaşımlarının daha geniş açıdan değerlendirilmesini zorunlu hale getirir. Bireyin kendisine ait gizeminin, aslında onun paha biçilemez bir özgürlüğü olduğunun farkına varılması ve narsisizme yapacağı katkının tartışılması gibi. Zira sosyal medyanın en büyük çelişkisi, bir yandan ortadan kalkan sınırlarla getirdiği özgürlük ve dünyanın öbür ucuna erişebilmenin verdiği haz diğer taraftan gözlemevinin sınırsız görüş alanı.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa