Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Geçenlerde Türkiye’nin çok sevilen ses sanatçılarından Metin Arolat’ı sahnede geçirdiği kalp krizinden kaybettik.

Metin Arolat'ı tanımadım ama bir süre önce aramızdan ayrılan amcası ünlü gazeteci Osman Saffet Arolat çok yakın dostumdu.

Son yıllarda Metin Arolat gibi bu ülkenin değeri olan birçok insanı genç sayılabilecek yaşlarda kaybettik.

Ama daha da üzücü olanı bu kadar başarılı bir insanın erken yaşta kaybında sosyal medya popülistlerinin yazdığı spekülatif yorumlar oldu.

Bir kısım sosyal medya habercileri Arolat’ın kullandığı zayıflama iğneleri nedeniyle kalp krizi geçirdiği teşhisini koydu, “iğneler arası ölüm kapışması” gibi veya “ölüm-diyet iğne” vb. gibi başlıklar attılar.

Oysa asıl tartışılması gereken konu son 15-20 yıl içinde Türkiye’de 30-50 yaş arası kalp krizinden ölüm vakalarında çok büyük patlama olması ve bunun ardındaki gerçek nedenlerini araştırmak olmalıydı.

Konuştuğum kardiyologlar, son 20 yılda 30-50 yaş arası by-pass operasyonlarında veya koroner stent uygulamalarında hiçbir dönemde olmadığı kadar artış görüldüğünü söyledi.

Sosyal medyadaki yanlış ve spekülatif tartışmalar bu nedenle Türkiye’de son yıllarda kalp krizlerinin 60’lı yaşlardan 30’lu yaşlara inmesinin ardındaki korkunç tıbbi gerçeği karartmaktan başka bir işe yaramıyor.

Erken yaş kalp krizlerine bağlı ölümler Türkiye’nin sağlık gündeminde öncelikli tartışılması gereken en önemli sorunlardan birisi.

Öncelikle tıbbi olarak bilinmesi gerekir ki koronerleri sağlam bir insanda ilaç etkisiyle kalp krizi diye bir olay olmaz.

İlaçların kalp krizindeki tetikleyici etkisi ancak ileri derecede koroner hasarı olan hastalarda olur. Aksi olsaydı konu edilen zayıflama ilaçlarını ya da başka ilaçları kullanan milyonlarca insanda kitlesel kalp krizi vakaları görülürdü.

Asıl sorun bu kadar erken yaştaki bir insanda kalp krizi olacak kadar neden ağır koroner hasarın olduğu.

Burada kalp krizlerinin erken yaşa çekilmesinde tartışılması gereken dört önemli faktör rol var.

Bunlar “sağlıksız beslenme ve aşırı kilo alımı, buna bağlı insülin direnci ve diyabet, ek olarak kronik sigara tüketimi ve hareketsiz yaşam” olarak sıralanabilir.

Genetik faktörleri (bu tüm zamanlarda önemli faktördü) bir tarafa bırakırsak genç kuşaklarda son yıllarda gündeme gelen yeni tip beslenme modeli ve buna bağlı aşırı kilo alımı Türkiye’de kalp krizi yaş ortalamasını 30 yıl önceye çeken en önemli faktör.

21. yüzyılın yeni yaşam modeli, internet ve iletişim teknolojileri ile hızlandırılmış çalışma hayatı içinde insanların beslenme modeli değişti. Hazır yemek ve fast-food toplumda yeni bir beslenme kültürü haline geldi.

Kısa bir süre içinde Güneydoğu Anadolu mutfağı fast-food pazarına hakim oldu. En çok tercih edilen yiyecekler listesinde en yüksek aterojenik (damar tıkanıklığını hızlandıran) yiyecekler; ekmek arası dürüm, döner, lahmacun, yağlı kıymalı et-kebap ilk sıraları aldı.

Yeni model fast-food / hazır yemek kültürü hemen hemen Türkiye‘nin bütün bölgelerine hakim durumda ve hemen tüm bölgelerde özgün yöresel mutfaklar neredeyse yok oldu.

