Mardin, Batman ve Halfeti’de DEM Parti’den seçilen belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılması ve yerlerine kayyum atanması, dünden bu yana Türkiye’nin gündeminde.
Her üç belediye başkanının da ağır ceza mahkemelerinde aldıkları cezalar var. (Silahlı terör örgütüne üye olmaktan.) Bunlar henüz en üst mahkemede kesinleşmiş değil. Ancak yine her üç başkan hakkında da 2022-24 arasında yine aynı iddialarla açılmış ve devam eden dava ve soruşturmalar var.
Her görevden uzaklaştırma tartışmasında sorulan “Madem öyle niçin bu isimlerin aday olmasına Yüksek Seçim Kurulu izin verdi” sorusu, kesinleşmiş yargı kararları olmadan bu süreçlerin seçilme hakkına engel olmadığı şeklinde cevaplanıyor. Doğru da. Eğer devam eden, dava ya da soruşturmalar üzerinden seçilme hakkı engellenirse, bu durum çok farklı kötü niyetlere kapı açabilir.
DEM'İN ADAY PROFİLİ
Ancak karşımızda daha kısık sesle tartışılan bir başka konu var. DEM ve öncesinde onunla aynı çizgide olan partilerin, ısrarla ve gayet açık bir stratejiyle hakkında bu tür kesinleşmemiş kararlar ya da soruşturmalar bulunan isimleri aday yapması. Bu bir yanıyla meydan okuma, öte yandan şu anda karşımıza çıkan manzarada görüldüğü gibi “siyaset üretme” arayışı.
Kayyum atanan belediyelerden birisi Batman olunca bir hadiseyi hatırlatmadan geçemeyeceğim. Seçimlere kısa bir süre kala DEM Parti, Batman adayı olarak gösterdiği Avukat Mehdi Öztüzün’ün adaylığını iptal etti. Gerekçesi aynı şehirde milletvekili olan HÜDA-PAR’lı Serkan Ramanlı’yla bir futbol maçı izlerken ortaya çıkan fotoğraf karesi. Bundan fazlası olduğunu söyleseler de ne olduğunu kimse öğrenemedi.
İşin daha vahim tarafları da vardı. Mehdi Öztüzün’ün ifadesiyle aktarıyorum: “Dünya tarihinde ilk kez bir parti kendi adayını hedef gösteriyor.” Üstelik Öztüzün, partide yapılan önseçimi açık farkla kazanmış ve aday olmuştu.
SÜREÇ NASIL YÖNETİLEBİLİR?
Seçilmiş belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılması ve yerlerine kayyum atanması kuşkusuz hoşnut olunacak bir durum değil. Ancak zaten terörle mücadele ve Türkiye’nin kronik sorunlarını çözebilmek için aşmamız gereken bariyerlerden birisi bu. Örgütün ve onun stratejilerinin dışına çıkamayan partinin, bu aday profiliyle yapmak istediği ortada. En azından bunun alanını daraltmak için hukuk zemininde bazı adımlar atmak mümkün.
Bu sorunu yönetebilmek için iki ana başlıkta yapılması gerekenler olduğunu düşünüyorum. Birincisi, daha önce de pek çok örnekte karşımıza çıktığı gibi (mesela Hakkari), bu tür terör davalarının son derece uzun bir süreye yayılması. Adil yargılamaya zarar vermeden bu davaların hızlı karara bağlanması meseleyi hukuki zeminde ele almayı mümkün kılacak; dolayısıyla bugün haksız yere YSK’ya yöneltilen soruları da ortadan kaldıracaktır.
İkincisi, ilk adımla birlikte daha kolay uygulanabilir hale gelecek bir yaklaşım. Görevden uzaklaştırılan başkanların yerine belediye meclisinden bir ismin seçilmesini tercih etmek. Eğer belediye meclisi üyelerinin de benzer dava ya da soruşturma süreçleri olduğu söyleniyorsa, o zaman tekrar birinci öneriye aciliyet kazandırmak gerekiyor. Yargı kararlarının yıllarca sürmeden ortaya çıkması, bu adaylıkların tartışmalı halini de ortadan kaldıracaktır.
CHP İÇİNDE YAŞANANLAR
Buraya bir başka parantez açmak istiyorum. DEM yönetimi, CHP’nin de aktif desteğiyle üç belediye başkanının görevden uzaklaştırılmasına tepki verdi. Bunların içeriği ve verilen mesajların nereye uzandığı hayli can sıkıcı bir durum. Ancak en az bunun kadar önemlisi bu dayanışmanın CHP içinde ne tür tartışma ve ayrışmaları ortaya çıkaracağı.
Nitekim, son günlerde bu destekten, CHP ve DEM’in ortak mitinglerinden, verilen mesajlardan ve ortaya çıkan zeminde bulunmaktan rahatsız olanlar gayet açık tepkiler vermeye başladı. Bu durumun Hatay'ın eski belediye başkanı Lütfü Savaş, Afyon Belediye Başkanı Burcu Köksal ve Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’dan ibaret olmadığını kısa süre içinde daha net biçimde göreceğimizi düşünüyorum.
Kuşkusuz gösterdiği tavır ve duruş, özellikle Ekrem İmamoğlu'nun adaylığını ilan etmek isteyen tarafta büyük rahatsızlık uyandıran asıl isim Mansur Yavaş. İşin bu tarafının giderek sertleşeceği de ortada.