17. asrın IŞİD'i: Kadızadeliler
17. asrın IŞİD'i, İstanbul'daki minareleri yıkmaya kalkmıştı... Murat Bardakçı yazdı
ABONE OLMURAT BARDAKÇI / HT GAZETE
Osmanlı Devleti'nin en sıkıntılı dönemlerinden olan 17. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan "Kadızadeliler" hareketi Hazreti Muhammed zamanındaki İslâm'a dönülmesini istiyor; tekkelerin kapatılmasını ve padişahların yaptırdığı camilerde sadece tek bir minare bırakılmasını ve diğer bütün minarelerin yıkılmasını talep ediyordu.
Osmanlı İmparatorluğu, 16. yüzyılın sonlarından itibaren dünya şartlarının değişmesi yüzünden ardarda buhranlar yaşadı ve olup bitenler hem halkı, hem de yönetici sınıfı etkiledi.
Aydınlar buhranın sebebini ortaya koymaya çalışan çok sayıda sayıda kitaplar yazarlarken, bazı gruplar da devletin Batı karşısında yenilmeye başlamasını dinden gittikçe uzaklaşıldığı şeklindeki görüşlere bağladılar.
Bu grupların başında, 17. asrın ilk yarısında ortaya çıkan ve "Kadızadeliler" diye adlandırılan cemaat vardı ve Kadızadeliler'e göre problemin asıl sebebi, dinî emirlerin terkedilip Hazreti Muhammed'in zamanında bulunmayan birçok uygulamanın, yani "bid'at"in dine dahil edilmesi idi.
HER ŞEYİ REDDETTİLER
Kadızadeliler hareketi, Türk-İslâm tarihinin en tutucu sistemlerinden idi ve hareketin öncülüğünü yapan Kadızade Mehmed Efendi, fikirlerini 16. yüzyılda yaşamış olan din bilginlerinden Birgivî Mehmed Efendi'nin yazdıklarına dayandırıyordu. Usta bir hatip olan Kadızade Mehmed Efendi, Birgivî'nin düşüncesinin temelini teşkil eden ve din alanına Hazreti Muhammed'den sonra ortaya çıkan herşeyin reddedilmesi fikrini benimsemişti ve İstanbul camilerinde verdiği vaazlarında bu konuyu tekrar ediyordu.
"Zenginlerin zevk u sefaya daldığını, taşranın yanıp yıkıldığını, halkın dağlara çıktığını, çiftçinin perişan hale geldiğini, rüşvetin alıp yürüdüğünü, şarabın ve afyonun salgın haline geldiğini ve çözüm için tek çarenin şeriat olduğunu" söylüyor, dönemin önde gelen tarikatlerinden olan, Halvetîler ile Mevlevîler'i "tahta tepenler, düdük çalanlar" diye aşağılıyor, semanın haram olduğunu söylüyordu.
Bu akımın mensuplarına göre, dertlerin sona ermesi için yapılması gereken iş, dine sonradan giren bütün uygulamalardan vazgeçilmesi idi ve kurucuları Mehmed Efendi'nin ölümünden sonra daha da güçlendiler ve Dördüncü Murad zamanından büyük itibar sahibi olmuşlardı.
"Vakanüvis", yani devletin resmî tarihçisi olan Naima, Kadızadeli vaizlerden Türk Ahmed'in "Hazreti Peygamber zamanında don olmadığı için peştamal kuşanmak gerekir, kaşık olmadığı için de yemek elle yenmelidir" dediğini nakleder ve "Kadızadeliler işte böyle düşünüyorlardı" diye yazar.
BİR GECEDE SİLİNDİ
Devlet otoritesinin o günlerde gittikçe bozulması üzerine sadrazamlığa 1656'da Köprülü Mehmed Paşa tayin edildi ve Kadızadeliler Paşa'nın sadrazamlığının sekizinci gününde harekete geçtiler. İstanbul'daki bütün tekkeleri yıkıp şeyhlere ve dervişlere imanlarını tazelemelerini ve kabul etmeyenleri öldürmeyi teklif ediyor, padişahın huzuruna çıkıp Hazreti Muhammed'den sonra başlayan dinî uygulamaların tamamının kaldırılmasını istemeyi, hükümdarların yaptırdığı selâtin camilerinin minarelerinin sadece birini muhafaza ederek diğerlerini yıkmayı öneriyorlardı.
Kadızadeliler isteklerini yerine getirmek için silâhlandılar ve halkı yanlarına davet ettiler ve Sadrazam Köprülü Mehmed Paşa'nın uyarılarına da kulak asmadılar. Paşa bunun üzerine Kadızadeliler'in bütün mallarına mallarına bir gecede el koydu, hareketin liderleri olan Üstüvanî Mehmed ile Türk Ahmed'i ve Divane Mustafa'yı da Kıbrıs'a sürdü. Senelerce padişahlara ve saraya istedikleri herşeyi yaptırmaya muvaffak olan Kadızadeliler hareketi, tarihten bir gece içerisinde işte böyle silindi.
ESKİ İFTAR SOFRAMIZ
Papaz yahnisi
YAHNİ, her cins balıktan yapılabilir. Balığı güzelce temizleyip yumurta tavasına veya toprak bir güvece istif edin. Aralarına halka soğan, doğranmış maydanoz ve domates ile tuz ve biber koyun. İki fincan sirke ile bir buçuk fincan zeytinyağını üzerine döküp ateşe oturtun. Bir saat pişirip balık kendi suyunu çektikten sonra ateşten alın ve soğumaya bırakın. Sirke yerine limon da kullanılabilir.
HATTI N ÜSTADLARI
Sami Efendi
YORGANCILAR Kethüdası Hacı Mahmud Efendi'nin oğlu olan Sami Efendi, 1837'de İstanbul'da doğdu. İsmail Hakkı Efendi ile Ali Haydar Bey'den talik, Boşnak Osman Efendi'den de sülüs yazıyı meşketti. Yüzlerce kitabe ile levha yazıp, çok sayıda öğrenci yetiştirdi. Son devrin en önemli hattatlarından olan Necmeddin Okyay da, Sami Efendi'nin talebesi idi. Eserleri sadece İstanbul ile sınırlı kalmadı, imparatorluk sınırları içerisinde bulunan birçok yer, özellikle de Medine için bir hayli kitabe hazırladı. Sami Efendi, 1912'de İstanbul'da vefat etti.