Yapılan çalışmalar dünyada kırmızı et tüketimiyle kalp krizi yoğunluğu haritasının neredeyse birebir aynı olduğunu gösteriyor.

Türkiye’de de buna paralel olarak yapılan istatistikler kırmızı-hayvansal yağ et tüketiminin en yoğun olduğu bölgelerde koroner arter hastalıkları oranının en yüksek olduğunu gösteriyor.

Genç yaş kalp krizlerinin arkasındaki en önemli rolü oynayan faktör bu aterojenik beslenme modelinin tüm Türkiye’de bu kadar hızlı yayılmasıdır.

Aslında Türkiye’de kalp damar hastalıklarından ölümlerin bu kadar fazla ivme kazanması ve Avrupa’da en yüksek prevalans sahip ülke olmasındaki en önemli faktörlerden birisinin, reyting uğruna tıbbi gerçeklerden uzak, beslenme tarzından tedavi uygulamalarına kadar, yalan yanlış, kanıta dayanmayan önerilerle halk sağlığı ile oynayan, kimileri doktor unvanı altındaki birtakım kişiler ve sosyal medya popülistleri olduğunu unutmamak gerekir.

Kötü beslenme ve aşırı kilo alımı bir süre sonra klinik olarak “insülin direnci ve kan yağ metabolizması bozukluklarını” getirir.

İnsülin direnci, Tip 2 diyabetin henüz ortaya çıkmadan önceki erken dönemi.

Gelişen teknoloji ve ekran bağımlılığına bağlı hareketsiz yaşamın tetiklediği faktörlerin de hızlandırdığı insülin direnci ve diyabetin ortaya çıkma yaşı da tıpkı koroner kalp hastalıkları gibi günümüzde 50’li yaşlardan 20’li yaşlara indi.

Yapılan çalışmalar insülin direnci ve diyabete bağlı yaygın damar hastalıklarının çocukluk çağlarından itibaren başladığını gösteriyor.

İnsülin direnci ve diyabetteki hızlandırılmış damar hasarına bağlı özellikle koroner ve beyin damarlarında yaygın plak oluşumu ortaya çıkar. Bu plaklar ağırlıklı olarak LDL plakları.

Yapılan çalışmalar kanda LDL kolesterol düzeyi ile damarda plak oluşumu ve kalp krizi arasında doğrusal bir ilişki olduğunu gösteriyor.

Son yıllarda sosyal medya kanalıyla halkta oluşturulan kolesterol ilaçlarına karşı aleyhte yanlış propaganda ve ihtiyacı olan kişilerin tedaviden vazgeçirilmesi koroner arter hasarını hızlandırdı, enfarktüsleri erken yaşa çekti.

Sigara diğer bir önemli etken. Uzun süreli sigara ve tütün kullanımının en büyük riski kanser olarak bilinir ama gerçekte çok daha yüksek orandaki yan etkisi hızlandırılmış damar hasarı ve kalp krizidir.

Sigara damarlanması olan hemen bütün organlarda genç yaş organ hasarı oluşturan bir etken. Sigaranın önlenmesi konusunda yapılan bütün politikalara rağmen gençler arasında sigara tütün kullanımının artışı kontrol edilemiyor.

Teknoloji ve internet çağı ile gelen hepimizi bu sarmala sokan yeni yaşam modeli, internet, bilgisayarla ekran devri, uzun çalışma saatleri insanların tüm gereksinimlerini artık oturduğu yerden sağlaması buna bağlı hareketsiz yaşam yeni dünyanın başka bir gerçeği oldu.

Sonuçta fast-food / hazır yemek tipi aterojenik beslenme alışkanlığı, obezite, insülin direnci-diyabet, stres ve aşırı tütün kullanımı ve hareketsiz yaşam insanlığın geleceğinde büyük bir tehlikeyi beraberinde getiriyor.

Dünya Sağlık Örgütünün geçtiğimiz süreçte çok önemli bir uyarısı oldu. “Dünya tarihinde ilk kez bir sonraki kuşağın yaşam süresinin bir önceki kuşaktan daha kısa olması bekleniyor.”

Gelmekte olan tehlikenin farkında mısınız?

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar